ÖZEL HABER

TURİZM’DE S.O.S VERİYORUZ!

Kanyonlarda yaşanan traktörle turist taşınması ve tur teknesinin batması benzeri sorunlarla gündeme gelen olumsuzlukların ardından, Gazeteniz TURAN; Elazığ’ın doğal, tarihî ve kültürel zenginliklerinin son durumunu araştırdı…  

Elazığ’da sorun sadece Baskil’de 2 yıl önce ortaya çıkarılan kanyonlarla sınırlı değil, doğal zenginliklerinin yanı sıra tarihî ve kültürel varlıklarıyla âdeta bir açık hava müzesi olan ilimiz ne yazık ki ihmâl ve tanıtım yetersizliğinden muzdarip… 

Gazeteniz TURAN’ın 26 Ekim 2021 Tarihli nüshasında “KANYONUMUZ BİLE SAHİPSİZ!” başlıklı manşet haberiyle gündeme taşıdığı, Baskil İlçemizde 2019 yılında ortaya çıkarılan ve Saklıkapı ile Karaleylek isimleri verilen kanyonlarda yaşanan olumsuzluklara karşın, aradan geçen iki yılda bölgeye hiçbir yatırım yapılmayışı tepkiyle karşılandı…

TRAKTÖR, TUR TEKNESİ VE İHMÂLLER!..          

Varlığı geçmişten beri yöre halkı tarafından bilinmiş olsa da, Baskil’in Akuşağı Köyü yakınlarında mantar arayan köylüler tarafından Elazığ Valiliği’ne bildirilen, dönemin Valisi Çetin Oktay KALDIRIM’ın yaptırdığı çalışmalar neticesinde tarihi 9 milyon yıl önceye dayandırılan doğa harikasının turizme kazandırılması amacıyla iki yıl süresince hiçbir adım atılmazken, aksine yol sorunu dolayısıyla traktörle turist taşınması, ayrıca sorumluluğu Elazığ İl Özel İdâre’de bulunan tur teknesinin de bakımsızlık ve ihmâl neticesinde batması büyük yankı bulurken, kentin sahipsizliği bir kez daha gündeme oturdu…    

Teknenin batmasıyla birlikte ihmâller de ortaya çıkmaya başlarken; Baskil-Keban –Ağın Bölgesini kapsayan Yukarı Fırat Kültür Sanat ve Arkeoloji Derneği Başkanı Aygün ÇAM, TURAN’a yaptığı özel açıklamada; “En büyük eksiklik Valiliğin tekneyi aktif hale getirmemesi, ikincisi yol yapılmaması, gelen insanların tuvalet su gibi ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir yerin olmaması. Bu sorunların bir an önce halledilmesi gerekiyor” ifâdeleriyle yaşanan sorunları ve ihmâli ortaya koymuş oldu…
ELAZIĞ İHMÂL KURBANI!
Keşfedildiği günden itibaren sadece yol ve yön tabelaları asılan kanyonlarda yaşanan ihmâller ve meydana gelen olumsuzluklar, bakışları Elazığ’ın doğal, tarihî ve kültürel zenginliklerine çevirirken, Gazeteniz TURAN; Harput’tan başlamak üzere öne çıkan ve bilinen turizm varlıklarımızın son durumunu sizin için araştırdı.  

Vardığımız sonuç; ne yazık ki Elazığ’da sorun sadece Baskil’de 2 yıl önce ortaya çıkarılan kanyonlarla sınırlı değil. Doğal zenginliklerinin yanı sıra tarihî ve kültürel varlıklarıyla âdeta bir açık hava müzesi olan ilimiz Elazığ, ne yazık ki ihmâl ve tanıtım yetersizliğinden muzdarip durumda… 

UNESCO YOLU’NDA DENİLEN HARPUT’TA TAHRİFAT!        
UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girme hedefindeki Harput’ta yapılması gerekenler bir kenara, üstüne üstlük bir de tarihî ve kültürel miraslarımıza yapılan tahrifatla verilen zarar kabul edilebilir gibi değil.
UNESCO bazında Harput’a değer katacak tek çalışma Harput Kalesi’nde sürdürülen kazı ve restorasyon çalışmaları diyebiliriz. FÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Güzel Sanatlar Bölüm Başkanı ve Harput Kalesi Kazı Başkanı Prof. Dr. İSMAİL AYTAÇ öncülüğünde Elazığ'da Harput Kalesi’nde keşfedilen, asırlarca su sarnıcı, depo ve son olarak zindan olarak kullanıldığı belirlenen iç kale bölümü yapıları turizme açılmak üzere ziyârete hazır hâle getirildi…

DİYARBAKIR KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU SESSİZ?  

Harput’ta yıkılan Diyanet Eğitim Merkezi’nin yerine “Uluslararası Harput Diyanet Külliyesi” adıyla yapılan Elazığ İl Özel İdaresi tarafından ihaleye çıkılan proje 8 Bin 600 metrekarelik alana inşa edilirken maliyetinin 80 Milyon TL olacağı açıklanan tesisin adı diyanet de olsa iş makinası çalışmaları ve betonlaşma Harput’un dokusuna zarar veriyor…

“Uluslararası Harput Diyanet Külliyesi” inşaatı hafriyatının döküldüğü kuzey bölümde yer alan Çatalkaya mevkînde tarihi hamam kalıntıları ile dilektaşının moloz yığını altında kalması üzerine yerel medyada az sayıda olsa da çevre bilinciyle haksızlığa karşı çıkanlar tarafından başlatılan tepkiler, ulusal medyaya taşındı. Sit alanı olan Harput’un hiç umursanmadan böylesine tahrip edilmesi Kültür Bakanlığı’ndan çıkması beklenen Harput’un İmar Plânı’nın eksikliğine bağlanırken, “sit alanına çivi dahi çakılamaz” söylemlerinin aksine gerek Ulu Camii gibi dünya mirası bir caminin çevresinde en az iki yıldır dönüp duran iş makineleri, kepçeler, dozerler ve vinçlerin, camiye ve eklentilerine zarar vermiş olma ihtimâline karşın Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan çıt çıkmadı / çıkmıyor?
YEREL YETKİLİLER VE AKTÖRLER SUSKUN, BU GİDİŞLE UNESCO ZOR?

Harput’un tarihî ve kültürel dokusuna zarar veren inşaatlar hızla sürerken, yine yıllar önce “Harput Evi / Konağı” ismiyle ve özellikle valilik eliyle inşâ edilen, ancak Harput mimarisine tamamen aykırı biçimde üstelik Harput Kalesi’nin karşısında genel silüeti bozan tâbiri caizse “ucube bina” da tamamlandıktan sonra geçen zaman diliminde tartışma konusu olmuş ticâri işletmelerce mekân tutulmuştu…

Günümüzde Sarahatun Camii karşısında sözde taş bina olarak inşa edilerek hediyelik eşya pazarlama yerine dönüşen yapı, son dönemde “Harput Arasta” (üstü örtülü çarşı / benzer tür iş yapan esnafın olduğu çarşı bölümü) olarak düzenlense de isim değişikliği ya da uygunluğuyla tarihî özellik kazanamadı. Ne yazık ki Harput’ta zamana direnen tarihî ve kültürel değerlerimizin betonarme inşaatlarla kuşatılmasına sebep olan anlayışa karşı çıkan yok!

Bu tahrifat sürerken, Belediye, Valilik, Mimarlar Odası, Üniversite, Kent Konseyi vb. kurumlar gibi yerel aktör ve yetkililerin duruma hiç itiraz etmemesi, sanata, kültüre, tarihe bakış açımızdaki duyarsızlığın bir türlü değişmediğinin en bariz göstergesi olsa gerek…
Tabii bu duyarsızlık sonucu “hizmet” olarak nitelenen ancak Unesco kriterlerine aykırı diğer düzenlemeler de Harput’un geçici listeden asil listeye geçişine en büyük engel olarak görülüyor…

AĞIN’IN “SÂKİN ŞEHİR” BAŞVURUSU VE POTANSİYELİ…          

Etrafı sularla çevrili olan Ağın İlçemiz turizm alanında gelişebilme potansiyeline sâhip olduğu hâlde maalesef lâyık olduğu değeri bulamamış durumda. “Cittaslow” kriterlerini yerine getirerek, “sâkin şehir” olabilmek amacıyla başvuru hakkını kullanan şirin ilçemiz sonucu bekliyor. Turizm alanında “Kaya Mezarları”, “Meteor Çukuru”, “Ağın Konakları / Evleri vb birçok varlığı ve zenginliğiyle Ağın, yatırıma, desteğe ve tanıtıma ihtiyaç duyuyor. İlçede yer alan Ekrem İSPİR Konağı’nın restorasyonu tamamlanmış olsa da, Ağın’da benzer restorasyona ve koruma altına alınmaya muhtaç çok sayıda konak ile meşhur Ağın evleri var.
İlçe, turizm potansiyelinin daha iyi kullanılabilmesi amacıyla, Ulaştırma, Denizcilik ve Altyapı Bakanlığı’ndan turistik gezi amaçlı tekne tâlebinde bulunmuş ama uzun süredir bir netice alınamamış…
SİVRİCE TURİZM BELDESİ AMA YOKSULLUK DİZ BOYU!..     

Dört mevsimin yaşandığı Sivrice İlçemiz’in en önemli özelliğinin “turizm için câzibe merkezi potansiyeli taşıması” olduğu gerçeğini herkes biliyor. 2347 metre yüksekliğindeki Hazar Baba Dağı ile Tarihî Batık Antik Kenti içerisinde bulunduran, Hazar Gölü’ne sâhip olan Sivrice, deprem bölgesinde yer alma dezavantajına rağmen, termal su kaynaklarının MTA tarafından sondaj çalışmaları yapılarak turizme kazandırılmasıyla yıllardır turizmden hakettiği ama bir türlü elde edemediği payı alabilir.
Geçmişten beri bilinmesine rağmen, son yıllarda drone çekimleri sonucu tespit edilen Tarihî Batık Antik Kent’in 1.5 Km uzunluğundaki surlarının görüntüleriyle UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmek için başvuruda bulunulmasından sonra, netice merakla bekleniyor...
KONAKLAMA TESİSİ VE İŞLETME YETERSİZLİĞİ…                 

Sivrice’de yeterli konaklama alanı ve otel olmaması nedeniyle Hazar Baba Kayak Merkezi ve Hazar Gölü’nün sâhip olduğu turizm potansiyelinin değerlendirilemediği yıllardır bilinen ama çözüme kavuşturulamayan bir gerçek. Günübirlik turîstik ziyâretlerin ilçenin kalkınmasına ve ekonomisine kayda değer bir katkısı bulunmuyor.

Hazar Gölü çevresinde atıl veya pasif durumda bulunan kamuya ait 12 adet dinlenme tesisinin turizme açılması ya da belediyeye devrinin yapılması suretiyle aktifleştirilmesi, Sivrice’nin turizm potansiyeli ve ekonomik yönden kalkınması için oldukça önemli. Hazar Gölü sâhili boyunca çevre düzenlemelerinin yapılması, istihdâma yönelik tesislerin açılabilmesi için Sit alanı ya da mera engelinin yasal düzenlemelerle aşılması gerekiyor.
Sivrice İlçemiz, turizm açısından Doğu Anadolu Bölgesi’nin gözde merkezlerinden biri olduğu hâlde bir türlü gereken aşamayı kaydedemezken, Hazar Baba Kayak Merkezi gibi, 3 yıl önce 2018 Yılı’nda ihalesi yapılan 2019’da “Elazığ’da adrenalin tutkunlarının yeni adresi” diye lanse edilerek hizmete sokulan Sivrice Hazar Baba “Macera Parkı ve Zıpline Parkuru” da işletmeye kapalı olarak çürümeye terk edilmiş durumda…
Elazığ Valiliği İl Özel İdaresi tarafından Köylere Hizmet Götürme Birliği üzerinden yapılan yatırımla yapımı gerçekleştirilen Macera Parkı ile daha önce Sivrice Kaymakamlığı tarafından hizmete sokulan Akpınar Mesire Alanı vatandaşlar tarafından kullanılamazken, ne yazık ki Sivrice Belediyesi’nin tesisleri devralarak işletmesini üstlenme talebine İl Özel İdaresi tarafından herhangi bir cevap da verilmiş değil?
MADEN TARİHÎ VE KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİYLE AYAKTA!           
Uzun ve parlak bir geçmişe sâhip olan tarihi Maden İlçemiz, birbirinden değerli tescilli tarihî eserleriyle dikkât çekerken, ne yazık ki ilgisizlik ve ihmâl bu eserlerin zarar görmesine ya da 259 Yıllık tarihî ve tescilli eser hükmünde olan Maden Hükûmet Konağı gibi metruk binaya dönüşmesine yol açmış vaziyette. Özelleştirildikten sonra döktüğü pasa ile ilçenin bir bölümünde doğal olmayan heyelana yol açan bakır işletmesini üstlenmiş olan firma, Maden’e onulmaz zararlar verirken, Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca; Köprüde yıkılma ve deformasyona sebep olan malzeme stokunun (pasa) ilgilisince kaldırılması kararı olmasına rağmen, Selçuklu Dönemi’ne ait koruma altında olan Dicle Nehri üzerinde yer alan Tarihî Maden Köprüsü, bundan tam 2 yıl önce 30 Ekim 2019 tarihinde tamamen çöktü ve yıkıldı. Ne yazık ki, müsebbibi belli olan bu suçun hesabını soran bile olmadı?
259 Yıllık tarihî ve tescilli eser hükmünde olan, eminlik, mutasarrıflık 2 yıl valilik, ardından kaymakamlık olarak kullanılan ve Elazığ’ın ilk Mülkî İdâre binası özelliğine sahip olan Maden Hükûmet Konağı uzun yıllar sürüncemede bırakılmış olmasına rağmen, nihâyet özellikle sosyal medyada Madenliler’in sesini duyuran Maden Bakırspor Sitesi’nin ülke çapında ısrarla kamuoyu oluşturma çabaları neticesinde Kaymakamlık olarak kullanılmak amacıyla restorasyonu yapılmak üzere ihâle edildi.  Hükûmet Konağının bahçesinde bulunan yine tescilli tarihî yapı hükmündeki Maden Saat Kulesi ise daha önce restore edilmişti.

1872 Yılı’nda Sultan II. Abdulhamit tarafından yaptırılmış olan Camii-Kebir ve onun Hicri 1317 Yılı’nda yapılmış olan 8 köşeli taştan minaresi, restorasyon kararı alınmış olmasına rağmen, yıllardır uygulanmasını bekleyen tescîlli tarihî bir eser olarak, Maden’i ayakta tutan kültürel varlıklarımızdan biri konumunda…

KARAKOÇAN VE GOLAN KAPLICALARI’NI BİLEN YOK?          

Elazığ’a 100 km mesafesiyle en uzak ilçe konumunda bulunan Karakoçan İlçemiz, özellikle doğal güzellikleriyle dikkât çekiyor. Kalecik Baraj Gölü yanı ve piknik alanlarıyla ziyâretçi akınına uğrayan bahçeleri görmeye değer güzellikte. Bağın Kalesi, Bağın Kaplıcaları, Ziyâret tepesi ve Urartu Kaya Mezarı’nın yanı sıra tarihî birçok türbeyle de öne çıkan Karakoçan’da; lâyık olduğu kadar tanınmayan / tanıtılmayan termal, Peri Suyu kenarında yer alan dik kayalıklardaki manzarasıyla doğa harikası durumundaki Golan Kaplıcaları’dır. Karakoçan merkeze 18 km uzaklıktaki suyu şifâlı kaplıcanın, yolunun ve mevcut tesislere rağmen konaklama tesislerinin ve havuz şartlarının iyileştirilmesi, işletmesinin daha profesyonel ellere teslim edilmesi ve hepsinden önemlisi ülkedeki birçok termale rağmen çok daha iyi teknik özelliklere sahip olan Golan Kaplıcaları’nın, Elazığ’da dahi tam manasıyla bilinmediğini gözönüne alarak kapsamlı şekilde tanıtımının yapılması şart…     

“TARİH PALU’DUR, PALU TARİHTİR”               

Murat Nehri’nin kıvrımlar oluşturarak aktığı vadinin doğal güzelliğini gölgede bırakacak önemdeki

tarihî eserlere sahip olan Palu’da; Palu Konağı, restorasyonu yapılmış tarihî Palu Köprüsü, ayakta kalmış kubbesi ve yıkık dökük üç duvarıyla kalıntı hâlindeki “Surp Lusavoriç” Ermeni Kilisesi, yıkık ve yarım minâresiyle birçok eser gibi kitabesi olmayan restorasyon ihâlesinin tamamlandığı bildirilen Küçük Cami, Çarşıbaşı Hamamı ile 1852’de yapıldığı bilinen Osmanlı eseri Ulu Cami, “Tarih Palu’dur, Palu Tarihtir” Projesi kapsamında Fırat Kalkınma Ajansı’nın destekleriyle Palu Kaymakamlığı ile Palu Belediyesi tarafından restore edilmiş ama ne yazık ki plastik boru ve oluklar açıktan duvar üzerinde yer aldığı için bu tarihî esere yazık edilmiş doğrusu…
Tarihî Palu Kalesi, Artukoğlu Belek Gazi’nin İlk Beylik Merkezi’ni kurduğu ve düğününü yaptığı kale içindeki merkez de dâhil olmak üzere, Artuklu, Selçuklu, Bizans ve Osmanlı dönemlerinin aydınlatılması için yapılacak bilimsel kazılara elde edilecek buluntulara ihtiyaç var.
Palu Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği Başkanlığı tarafından yürütülen, “Urartu Kaya Tüneli Temizleme” Projesi, Elazığ Valiliği İl Özel İdâresi tarafından finanse ediliyor.

Alacalı Mescid ile “Cemşit Bey Türbe ve Mescidi” Palu’nun gerek tarihî, gerekse mimârî bakımdan en dikkâte değer türbesi olarak kabul edilen eserleri durumunda…

KEBAN’I DÜNYA BİLİYOR AMA…  

Keban Barajı’yla 1970’li yıllarda ismini dünyaya duyuran Keban İlçemiz’de tarihî turizme, ayrıca su sporları ve mağara turizmine uygun olmasına rağmen, Elazığ’ın Merkez ve diğer ilçelerle il genelinde olduğu gibi yeterli altyapı ve tanıtım yetersizliği dolayısıyla, ilçede konaklama alanı da olmadığı için Keban’a gelen misâfirlerin kalamadan ayrılmaları sonucu, Turizm sektörünün ilçede ekonomiye katkısı çok kısıtlı durumda…

Keban; Osmanlı ile Selçuklu Dönemleri’ne ait başta 1794 Yılı’nda yapılmış olan Yusuf Ziya Paşa Camii olmak üzere tarihî eserlere de sâhip ancak, Keban’ın tüm tarihî ve turistik özelliklerine rağmen, yerli turistler tarafından alabalık yenecek lokasyon olarak görüldüğü bir gerçek…

ALACAKAYA DA ADAY DURUMUNDA
Alacakaya İlçemizde yer alan Murat Hanı, Gölalan Gölcüğü’nün yanı sıra, Dicle Kral Kızı Barajı’nın tamamlanmasıyla birlikte Alacakaya’nın da yaşanmaya ve görülmeye değer bir sayfiye yeri olmaya aday olduğu dile getiriliyor...