Türkiye Cumhuriyeti Devleti hukuk devletidir...
Öç almak; yapılan bir kötülüğün acısını aynı derecede bir kötülük yaparak çıkarmak manasına gelmektedir.
İnsanların sahibi olduğu temel hak ve hürriyetlerin belirleyicisi hukuk olduğu gibi, onları koruyan ve onlara karşı ihlaller sonucunda zarar gören hakların telafisini sağlayan yine hukuktur. Bu düzeni sağlayan da devlettir. Devlet otoritesinin yeterli düzeyde işlemediği hallerde, kişiler kendilerini kanunların önünde ve üstünde görerek hak ihlallerini gidermek için devlet otoritesine ihtiyaç duymazlar. Kişinin kuvvet kullanarak bizzat kendi hakkını almasına ihkak-ı hak denir. Ülkemizde mevzuatta sayılı haller dışında ihkak-ı hak yasağı bulunmaktadır.
Son aylarda PKK terör örgütünün elebaşı terörist Abdullah ÖCALAN hakkında ve üzerinden bir kamuoyu oluşturma ve devamında politika süreci yaşanmaktadır. Öyle ki, yaşam hakkının sonlandırılması anlamına gelen idam cezası bir şekilde kaldırılmamış olsaydı bugün nefes almayacak olan adı geçen şahsiyetin umut hakkı derecesinde ev hapsi ve hatta Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşma yapılmasına davet edilmesi cihetinde söylemler gelişti. Hatta sulandırma boyutuna varacak şekilde evliliğini dahi düşünen mecralar ortaya çıktı.
Ceza hukukunda eylem sonunda adil bir şekilde yargılanma yapılır ve mevzuata uygun bir şekilde hükmü ne ise verilir. Bu hususta kişiye veya başka bir etkene bağlı kalmaksızın herkes eşittir ve farklı bir muamele görmesi mümkün değildir. Aksi halde adi bir suçlu ile kitlesel hale gelmiş bir suç örgütünün lideri arasında fark gözetirseniz eşitlik ilkesine aykırı hareket etmiş olursunuz. Ve yine bu eşitliğe aykırı hareket ederseniz, suça meyilli insanlar adi bir suçlu vasfından çıkarak pazarlık yapabileceği potansiyele erişecek bir örgüt kurma hevesine düşecek ve yönelecektir.
Pazarlık demişken, terör örgütünün kurulduğu günden bu yana tabiri caizse maymuna döndüğü dönem son on yıllık dönemdir. Bütün sıklet merkezleri yıkılmış bir örgütün cezaevinde ölümü bekleyen liderine birtakım doneler sunulmasına birilerinin bir bildiği vardır düşüncesinde olmak açıkça idrak edememektir.
Menfaat temelli savunucuları bir kenara bırakacak olursak, bu ülkede hiçbir yurttaş kan dökülmesinden zevk almıyor. Kimse de kanla beslenmiyor. Ama ihanetin cezası da bellidir.
Evet analar ağlamasın kimsenin itirazı yok. Ama bu ülkenin bütünlüğüne, insanların canına kasteden her kimse bir zahmet anası da ağlasın. Buna çözüm getirmek için de örgüt başına payeler vermek için kusura bakılmasın ama kimse milletten bu iradeyi almadı.
Türkiye Cumhuriyeti, tarihteki birçok Türk devletinden daha güçlüdür. Örnek vermek gerekirse, Osmanlı Devleti’nde isyan çıkaran biriyle baş edilmediğinde ya paşalık ya da valilik verilerek adeta boyun eğilmiştir. Ama bugün belirli bir çoğunlukla seçilerek gelmiş bir belediyeye devlet kayyum atamaktadır. Bu kayyum atanmanın hukuki olup olmadığı başka bir tartışma konusudur ama devlet büyüklüğünü göstermektedir.
Böyle büyük bir devletin terör örgütü lideriyle bırakın pazarlık yapmayı adının geçmesi bile anlaşılır değildir. Böyle büyük devletin bu duruma düşmeyeceği beklentisi ile, terör örgütü liderinin dışarı çıkmasına olanak sağlanırken dışarıda can güvenliğinin sağlanmasında acziyete düşmesi kaçınılmazdır. Toplumun ihkak-ı hak yasağının ihlalini meşru görmesi mümkündür.
Diğer yandan bu süreçten paye alanlar pervasızca söylemlerine sınırsızlık getirdiğini de görmekteyiz. Unutulmamalıdır ki, bu şişme cesarete ülkemiz bir yetim Talat, bir yetim Mustafa ile cevap verecek nice evlatlarını bünyesinde hazır bekletmektedir. Her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır…