MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin öncülüğünde devlet politikası olarak yürütülen “Silahların Bırakılması, PKK’nın Tasfiyesi, Terörsüz Türkiye” planı şimdilik istenilen şekilde devam ediyor.

Kamuoyunda, bebek katilinin serbest kalacağı yönünde bir ön şart veya pazarlık asla yok. Sadece yürütülecek süreç için birtakım enstrümanlara ihtiyaç var.

Bu projedeki paradigma değişikliğinin neler olabileceğini doğrusu ben de merak ediyorum.

Sayın Bahçeli, geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, “Cumhuriyet, Kürt ve Türk’ün ortak değeridir.” dedi.

DEM’in en parlak isimlerinden Sırrı Süreyya Önder ise “Bu ülke hepimize zimmetlidir, kimse bizi bölemez. Apo etkili değil, belirleyicidir.” ifadelerini kullandı.

İşim niyet okumak değil, lakin ilk kez bu sürece her kesim destek verdi diyebilirim.

Bu gelişmelerden en çok rahatsız olan İran, İsrail ve ABD oldu.

Türkiye’den kaçan PKK’lılara hastanelerini açan İran, Suriye’de Beşar Esad döneminde Kasım Süleymani’nin baskısı ile 185 azılı PKK’lıyı hapisten çıkararak Türkiye ile savaşmak için kırsal alana gönderdi. Hapisten çıkarılanlar arasında Salih Müslim denen terörist de vardı.

İran rejimi o kadar hain ki hâlâ yaralı PKK’lıları Merge Poa’daki kendi hastanelerinde tedavi ediyor.

DEM’in iç siyasetteki duruşu herkes tarafından beğeni ile izlenirken, MHP liderinin bu projesi ABD ve İsrail planlarına büyük darbe vurdu ve onları altüst etti.

Güvenlik gerekçesiyle Apo’nun bırakılması mümkün görünmezken, Sayın Bahçeli’nin Apo’nun TBMM’ye gelip konuşması yönündeki bir davetinin de gerçekleşemeyeceğini şimdiden söyleyebilirim.

Çünkü TBMM’de zaten 56 tane DEM partili Apo var.

Apo’yu getirip konuşturmanın anlamsız olduğunu Sayın Bahçeli de çok iyi biliyor.

Bahçeli, PKK’yı tabiri caizse “hadım” etti.

Kaldı ki, Apo affedilirse iki tabur asker bile onu koruyamaz. Bunu herkes gibi MHP lideri Bahçeli de iyi biliyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi olan bu sürece uymayan, yerli veya yabancı kim olursa olsun, en ağır faturayı ödeyecek gibi görünüyor.

Bu süreç başarıyla sonuçlanırsa, Kürt siyaseti kendini daha rahat ifade edebilecek ve belki de Türkiye partisi olmak için çaba gösterecek.

Şimdi akıllardaki soru şu:

ABD’nin PKK’sı olan, Suriye’deki Mazlum Kobani denen ABD’nin tetikçisi de bu sürece uyacak mı?

Irak ve İran’daki silahlı PKK grupları silahlarını nasıl bırakacak? Örgütün elebaşları nerede ve nasıl barınacak?

Bu konuda elbette bir çalışma yapılıyor. Lakin ya ABD bu projenin bir bölümünü dizayn etmeye kalkarsa durum ne olacak?

Ezcümle; Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi hayata geçerse ne âlâ, yoksa PKK, kendi Vatikanı ile toprağa gömülecek.

ABD, İsrail’in güvenliğini korumak için PKK’nın devamını istese de Türkiye çoktan dengeleri değiştirmeye başladı.

Şehit ve gazi aileleri rahat olmalı, hiçbir dedikoduya inanmamalı, devlet ve millet aşkını yüreklerinden silmeden sadece ülkemiz için dua etmeli.

Selam, dua ve bayrak ile kalın.