Manevi güzelliklerle dolu olan Ramazan ayı müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir.
TURAN Gazetesi olarak, tüm Müslümanların Ramazan ayını tebrik ediyor, yapılan ibadetlerin kabul olmasını Yüce Allah’tan diliyoruz.

RAMAZAN AYI’NIN ÖNEMİ…
Mübarek Ramazan ayının Müslümanlar nazarında çok kıymetli ve mümtaz bir yeri bulunmasının birçok sebepleri vardır. Ramazan’ı, yılın diğer onbir ayına sultan kılan bu sebeplerin önemlilerini şöylece sırala­yabiliriz:
1 — İçinde yaşadığımız bu dünyâ hayatı devam ettiği sürece, in­sanlığın temessük etmekle şeref duyacağı İslâm Dini’nin beş esasından biri olan oruç farizası bu ayda tutulup, îfa edilmektedir, insanı yüksel­terek, ona meleklerin hallerinden birini tatma imkânını bahşeden bu oruç ibâdeti, gerçi biz müslümanlardan önceki ümmetlere de farz kılın­mıştı. Fakat, onlar oruç dediğimiz kulluk ödevini, zamanla değiştirerek bir çeşit perhiz hâline sokmuşlardır. Oruç, ancak İslâmiyet ile tam ve mükemmel bir ibâdet haline gelmiştir. Bu gerçeği, Allah Teâla Bakara Suresi’nin 183. Âyeti’nde şöyle beyan buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Sizden evelki ümmetlere farz kılındığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Tâ ki korunasınız.”
2 — Ramazan ayının diğer bir meziyeti de, Peygamberimizin ebe­dî bir mucizesi olan Kur’an-ı Kerim’in bu ayda nâzil olmaya başlaması­dır. Bu mutlu olayı, Allah Teâla bize şöyle haber vermektedir:
“O sayılı günler Ramazan ayıdır ki Kur’an onda indirilmiştir. O Kur’an ki insanlara mahz-ı hidâyettir, doğru yolun ve Hak ile bâtılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleridir[1].
3 — Ramazan gecelerinde, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan teravih namazı da bu aya has bir ibâdettir. Terâvih, müekked bir sünnet olup yirmi rek’attan ibarettir. Camilerde ve evlerde cemaatla kılınır. Gündüzleri oruçlu olan mü’minlerin, gecelerini de, kendilerini bir kat daha yücelten namazlarla geçirmeleri, Allah’ın rızâsı yolunda katedilmiş ne büyük bir merhaledir. Câmileri saf saf dolduran mü’minle­rin hâli, sanki İslâm’ın emrettiği birlik ve beraberliğin elle tutulur bir numûnesidir.
4 — Geçim durumları iyi olan müslüman, yoksul din kardeş­lerine vermekle mükellef oldukları fıtır sadakaları da Ramazan ayı içinde verilir. İçtimai dayanışmanın en güzel bir numûnesi olan zekâtı da zenginlerimizin çoğu, bu mübarek ayda, dînen verilmesi gereken kim­selere ödemektedirler. Mâlî bir ibâdet olan zekâtın miktarı, mükellefin servetinin kırkta biridir. Zekât müessesesi, İslâm toplumunda vuku bul­ması muhtemel yersiz kıskançlıkları ve servet düşmanlığını önleyen ilâhî bir emniyet unsurudur.
5 — Ramazan ayı süresince, mü’minlerin dinî duygularının ve bil­gi öğrenme arzularının, diğer aylara nisbetle, daha çok olduğu bir ger­çektir. Büyüklerle birlikte, küçüklerin de ibâdet yerlerini doldurmaları­na, terâvih namazından başka ibâdetler de müessir olmaktadır. Bunlar; Ramazan boyunca, vâizlerin kürsülerde yaptıkları devamlı dînî konuşmalar ve hafızların camilerde ve evlerde okudukları mukabele ve hatim­lerdir. Namaz vakitlerinden önce veya sonra yer alan dinî konuşmaları ve kutsal kitabımızın tilâvetini, mü’minler büyük bir dikkat ve huşû içinde dinlerler. Böylece onlar, hem dînî bilgilerine katkıda bulunmuş olurlar, hem de Allah kelâmını dinlemenin bahtiyarlığına ererler.
6 — Ramazan ayının önemini artıran sebeplerden birisi de, İslâmiyet’te çok önemli olan Kadir Gecesi’nin bu ay içinde bulunuşudur. Allah kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm, Kadir Gecesi’nde nâzîl olmaya başla­mıştır. Kur’ân’ın 114 sûresinden 99. sûre El-Kadr Sûresidir. Bu sûrede Kadir Gecesi’nin bin aydan daha hayırlı olduğu beyan edilmiştir. Bu ba­kımdan böyle bir gecede yapılacak ibâdetlerin çok kıymetli ve sevaplı olacağı şüphesizdir.
Bedenî bir ibâdet olan orucun, Allah katında çok değerli olmasının bir sebebi de, bu ibâdete riyanın hiç karışamamasıdır. Erginlik çağına girmiş her mü’min, Ramazan ayı boyunca - sırf Allah rızası için - fecir zamanından güneşin batışına kadar, yemeyi, içmeyi ve cinsî zevklerini terkedecek ve yaratıcısına karşı kulluk vazifelerinden bir tanesini daha yerine getirmeye gayret edecektir. Cenâb-ı Hak, bir hadîs-i kutsîde oruç tutmanın ne kadar sevaplı bir ibâdet olduğunu şöyle açıklamaktadır: “İnsanın her iyiliğine karşılık on katından yedi yüz katna kadar sevap verilir, ancak oruç bundan hariçtir, zira o Benim içindir, onun mükâfa­tını Ben vereceğim.”
Peygamber Efendimiz de bir hadîs-i şeriflerinde; “Bir kimse mü’min olduğu hâlde ve sevabını da sadece Allah’dan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, bütün geçmiş günahtan affedilir” buyurmuşlardır. Demek ki, bu ay, bütün Müslümanlar  İlâhî bir imtihandan geçtiği, sabır ve tahammüllerinin denendiği kutsal bir zamandır. Yine Peygam­ber Efendimiz, oruç tutan kimseler hakkında şöyle buyurmuşlardır:
“Allah Teâlâ, ‘İnsanoğlunun bütün amelleri kendisi içindir, oruç ise bundan ayrıdır, zîrâ o benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm’ buyurmuştur. Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu gün ar­tık günah işlemesin ve bağırıp çağırmasın. Ona birisi söver veya onun­la kıyasıya çarpışmak isterse ‘ben oruçluyum’ desin. Muhammed’in nefsi yed-i kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu, kıyamet gününde, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir. Oruç­luyu memnun eden iki sevinç vardır: birisi iftar ettiği andaki sevinci, diğeri de orucundan dolayı Allâh’ın cemâli ile müşerref olduğu andaki sevincidir.”

ORUÇ VE SAĞLIĞIMIZ
İslam dininin beş şartından biri olan oruç, bütün dinlerde mevcut olan bir ibadettir. Orucun insan sağlığı üzerindeki etkileri çok sayıda araştırmaya konu olmuş ve kapsamlı bir şekilde araştırılmıştır. Yapılan her bir araştırma Peygamber Efendimiz (SAV’in “Oruç tut, sıhhat bul.” hadis-i şeriflerini desteklemektedir.
Orucun vücut üzerindeki etkileri açlığın 12-24’üncü saatlerinde ortaya çıkar. Aç kalma, enerji kaynağı olarak karbonhidratların yanı sıra yağların kullanılmasını sağlar.
 Besin alınmaması halinde vücut kendi kaynaklarını harcamaya (otoliz-kendini eritme) başlar. Otoliz ile enerji kaynağı olarak vücut depoladığı yağları kullanır. Serbest yağ asitleri kana karışır. Kişi ne kadar az yerse enerji kaynağı olarak depolanmış yağların kullanımı o kadar artar. Karaciğer, böbrekler, akciğerler, kalın bağırsaklar, lenf bezleri ve cilt tarafından vücuda zararlı maddelerin (toksinlerin) vücuttan atılma işlemi (detoksifikasyon) oruç sırasında artar.
Orucun kanıtlanmış bir başka faydası vücutta “iyileşme süreci”nin başlamasıdır. Oruç sırasında enerji, aktif olmayan sindirim sistemi yerine metabolizma ve immun sisteme (bağışıklık sistemine) yönlendirilir. Vücut içindeki anormal büyümeler (tümor hücreleri, iltihap hücreleri vb.) otolizise (vücudun kendini eritmesi) daha hassastır. Ayrıca hasar görmüş hücrelerin onarılması için protein sentezi daha etkin bir şekilde gerçekleşir. Protein sentezi ne kadar etkin olursa hücre, doku ve organlar o kadar sağlıklı olur.
Yaralanan hayvanlar yemeyi bırakırlar. İnfluenza, bademcik iltihabı ve daha pek çok hastalıkta iştah kapanması ile sindirim sisteminin harcamadığı enerji bağışıklık sistemine yönlendirilir.
Oruçta vücut iç ısısı azalır ve metabolizma hızı yavaşlar. Tüm vücut fonksiyonları yavaşlama gösterir, kan şekeri düşer. Büyüme hormonu başta olmak üzere hormon yapımı artar. Orucun bilimsel olarak en çok kanıtlanmış faydalarından biri “yenilenme hissi”dir. Düşük metabolik hız, daha etkin protein yapımı, güçlenmiş bağışıklık sistemi ve artan hormon üretimi “ömrün uzaması” gibi uzun vadeli bir etkiye yol açar. Oruç sırasında daha çok üretilen büyüme hormonunun “yaşlanma karşıtı” bir hormon olduğu bilinmektedir. Açlık ve beden hareketleri; genç yaşlardan itibaren damarların intiması (astar kısmı) altında biriken kolesterol adacıklarını (aterom plakları) eritir. Düşük seyreden kan şekeri nedeniyle pankreasta insülin salgılayan hücreler dinlenir, şeker hastalığı riski azalır.
(Seyfi Şahin, Oruç ve Sağlık)
Özetleyecek olursak oruç ile vücut, toksinlerden ve yıllarca biriktirdiği yağ depolarından kurtulur. Vücutta iyileşme ve onarım süreci başlar. Daha sağlıklı ve uzun ömürlü olmaya yardımcı hormon değişiklikleri yaşanır. Sindirim sisteminin ihtiyacı olan dinlenme sağlanmış olur. Romatoid artrit gibi inflamatuar (iltihaplı) hastalıklarda düzelme görülür. Astım, saman nezlesi gibi allerjik reaksiyonlar azalır. Yüksek kan basıncı ilaçsız ayarlanır. İnsanların çoğunda oruçtan sonra kan basıncı düşük seyreder. Dr. Barsilus’un belirttiği gibi: “Açlığın iyileşme üzerine faydaları tıbbi ilaçlardan kat kat fazladır.”
Oruç; nefis terbiyesi, irade ve sabır eğitimi, dünyevi hazları erteleme pratiği yaptırır. Kötü alışkanlıkların ve bağımlılıkların daha kolay yenilmesine yardımcı olur. Nikotin, alkol, kafein ve diğer bağımlılık yapan maddelere isteği azaltır. Yoksul insanlarla empati kurmak, diğerkamlık ve yardımlaşma duygularını artırır. Bu da ruh sağlığı için tedavi edici etki yapabilir.
Şeker hastaları, kronik hastalığı olan kişiler, aktif tedavi süreci içinde olanlar, hamileler, süt emzirme dönemindeki anneler, sindirim sistemi rahatsızlığı özellikle reflüsü olan hastalar ve çok yaşlı kimseler oruç konusunda doktorlarına danışmalıdırlar.
Sayılamayacak kadar çok faydası olan oruç ibadetinin eziyete dönüşmemesi için iftar-sahur ikilisinin dengede olması gerekir. Oruç tutanlar iftar-sahur arasında yeterince su tüketmeli, uyku düzenine dikkat etmeli, metabolizma yavaşlayacağından kilo almamak için bol kalorili, ağır yiyeceklerden kaçınmalıdırlar. İftarda birden ve çok miktarda yemek hatalı olduğu gibi sahursuz oruç tutmak da sakıncalıdır. Sahursuz tutulan oruçta metabolizma hızı normalden daha çok düşer, halsizlik, baş ağrısı, tansiyon düşmesi gibi problemler ortaya çıkabilir. Kan şekerini ani yükseltmeyen tam tahıl unundan yapılmış ekmekler, kuru kayısı ve hurma başta olmak üzere kuru meyveler, zeytinyağlı yemekler, C vitaminince zengin meyveler tercih edilmelidir. Hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar iyi bir alternatiftir.
Ramazanda hareketsiz kalmamak önemlidir. Spor salonlarında aşırı güç sarf etmek, koşmak sakıncalı olmakla birlikte iftardan iki saat sonra yapılan hafif yürüyüşler faydalı olabilir. Teravih namazı üstün fazileti ile beraber iyi bir aktivite imkânı sağlar.

AYETLERLE RAMAZAN
*Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Suresi 184)
*Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele. (Tevbe Sûresi 112)
* O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği Ramazan ayıdır. Artık sizden kim bu aya yetişirse onu oruçlu geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, başka günlerden sayısınca tutar. Allah sizin için kolaylık istiyor güçlük çekmenizi istemiyor. Sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola iletmesine karşı Allah’ın ululuğunu dile getirmeniz ve umulur ki şükredersiniz diye (uygun hükümler gönderiyor).
*Biz onu (Kur'an'ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar. (Kadir Sûresi 1-5)

HADİSLERLE RAMAZAN
* Kim Allah'a inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.
* Oruç (sahibini koruyan) bir kalkandır. Oruçlu, saygısızlık yapmasın, ahlâksızca konuşmasın. Eğer biri kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa, "Ben oruçluyum" desin.
* Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur… Oruç sabrın yarısıdır.
* Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oruç tutanlar o kapıdan çağrılacaklardır. Kim oruç tutanlardan ise o kapıdan Cennete girecektir. Kim de o kapıdan girerse ebedi olarak susuzluk çekmeyecektir.
*Her iftar vaktinde Allah tarafından (Cehennemden) azat edilenler vardır ve bu (Ramazan'ın) her gecesinde böyledir.
* “Cennet dört kişinin özlemini çeker, biri de Ramazan ayında oruç tutandır.”
* “İnsan, Ramazan ayının faziletini bilseydi, yılın hepsinin Ramazan olmasını isterdi.”
* “Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.”

RAMAZAN AYI’NDA OKUNACAK DUALAR VE SURELER
*Allahım! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Şüphesiz sen bağışlaması bol olansın. (Âl-i Imran Suresi, 8. ayet)
* Allahım! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Ey Allahım! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin. (Haşir Suresi, 10. ayet)
*Allahım! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır. Ey Allahım! Bizi, inkâr edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Allahım! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. (Mümtehine Suresi, 4-5. ayetler)
*"Allahım beni bağış la, bana merhamet et, rızanı kazandıracak işler yaptır, bana afiyet ve hayırlı rızk ver." (Müslim, "Zikir", 35)

ZEKÂT NEDİR?
Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için şartlar; malların nisaba ulaşması yanında nâmî (üreyici/artıcı) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.
Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü, altında 20 miskal (80.18 gr), devede 5, sığırda 30, koyun ve keçide 40 adettir.
Zekâtın kimlere verileceği Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı şekilde açıklanmış (Tevbe, 9/60), nisabı da hadislerde belirtilmiştir (Buhârî, Zekât, 32, 36, 38, 43). Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişi diğer şartlar da yerine gelmişse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 4 vd).
Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır.
Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî’, II, 4-5) bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir. Artıcı olmaktan kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.
Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kameri yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 73-74). Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir. (Kâsânî, Bedâî’, II, 15).
Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez (Kâsânî, Bedâî’, II, 40; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 88). Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır (Kâsânî, Bedâî’, II, 39). Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibâha denilen yollarla fakire zekât verilmiş olmaz.

TERAVİH NAMAZI’NIN HÜKMÜ VE MAHİYETİ
Sözlükte rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarına gelen tervîha kelimesinin çoğulu olan teravih, dinî bir terim olarak, Ramazan ayında, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namaz demektir.
Resûl-i Ekrem (SAV), ashabıyla beraber cemaat hâlinde bu namazı kılmış, onların iştiyakını görünce farz olur endişesiyle cemaatle kılmayı terk ederek yalnız kılmaya devam etmiştir (Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 177-178). Yine Hz. Peygamber, “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan namazını (Teravih) kılarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Salâtü’t-Teravih, 1; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 173) buyurarak teravih namazına teşvik etmiştir. Bu bakımdan teravih namazı, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkededir.
Teravih namazını dört rekâtta bir selam vererek kılmak caiz ise de, iki rekâtta bir selam vererek kılmak daha faziletlidir. Bu namazın her dört rekâtının sonunda bir miktar oturup dinlenmek müstehaptır. Bu dinlenmelerde tehlîl (lâ ilâhe illallah demek) ve salavât ile meşgul olunması uygundur.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı

Editör: Haber Merkezi