Müşavirliğin son yıllarda açılan istihdam kapılarından biri olduğunu düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Şark toplumlarının büyük kısmında sultanın en yakınında bulunan kişilere vezir, musâhib, nedim gibi isimler verilmiştir. Osmanlılarda da bu isimler kullanılmıştır. Musâhib sohbet ehli olan kişidir. Musiki bilgisi, şiir, fıkra gibi bilgileriyle sultan hoşça vakit geçirirken aynı zamanda devlet idaresinde aklına ve bilgisine baş vurulan kişidir. Cumhuriyet ile birlikte müşavir tabiri daha çok kullanılmaya başlandı ise son yıllarda bunun yerine danışman kullanılmaya başlandı. Hemen her yerde içi boşaltılan kavramlar gibi oda bundan nasibini alanlardandır.

     Şark klasikleri arasında saraydaki entrikaları anlatan kitaplar arasında sayılan 40 vezir hikâyeleri isimli kitabın musâhiblerin nasıl seçilmesi ve özelliklerinin nasıl olması gerektiğini anlatmaktadır. Her bir hikâye iyi kalpli sultanın yanlış idaresini engelleyecek şekilde anlatılmaktadır. Başta Hint ve daha sonra da Acem olmak üzere şark devletleri üzerinde etkili olduklarını söylemek yanlış olmaz. Selçuklu ve Osmanlı Türklerinde yazıya aktarılan anlatımların da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. Kutad gu Bilig, Nizam-ül Mülk’ün Siyasetnamesi, Kâtip Çelebi’nin Düstur’ül Amel ve daha başka eserler de bu çerçevede değerlendirilebilir. Çelebi Mehmet’ e sunulduğu bilinen meşhur Şeyhi’ nin Harname isimli eseri de bu kategoriye alınabilir. Maksadımız sultanların devlet idaresinde takip etmeleri gereken yollarda akıl veren kitapları incelemek değildir. Ancak, millet hayatının bir geçmişi ve geleceği olduğuna göre eskinin bir devamı olarak şimdiki devlet insanlarımızın kendilerine tayin ettikleri vezirler üzerine olacaktır!

     Eski kavramların içini boşalttığımızdan hepsinin yerine geçen danışman ifadesi ile yetiniyoruz. Kısa zaman öncesine kadar müşavir, baş müşavir gibi kadrolar vardı. Hala var mı bilmiyorum. Bir devlet insanının müşavirleri var ve onun üzerinde bir de baş müşaviri var. Şimdilik danışman ve baş danışman olarak bir süre daha devam edeceğiz anlaşılan. Resmi ve sivil neredeyse bütün kurumlarda bu kadroların varlığı itibarlarını hala sürdürdüklerinin bir delilidir. Adına danışman denilen bu kadroları işgal edenlerin yönetenlerin kifayetsiz kalmaları halinde devreye girerek yeterli ve sıhhatli bilgi ile yapılabilecek yanlışların önüne geçerler. Böyle danışmanların varlığından hiç kimse rahatsız olmaz. Bir insanın bütün işlerden haberdar olması ve tek başına meseleleri sağlıklı bir şekilde yürütmesi düşünülemez. Eskiden olduğu gibi şimdi de danışmanlara ihtiyaç vardır.

     Danışman olarak tayin edilen için aranan vasıfların neler olduğunu danışmanı tayin edenlerin karar vermesi doğru olandır. Günümüz şartlarında işini çok iyi bilen danışmanlar (Müşavir) vardır. Bir zamanlar Millî Eğitim Bakanı müşaviri olarak göreve yapan bir ehil bürokrat için bakanla yer değiştirmesi gereken kişi olarak anıldığını bu yazıyı okuyanların bir kısmı bilir. Müşavirin bilgisi meselelere bakışı çözüm yolu göstermesi gibi özelliklerinden bu övgüyü aldığını biliyoruz. Şimdiki müşavirler(danışman) için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? 600 parlamento üyesinin her birine tahsis edilen müşavirler üyelerin seçmenlerinin işlerini takip etmekle görev yapmaktadırlar.

     Vasıflarından dolayı müşavir olanlar makamlarına şeref verenlerdir. Her bir ameliyeyi hakkıyla yerine getireceklerinden şüphe olmasın. Her kim ki müşkülünü vasıflı müşavir aracılığıyla görmeye çalışıyorsa bilsin ki iyi yoldadır.

     Vasıflı müşavirlerin varlığı bağlı olduğu makama ve mevkiye güven verir. Elbette çok iyi müşavirlerin olduğunu söyleyebiliriz. Onların yol göstericiliği sayesinde yöneticilerimizin sağlıklı hizmetler yapacaklarından emin olabiliriz.

     Vasıflı müşavir yüz ağartır. Kanuni Sultan Süleyman devrinin sadrazamlarından Lütfü Paşa, saraydaki entrikalardan önüne geçilmesinin yollarını küçük hacimli eseri Asafnâmede belirtmesine rağmen netice alamayınca köşesine çekilmeyi uygun bulan nadir devlet adamlarındandır. Bütün sultanların, kralların ve hatta peygamberlerin de müşavirleri olmuştur. Tanrıdan vahiy alan peygamberlerin müşavirlerinin olması düşündürücü olmalıdır. Asaf da Hz. Süleyman’ın müşaviridir. Bazı yazarlar yazdığı siyasetname eserlerine Asafnâme adını vermişlerdir. Lütfü Paşa’ da öyle yapmıştır.

Sözünüzün dinlenmediğini görünce köşesine çekilmiştir. Ziya Paşa bir beytinde şöyle der

Bir yerde ki yok nağmeni takdir edecek gûş

Tazyî-i nefes eyleme, tebdili makâm et.

     Kanuni Sultan Süleyman Lütfü Paşa’ nın erken emeklilik isteğine üzülmesine rağmen onu kırmamıştır. Muhteşem Süleyman belki de ondan sonra aşağıdaki beyti söylemiştir.

Ger huzûr itmek dilersen ey Muhibbî fâriğ ol

Olmaya vahdet cihânda kûşe-i uzlet gibi

     Koca cihan padişahının müşaviri, musahibi, sadrazamı ve damadı Lütfü Paşa’nın başa çıkamadığı ya da sözünün dinlenmemesi üzerine uzlete çekilmesi doğru mu? şimdilik cevap vermek zordur. Müşavirlerin eskileri karıştırarak ilham almaları maslahatlarına rehber olacağı açıktır.

     Bu yazının ilham kaynağı Turan Gazetesinin Haber Müdürü Gazeteci Mert Turan’ın milletvekili danışmanlığına atanmasıdır. Bir defa daha kendisine başarılar diliyorum.