ÖZEL HABER

ASGARİ ÜCRET TİYATROSUNDA PERDE UTANÇLA KAPANDI

İzzet TUMAY- Tüm Yerel-Sen Elazığ Şube Başkanı ve aynı zamanda Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Elazığ İl Başkanı Abdülmuttali̇p GÜRBÜZ, bugün açıklanan asgari ücret ile ligili yaptığı açıklamada, ‘’ Tarih, ülkenin çalışan nüfusunda asgariyi yani en azı yaygın ücret haline getirenlerin ve bu ücreti de insanlık onuruna yaraşır şekilde belirlemeyenlerin ihanetini yazmıştır’’ dedi. 

Ağır enflasyon ortamında geçinmek için canhıraş çabalayan milyonlarca emekçinin bir umutla beklediği asgari ücret zammının, yine hayat pahalılığı ve işçinin her gün düşen alım gücü dikkate alınmadan, hiçbir derde deva olamayacak cılız bir düzeyde belirlendiği söyleyen GÜRBÜZ, şöyle konuştu: ‘’Asgari ücrete sadece yüzde 34’lük bir zam yapılmış, bu zamla birlikte asgari ücretin brütü ancak 13.414 liraya ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerin hiçbirinde yüzde 5’i geçmeyen asgari ücretle çalışan insan oranı, Türkiye’de resmi rakamlara göre bile çalışan nüfusun yarısından fazlasının ücreti olduğu için, bu zam oranı ülke insanına “geçinememen önemli değil sen çalış” demekten öte bir anlam ifade etmemektedir. Yapılan bu trajikomik zamma gerçeklerin penceresinden bakacak olursak: Konfederasyonumuzun yaptığı son araştırmaya göre 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 31 bin lirayı aşmıştır. Asgari ücret, zamlı haliyle yoksulluk sınırının 3’te 1’i tutarındadır.Yani 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını aşabilmesi, artık ailede 3 ferdin çalışmasıyla ancak mümkün olacaktır. Bu, kuşkusuz modern bir kölelik düzenidir. Yapılan zam ile birlikte kamu ve özel sektördeki ‘asgari ücret’ arasındaki makas açılmış, eşit işe eşit ücret ilkesinden iyice uzaklaşılmıştır. Birleşik Kamu-iş olarak; kamuda çalışan bir işçi için en düşük maaşın temmuz ayında brüt 25 bin lirayı bulacağını, dolayısıyla asgari ücretin de bu oranla eşitlenmesi gerektiğini vurgulamıştık. Oysa yapılan cılız zam, uçurumu derinleştirmiş ve gelir adaletsizliğini körüklemiştir. Asgari ücrete yapılan bu yetersiz zam, iktidarın gözünde işçi ve emekçinin yurttaş olarak değil ancak seçmen olarak bir kıymet teşkil ettiğini de bir kez daha göstermiştir. Seçimden önce asgari ücret için 500 dolar ölçüsüyle ağızlara bal çalan iktidar, seçim bittikten sonra bugünkü kurla bile ancak 483 dolar eden asgari ücreti belirlemekte bir sakınca görmemiştir. Bu somut durum, tüm işçi sınıfına hak arama mücadelesinin ricacı olunarak değil direnerek verilmesi gerektiğini bir kez daha öğretmiş olması açısından ibretliktir. Kuşkusuz bu utanç tablosunda, hayali enflasyon oranları üreten TÜİK’in, asgari ücret görüşmelerini akşam vakti bir partinin genel merkezine tıpış tıpış giderek yapmakta beis görmeyen sarı sendikaların payı çok büyüktür. “Görüşme” adı altında yapılan tiyatro bitmiş, perdeler bir kez daha utanç eşliğinde kapanmıştır. Tarih, ülkenin çalışan nüfusunda asgariyi yani en azı yaygın ücret haline getirenlerin ve bu ücreti de insanlık onuruna yaraşır şekilde belirlemeyenlerin ihanetini yazmıştır; önünde sonunda direnerek kazanan işçi sınıfının zaferlerini de yazacağı gibi…’’