ÇİMENTO
Yasemin abla, bulaydın bir İtalyan ortak, yapaydın çimento fabrikanı sultan sarayının yerine. Zaten ne karışan var ne eden. Gitmişsin ta Baskil'e, Allah’ın dağına çimento fabrikası yapmışsın. Üç adım ötede demiryolu, Abdullah Paşa’nın arkasındaki dağdan da hammadde. Nakliye derdi yok, servis derdi yok, dedikodu yok. Allah'ını seversen, ne işin var Allah’ın dağında? Akşam hava karardıktan sonra, herkes uykudayken salardın dumanı. "Git buradan," diyene de "Verin 80 milyon euro, gideyim" derdin. Zaten verse verse bir tek Semih Işıkver Milletvekilimiz 1 milyon euro verebilirdi, Başkaları da elini cebine atamazdı. Ondan sonra da yan yat Osman, büyüsün bostan. Ne bileyim işte, şehir merkezindeki çimento fabrikası yüzünden köyüm Kesrik’i terk edince Yasemin ablada şehir merkezi dururken gidip Baskilin bir dağın da çimento fabrikası yapınca aklıma geldi.
SEVGİLİLİK KREDİSİ
Devlet, yeni evlenen çiftlere evlilik kredisi veri ya, amaç yuva kursunlar, nüfusumuz artsın, evlilik kolaylaşsın diye. Şimdi ben de düşünim, acaba bu kredinin kapsamı biraz genişletilemez mi? Mesela, evlilik öncesi durumlar için, yani sevgililik dönemi içinde bir kredi verilse nasıl olur? Sonuçta bu dönem de çok önemli. Evlenmeden önce çiftler, kuracakları yuva için temel atarken bir süre sevgili olarak vakit geçiriler. Bu dönemde el ele tutuşup geziler, sinemaya gidiler, kahve içiler, yemeğe çıkiler, çarşı pazar dolaşıler. İster istemez bu dönemde para harcani.
Geçenlerde de 25 yaşını devirmiş bir tanıdığım beni arayıp dert yandı: "Abi, para yetmi. Kahve 150, yemek 250, sinema 200 TL olmuş, artık gücüm kalmadı. Yol yakınken bu işten vazgeçeceğim," dedi. Ben de ona, "Yeğenim, biraz dişini sık, mutlaka bir çözümü vardır," dedim. "Belki bugün, yarın bu durumu fark eden yetkililer bir 'sevgililik kredisi' çıkarırlar da sen ve senin gibiler rahatlar," diye ikna etmeye çalıştım.
Şimdi sıra yetkililerde. Bir an önce şu sevgililik kredisini çıkarın da gençler biraz nefes alsınlar. Aman ha, yaş sınırı filan koymayın. Biraz da bizim halimizi düşünün
MAKAM ARABASI
Lüks makam araçlarını görünce aklıma dedem geldi. Rahmetliyi hiç görmedim, ben doğmadan önce vefat etmiş. Dedem belediyede başkâtipmiş, yani neredeyse şimdiki başkan yardımcısı gibi bir şey. Babam hep anlatırdı, dedemi Kesrik Köyü'ndeki evinden faytonla almaya gelirlermiş. Ancak makam aracı olan fayton sadece dedeme gelirmiş, rahmetli babam ve büyüklerimiz ise şehirdeki iş yerlerine hep yürüyerek gidip gelirlermiş. Sabah güneş doğmadan evden çıkıp erkenden Kamil amcamla, o zamanlar Aşağı Çarşı denilen Saray Camii civarındaki dükkânlarına yürüyerek gitmekten başka şansları yokmuş. Devletin makam aracı olan faytona binecekler he, dedem buna izin vermezmiş, "ayaklarızı kırarım" dermiş. Nereden nereye, şimdi makam araçları bambaşka hale geldi...
ÜÇ ÇAY BİRİ ONBAŞI
Elazığ Kahveciler ve Kıraathaneciler Odası Başkanı Ferhat Evsen nihayet meslektaşlarının hayatını da içeren kitabı çıkardı. Kitabın adı ise Mesleğe Adanmış Ömürler…
Alt başlık ise Üç Çay Biri Onbaşı…
İkinci ismi Başkanın sosyal medyadan gelen teklifleri değerlendirerek koyduğunu belirteyim. İşte bu ismi ben sosyal medyadan kendisine teklif edince sağ olsun çok beğenip kitaba ikinci isim olarak koymuş. Kitabın giriş metnin de de bunu belirtip bana teşekkür etmiş. Bende başkanıma hem böyle bir eseri şehrimize kazandırdığı için hem de teklif ettiğim “Üç Çay Biri Onbaşı” ismini
kitabın adı olarak koyup kitap da da bana teşekkür ettiği için sevgi ve
saygılarımı sunarım.
Hayırlı olsun.
HAFTANIN FOTOĞRAFI: