Elazığ’da sel ve su baskınlarının ardında, kenti korumak için 1960 yılında DSİ tarafından inşa edilen Taşkın Koruma Kanalı'nın üzerinin kapatılması yatarken, Yerel yönetimin tüm uyarılara rağmen kanal güzergâhını yol ve peyzaj alanına çevirmesi, son yaşanan felaketlerle ağır sonuçlar doğurdu…
2006 yılında çıkarılan Başbakanlık Genelgesi’nin açık hükümlerine rağmen, Elazığ’da Taşkın Koruma Kanalı'nın üzerinin kapatılması kentte sel felaketlerine zemin hazırlarken, DSİ’nin yürütmeyi durdurma kararına rağmen kanalın üstünde yapılan yollar ve yetersiz altyapı, Elazığ'ı yağışlarda felç ediyor…
Prestij projeleri uğruna bilimsel uyarıları göz ardı ederek taşkın kanalının kapatılması, Elazığ’da sel afetlerine davetiye çıkartırken, alt kotlarda bulunan mahalleler, her yağışta risk altında kalıyor; vatandaşların mağduriyeti ve yıllardır süregelen çözümsüzlüğe yönelik tepkileri de giderek büyüyor…
KAPATILAN TAŞKIN KANALLARI MI SELİ GETİRDİ?
Taşkın Koruma Kanalı güzergâhında ve alt kotlarda bulunan mahalleler, her şiddetli yağışta büyük risk altında kalıyor; vatandaşların mağduriyeti giderek artarken, yıllardır süregelen çözümsüzlüğe yönelik tepkileri de giderek büyüyor. Elazığ’da son günlerde etkili olan yoğun yağışlar, kent merkezinde su baskınlarına yol açtı. Birçok mahallede yollar göle dönerken, araçlar alt geçitlerde mahsur kaldı, ev ve iş yerlerini su bastı. Bu
manzara ne yazık ki sürpriz değildi. Uzmanların ve Devlet Su İşleri’nin (DSİ) yıllardır yaptığı uyarılara rağmen, geçmişte yapılan şehir planlama hataları tekrar su yüzüne çıktı. Özellikle kentin ana taşkın koruma kanalının üstünün kapatılmasıyla alınan risk, yaşanan sel olaylarıyla bir kez daha gözler önüne serildi.
1960 DSİ PROJESİ: TAŞKIN KORUMA KANALININ TARİHÇESİ VE GÜZERGÂHI
Elazığ’ın coğrafi yapısı, etrafının yüksek dağlarla çevrili çanak biçiminde bir ova olması nedeniyle sel tehlikesine açıktır. Üst kotlardaki dağ yamaçlarından gelen sağanak sularının şehir merkezine akışını kontrol altına almak için DSİ, 1950’lerde gelen yerel taleplere cevap vermiştir. Nitekim 1957 yılında Elazığ’da halkın ve yerel basının “derelerin ıslahı” ve kentin “sel tehdidinden kurtarılması” yönündeki çağrıları sonucunda DSİ harekete geçmiş, kente bir taşkın koruma tesisi kazandırılmıştır. Bu kapsamda 1960 yılında Elazığ Merkez Taşkın Koruma Kanalı inşa edilerek devreye alınmıştır. Kanalın güzergâhı, kentin batı ve doğu mahallelerini çevreleyerek suları ana dereye ulaştırmak üzere planlanmıştır. Batıdan bakıldığında kanal, Şehit İlhanlar Caddesi civarındaki üst kotlardan başlayıp Ehlibeyt Cemevi önü ve Zafran Camii üstünden geçerek Fırat Üniversitesi (FÜ) Hastanesi bölgesine ulaşır; oradan üniversite yerleşkesi içinden devam edip Azgan ve Çalgan derelerinin başlangıcını alarak Alparslan Türkeş Bulvarı güzergâhıyla Şorşor Deresi’ne bağlanır. Doğu istikametinde ise kanal, Yıldızbağları mevkisinden (Odun Ambarı ve eski Asker Hastanesi civarı) 8. Kolordu arazisi içinden ilerleyip Doğukent Mahallesi İlköğretim Okulu yanından tekrar Şorşor Deresi’ne kavuşur. Bu proje sayesinde Merkez ilçe sınırlarında Fevzi Çakmak, Yeni Mahalle, Üniversite, Yıldızbağları ve İzzetpaşa gibi kritik bölgelerin taşkınlardan korunması hedeflenmişti. Kanalın temel amacı, yüksek tepelerden gelen sel sularını şehir içinde yayılmadan toplamak ve havza dışına güvenli biçimde aktarmaktı.
KANALLARIN KAPATILMASI VE TAŞKIN RİSKLERİ
Ancak yıllar sonra bu hayati kanal, şehir planlamasında yapılan hatalı bir hamleyle asli işlevinden uzaklaştırıldı. Özellikle 2000’li yılların sonuna doğru Elazığ Belediyesi, kenti ikiye bölen açık taşkın kanalının üstünü kapatarak üzerini yol ve rekreasyon alanı olarak kullanma kararı aldı. Kanalın kısmen kapatılması bile kısa sürede riskleri ortaya çıkardı. 1990 yılında meydana gelen şiddetli yağış sonrası gelen taşkın, kanalın kapalı kesiminde tıkanma ve taşmaya yol açmış, Alparslan Türkeş Bulvarı civarında yol çökmeleri görülmüş ve Dörtyol mevkiinde binaların birinci katlarına kadar su baskınları yaşanmıştı. Bu olay, kanalın üzerinin kapatılmasının ne denli tehlikeli olabileceğine dair önemli bir uyarı niteliğindeydi. Uzmanlar, açık inşa edilen bir taşkın kanalının kapalı bir menfeze
dönüştürülmesinin, yoğun yağışta suyun akışını engelleyip taşkın riskini ciddi şekilde artırdığına dikkat çektiler. Nitekim benzer uyarılar defalarca yapılmasına rağmen, yakın dönemlerde de Elazığ şehir merkezinde sel baskınları tekrar etti. 2016 yılında bile kısa süreli bir sağanak, cadde ve alt geçitleri suyla doldurup ulaşımı felç etmiş; Elazığ-Malatya karayolu dahil bazı arterler saatlerce trafiğe kapanmak zorunda kalmıştı. Son olarak 2022 ve 2025 yıllarındaki yoğun yağışlar da aynı senaryoyu gündeme getirdi – açık kalan kısımlardan gelen sular kapalı kesimlerde tıkanarak ana yolları ve alt geçitleri göle çevirdi, vatandaşlara büyük zarar verdi.
BAŞBAKANLIK GENELGESİ VE DSİ UYARILARININ YOK SAYILMASI
Taşkın Koruma Kanalı’nın kapatılması sadece teknik açıdan değil, yasal açıdan da sakıncalı bir girişimdi. 9 Eylül 2006 tarihli ve 26284 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2006/27 sayılı Başbakanlık Genelgesi, dere yataklarının üzerinin keyfi biçimde kapatılmasını kesin bir dille yasaklamıştı. Genelge’nin ilgili maddesine göre, “çeşitli kullanım alanları oluşturmak maksadıyla derelerin üzeri, zaruri hallere münhasır olmak üzere DSİ Genel Müdürlüğü’nün izni alındıktan sonra gerçekleştirilecek işlemler hariç, kesinlikle kapatılmayacaktır”. Elazığ Belediyesi ise taşkın kanalını kapatma işlemini bu genelgeye aykırı şekilde ve DSİ’nin onayı olmaksızın gerçekleştirdi. DSİ yetkilileri ve uzmanlar, kanal üzerindeki bu müdahaleye karşı defalarca uyarı yazıları yazarak yasal girişimlerde bulundu. DSİ 9. Bölge Müdürlüğü, kanalın kapatılmasının can ve mal güvenliğini tehlikeye
atacağını vurgulayarak kapatılan kesimlerin ivedilikle eski haline getirilmesini resmî yazılarla belediyeye iletti. Hatta 2006 yılında, daha kapatma çalışmaları sürerken, Elazığ Valiliği İl İdare Kurulu’ndan kanal üzerindeki inşaatı durdurmaya ve yapılan kısmın eski haline getirilmesine yönelik yürütmeyi durdurma kararı çıkarıldı. Bu karar, belediyenin DSİ’ye ait kuşaklama kanalına izinsiz olarak beton büzler döşeyip üstünü kapatmak suretiyle yaptığı “tecavüzün” (hukuka aykırı müdahalenin) önlenmesini ve belirlenen süre içinde kanalın eski açık hâline getirilmesini emrediyordu. Ne var ki, idari yargı ve DSİ’nin bu girişimleri, dönemin siyasi makamlarınca tam olarak desteklenmedi. Siyasi otoritenin müdahalesiyle süreç sürüncemede bırakıldı ve fiilen kapatma projesi devam ettirildi. Bu
durum, merkezi otoritenin bilimsel ve teknik uyarılarının yerel yönetim tarafından göz ardı edildiğine dair eleştirilere yol açtı.
KUTU MENFEZLER VE YETERSİZ ALTYAPI: ‘’ÇÖZÜM’’ MÜ, YENİ BİR SORUN MU?
Elazığ Belediyesi, taşkın kanalını kapatırken teknik açıdan da eleştiri konusu olan bir altyapı kullanmıştır. Açık kanal kesitinin yerine döşenen kutu menfezler ve beton boruların (büzlerin) boyutları, olası taşkın debilerini güvenle taşıyabilecek kapasitede değildir. Kapatılan kesit boyunca suyun girebilmesi için belirli aralıklarla menfez ızgaraları bırakılmışsa da şiddetli yağışlarda dağlardan gelecek büyük su hacmi ve beraberindeki rusubat (çakıl, dal parçası gibi malzeme) düşünüldüğünde bu ızgaraların yetersiz kalacağı DSİ uzmanlarınca vurgulanmıştır. Nitekim belediyece döşenen 2×2 metre ebatlarındaki çift borulu sistem, açık kanalın geniş kesitine kıyasla çok daha sınırlı bir akış alanı
sunmaktadır. Üstelik kanal üst kotlarındaki derelerde yıllardır gerekli ıslah çalışmalarının yapılmaması ve sedde-teras gibi su akışını yavaşlatıcı önlemlerin alınmaması sorunu büyütmektedir. Bu nedenlerle kapalı kesit, aşırı yağmurlarda su taşkını riskini bertaraf edememekte; tam tersine suyun şehir içine taşıp yayılmasına adeta davetiye çıkarmaktadır. DSİ uzmanları, söz konusu altyapının projesiz ve yetersiz olduğunu belirterek, kanalın eski açık yapısına kavuşturulmasının ve üst havzalarda suyun hızını düşürecek ıslah tedbirlerinin alınmasının elzem olduğunu raporlamıştır.
YEREL YÖNETİMİNİN TUTUMU: PRESTİJ UĞRUNA RİSK…
Kanalın kapatılması süreci, yerel yönetimler tarafından yıllardır “prestij projesi” olarak sunulmuş ve maalesef bilimsel uyarılar ikinci planda kalmıştır. Önceki belediye yönetimi döneminde başlatılan kanal üzerini kapatma ve yol yapma uygulaması, 2019 sonrasında işbaşına gelen yeni yönetimce de sürdürülmüştür. Belediye, DSİ ile imzalanan devralma protokolündeki açık bırakma şartlarına rağmen projeyi devam ettirerek Çaydaçıra Mahallesi – Fethi Sekin Şehir Hastanesi bağlantı yolu ve çevresinde park alanları inşa etmiştir. Resmî açıklamalarda, uzun yıllar boyunca “problem” olarak görülen kanal çevresinin kapatılarak modern bir bulvar ve yeşil alan haline getirildiği, şehrin doğu mahallelerine yeni bir “yaşam alanı” kazandırıldığı övgüyle dile getirilmiştir. Toplam 67 dönümlük bir alanda çift şeritli yol, bisiklet ve yürüyüş yolları, parklar, oyun sahaları ve otoparklardan oluşan bir düzenleme yapıldığı belirtilmiştir. Bu söylemde, altyapı güvenliğinden ziyade kentsel estetik ve kullanım ön planda tutulmuştur. Ancak bilim insanları ve DSİ teknik ekipleri, defalarca bu projeye karşı çıkarak kapalı kanal uygulamasının yanlışlığını vurgulamıştır. Yukarıda bahsedilen yasal süreçler esnasında DSİ, kapatılan kesimlerin kaldırılmaması halinde kanal altında kalan yerleşimlerin zarar görebileceği ve olası can-mal kayıplarından tamamen belediyenin sorumlu olacağını resmen tebliğ etmiştir. Nitekim yerel yönetim de İl İdare Kurulu’na hitaben yazdığı savunmada, yaptığı işin geri dönüşünün bu aşamada mümkün olmadığını belirtip, kapalı kanalın bakım ve temizliği için önlemler aldığını ve “kapalı kesitte yaşanabilecek her türlü can ve mal kaybı durumunda sorumluluğun kendilerine ait olacağını” kabul etmiştir. Bu ifadeler, belediyenin riskin farkında olduğunu ancak buna rağmen projeyi sürdürdüğünü
göstermesi açısından dikkat çekicidir.
TEKRARLAYAN TAŞKINLAR: UYARILARIMIZ GERÇEĞE DÖNÜŞÜYOR
Elazığ’da 2022 Mayıs’ında kısa süreli bir yağışın ardından, taşkın koruma kanalının üstü kapatılarak park ve yürüyüş yolu yapılmış alanda su taşkını meydana geldi. Altyapı yetersizliği nedeniyle park alanı ve yol adeta dereye dönüştü. Son yıllarda Elazığ’da yaşanan taşkın felaketleri, DSİ ve uzmanların uyarılarının haklılığını acı bir biçimde kanıtladı. 2016, 2020 (benzeri şekilde) 2022 ve 2025 yıllarında şiddetli sağanaklar sonrasında şehir merkezinde oluşan manzaralar hep birbirini tekrar etti: Alt yapı hataları yüzünden ana arterler suyla doldu, alt geçitler kullanılamaz hale geldi, konutlar ve iş yerleri hasar gördü. 4-5 Mayıs 2022’de meydana gelen yağışın ardından vatandaşlar evlerinde bayramı su tahliye ederek geçirmek zorunda kaldı; bazı mahalle sakinleri sosyal medyada her yağmurun kendileri için “kâbus” haline geldiğini dile getirerek yetkililere tepki gösterdiler Özellikle Doğukent, Üniversite, Yeni Mahalle, Yıldızbağları, Karşıyaka gibi kanal güzergâhındaki mahalleler doğrudan risk altında kalmış durumdadır. DSİ’nin tespitlerine göre Elazığ şehir merkezi ve çevresinde tekrarlayan her sağanakta, Üniversite, İzzetpaşa, Yeni Mahalle, Yıldızbağları, Karşıyaka, Sürsürü gibi semtler ile FÜ Hastanesi bölgesi taşkın tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır. Yaşanan her yeni sel olayı, geçmişte “tehlikeye davetiye çıkarılıyor” diyen uzmanları doğrulamış; buna karşın gerekli adımların atılmaması halk arasında ciddi bir memnuniyetsizlik yaratmıştır. Sosyal
medyada ve yerel basında, defalarca gündeme getirilen bu sorun için kalıcı bir çözüm üretilmemesine yönelik eleştiriler artmıştır. 1957’de DSİ’yi harekete geçirmek için manşet atan yerel gazeteler, aradan geçen onlarca yıl sonra bugün yine aynı şekilde yetkilileri sorumluluk almaya davet etmektedir
SONUÇ: STRATEJİK PLANLAMA HATASININ BEDELİ…
Elazığ Merkez Taşkın Koruma Kanalı’nın üzerinin kapatılması, şehir planlamasında stratejik bir hata olarak tarihe geçmiştir. Bilimsel verilere dayalı uyarılar ve DSİ’nin resmi ikazları dikkate alınmadığı için, kenti sel felaketlerinden korumak için yapılmış bir altyapı, yanlış kullanım sonucu kentin başlıca risk kaynağı haline gelmiştir. Dünyada ve ülkemizde son yıllarda artan ani sağanaklar göstermiştir ki, dere yataklarına yapılan müdahaleler ağır bedellere yol açmaktadır. Elazığ örneği de bu gerçeğin altını çizmektedir: Doğal akış yollarını kapatıp yapılaşmaya açmak kısa vadede kente alan kazandırsa da, uzun vadede can ve mal güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Yerel yönetimin DSİ ve uzman görüşlerini yok sayarak attığı adımlar, bugün vatandaşların uğradığı mağduriyetle sonuçlanmıştır.
Gelinen noktada, ilgili tüm tarafların sorumluluk alarak bilimsel çözümlere yönelmesi gerekmektedir. DSİ uzmanları, kanalın kapatılan kısımlarının yeniden açık hale getirilmesi, üst havzalarda erozyon kontrolü ve dere ıslahı tedbirlerinin hızla uygulanması gerektiğini vurgulamaktadır Aksi takdirde Elazığ, her kuvvetli yağış sonrası benzer felaketleri yaşamaya devam edecektir. Bu analiz dosyası, açık bir uyarıyı yinelemektedir: Şehir planlamasında yapılan hatalardan dönülmediği takdirde, doğa kendi kurallarını dayatmaya devam edecektir. Sorumluların, can ve mal kaybı yaşanmadan önce bilimsel uyarılara kulak vermesi elzemdir.