İŞE GİDERKEN…

Sabah erkenden Şehit İlhanlar Caddesi’nde ki evimden çıkıp sallana sallana iş yerime doğru yürümeye başladım. Kafamdan bu hafta ki köşe yazımı tasarlim, bir sürü konu var ama daha farklı bir şeyler olsun diye düşinim. Yürüdükçe yazim kendiliğinden oluşmaya başladı…

Caddeyi boydan boya işgal eden Rent a car dükkanları bu caddenin en büyük problemi. Her taraf onların arabalarıyla dolu ve park yeri bulmak resmen bize işkence. Esnaf komşularıma selam vere vere ilerlerken aylardır takip ettiğim bir inşaatın önüne geldiğimde, 24 Ocak 2020 Depremi’nde yıkılan apartmanın bitişik duvarında asılı kalan meşhur mutfak dolabının söküldüğünü gördüm. Çünkü orda ki boş arsaya yeni bir bina yapili ve binanın kat sayısı dolabın hizasına gelmiş. Onun için de dolabı sökmüşler. Neyse ki eski fotoğrafını çekmiştim ve köşemde paylaşmıştım. Şimdi bende bizim belediyeciler gibi eski hali yeni hali diye yan yana fotoğrafları koyup yayınlarım…

Dolap faslı bittikten sonra sallana sallana yürümeye, ağzımı açıp sağa sola bakmaya devam ederken gözüm bir Pastane’nin fiyat tabelasına takıldı. En üstte su böreği 200 TL yazidi, içimden yav dedim ben ilkbaharda köye taşındığımda su böreğinin kilosu 100 TL civarındaydı, keşke biraz su böreğine yatırım yapaydım! Belki bilirsiniz, bu su böreğinin hisse senedi filan var mıydı? Varsa gidem alam, iyi kar getiri.

Yıllardır merek ettiğim bir konu daha var kızmayın ama size soracağım, bu ‘Su Böreğine’ niye su böreği denmiş ham maddesi su mu eğer suysa zaten her tarafımız su! Fırat, Murat, Munzur burnumuzun dibinden akıp gidi. Yani su da bedava! O zaman niye su böreği bu kadar pahalı? Aman, boş verin şehrimizden akıp giden dünyanın en büyük nehirlerinin Elazığ’a ne hayrı olmuş ki, su böreğine de bir hayrı olsun? Su böreğinin ismi hakkında bilgisi olanlar gelip bana anlatsın, yalnız gelirken eli boş gelmesin anasının babasının hayrına biraz su böreği getirsin bende yiye yiye isminin nerden geldiğini neden su böreği dendiğini öğrenirim!

Pastane’nin önünden geçtikten sonra fırının önüne geldim. Tezgâhta duran bayana başladım poğaçaların ununu, pişirilmesini, bu aralar çok satılıp satılmadığını sormaya…

Sorduktan sonra bir poğaçanın 7 TL ye satıldığını öğrendim. Benim poğaçayla aram olmadığı için fiyatını gerçekten bilmidim. Yalnız poğaçalar da bu aralar satışın çok düştüğünü ve az satış olduğunu öğrendim.

Simit 7 TL, poğaça 7 TL, çay 7 TL ve ekmek 7 TL oldu, uğursuz rakamımız bundan sonra artık 7 oldu. 13’ün pabucu dama atıldı. 15 dakikalık yürüyüş ve çevre gözlemimden sonra iş yerime ulaştım. Neyse herkese hayırlı işler bol kazançlar dilerim.

***  ***  ***

FİLENİN SULTANLARI!                

Benim Emmioğlu Ercüment Yücel’e bir haller oldu, gece gündüz fark etmi ve filenin sultanlarının maçı varsa hiç kaçirmi…

Nöbet tutar gibi ekranın karşısına geçip maçları izli, sonuçları paylaşi, Ebrar diyi, Vargas diyi, Eda diyi başka bir şey demi! Hayırdır Emmioğlu? Son Avrupa şampiyonluğundan mı etkilendin? Memlekete maç mı seyretmeye geldin? Yoksa taziyeye mi? Tamam anladık taziye biteli ay oldu, ölenle ölünmez ama artık biraz çıkıp şehri gez. Kapalıçarşı, Harput, Keban, Sivrice…

Lütfen ama, bak Bandırma’ya dönünce yine maç seyredersin! Yoksa orada rahat maç izleyemisin mi?

***  ***  ***

MUHABBET

Son günler de Elazığ’da meydana gelen bazı ilginç olaylardan sonra muhabbetlerimiz de değişiklikler olmaya başladı. Şehrimiz insanları artık o modası geçmiş şeyleri konuşip tartişmi! Mesela, geçim derdi ve seçim, enflasyon, göçmenler gibi konuları şimdilik bir köşeye koyup kendine daha yeni ve hatta daha modern mevzular bulmuş. Neler mi? Mesela Elon Musk’ın uydularının Elazığ üzerinde dolaşmasını konişi, çevreye düşen göktaşlarını ari ve bulmaya çalişi, Fırat Nehri’nin altında yattığına inanılan altınları, hızlı treni, elektrikli otomobilleri konuşup takip edi! Birazım çağ mı atladık ne? Neyse, aslında bu da iyi bir gelişme hiç değilse dedikodu yapıp boşa vakit geçirmik. Yok ev kiraları 15 bin olmuş, yok kiralık ev bulunmi, sular bir gün aki bir gün akmi gibi muhabbetler ikinci plana atılmış.

HAFTANIN FOTOĞRAFI:

bedo

(Çevre dostu Yusuf Ali GÜNEŞ’e teşekkür ederiz…)