Enflasyon raporu sunumunda, yeni Merkez Bankası Bakanımız gayet net, kendinden emin, ay yıldızlı broşuyla millilik mesajı veren, siyasetten uzak, reel anlatım şekliyle benim için uzun yıllar sonra bir bürokratın umut verici tablosuydu. Ekonominin gerçeklerini, daha doğrusu Türkiye gerçeklerini ayağı yere basan ifadelerle net bir şekilde ifade etti. Kurumun bağımsızlığıyla alakalı, açıkçası umut ve güven verici cümleler kullandı. Siyasi otoritelerden bağımsız olacağının mesajını sıkça verdi. Açıkçası güvenmekten başka çaremiz kalmadığı için de olabilir belki ama umut ederim başarılı olur ve ülkemiz de bu zorlu süreçte akıl ve bilimi esas alan, veri odaklı şeffaf ve adil bir yönetim şeklini benimser. Eee ne de olsa birazda Elazığlı olması bizi gayet heyecanlandırdı. Başarılar diliyoruz…

ZAM FURYASI

Hükümetin söylediğine göre depremin etkisi, küresel piyasalar ve enflasyonun yol açtığı bütçe açıkları nedeniyle vergi, enerji, kamu tahsilatlarına ciddi manada zamlar yapıldı. Bizde buna seçim ekonomisini ekleyelim. Bu zamlarla birlikte yeni yönetim enflasyonla mücadele yerine, bütçenin öncelendiğini görebiliyoruz.

    KKM’nin bütçeye getirdiği yük 100 milyar TL’ye yaklaşınca dolaylı ve doğrudan vergilerle gelir adaletsizliğine bir yenisi daha eklendi diyebiliriz. Esasında bu vergilerden önce kamuda tasarrufa gidilmeli, şeffaflık ilkesini halka daha iyi hissettirmek adına adımlar atılmalıydı. Belli ki Hazine ve Maliye Bakanlığı siyasetten tam anlamıyla kopamıyor. Bu zamlar sonucunda tüm nihai ürünlere, tüketim kalemlerine fazlasıyla zam gelecektir. Buda enflasyonun yıl sonunda daha yüksek seyredeceği, baz etkisinin 2024 yılının başlarına kayacağını göstermektedir. EYT yasası ve memur maaşlarına yapılan zamların bütçedeki yükünü artırarak devam edeceğinden, tabana vergilendirmeyi artırarak gelir elde etme düşüncesi, Türkiye’deki kronikleşmiş en kolay çözüm. Dolaylı vergilerle bu kısır döngünün atlatılamayacağını maalesef hala öğrenemedik. Aslında ‘’Tecrübelerimizle biliyoruz ki, kimse tecrübelerden ders almıyor.’’