YÜKSEK GELİR ALDATMACASI

Türkiye’nin astronomik ücretlerini kazanan ünlü futbol adamları ile zengin bir kısım iş adamları kazandıkları serveti kısa vadede yüksek bir getiri ile daha büyük bir servete dönüştürme çabaları boşa çıktı. Eski Denizbank Şube Müdürü Seçil Erzan 10 yıl önce Çorlu Şube Müdürü iken İstanbul Florya Şubesi’ne atandı. Galatasaray Spor Kulübü’nün tesisleri Florya’da olduğu için futbolcuların banka hesapları bu şubedeydi. Seçil Erzan’ın Galatasaraylı futbolcular ile tanışıklığı bu sayede başladı. Başlangıçta banka-müşteri ilişkileri ile başlayan dostluk daha sonra Fatih Terim referans gösterilerek finans danışmanlığına dönüştü.

Erzan, 2022’deDenizbank bünyesinde özel bir fon kurulduğunu, para yatırılması halinde yüzde 20’den 40’a kadar yüksek oranla faiz verileceğini iddia ederek para toplamaya başladı. Daha sonra bu sahte oyunun içine Arda Turan, Emre Belezoğlu, Fernando Muslera, Selçuk İnan, Semih Kaya ve Emre Çolak gibi birçok Galatasaraylı futbolcu dahil edildi. Başlarda faizlerin ödenmesi ile sağlanan güven, daha sonra yalnızca anaparaların karşılanması ile devam etti ve sonunda ise sistem çöktü. Yapılan açıklamalardan, Arda Turan’ın 7.5 milyon dolar, Emre Çolak’ın 3.2 milyon dolar, Selçuk İnan’ın 1.5 milyon dolar ve Fernando Muslera’nın 1 milyon dolar kaptırdığı anlaşılıyor. Banka dolandırılanların en az 29 kişi olduğunu ve toplamda 43.9 milyon dolar ve 15.5 milyon TL tutarında bir paranın kayıp olduğunu açıklıyor. (*)

Yaşanan bütün bu oyuna bankanın da şaşmış olması ve Denizbank’ın inceleme raporunda yer alan “…Dolar bazında yüzde 253 getiri vaadine inanılmış olması, dokümanlardan şüphelenilmemiş, elden ve üçüncü kişi hesabı üzerinden para verilmesi ortalama zekaya sahip herhangi bir kişiden beklenmeyecek bir davranıştır.” açıklamasını çok iyi analiz etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Zira, belli bir süreçte bu kadar yüklü paranın bankanın kurumsal yapısı dışında ve banka sisteminde kullanılan belgelere dayanmadan Seçil Erzan tarafından alınması ve geri ödenmesi ister istemez kuşku yaratmaktadır. Diğer taraftan bankanın da eleştirdiği gibi, bu ünlü futbolcuların ve iş adamlarının paralarını verirken imzalı banka tahsil fişi veya dekontu yerine paranın alındığına ilişkin belge niteliği taşımayan el yazılı ve kaşeli A4 kağıtları kabul etmelerini rasyonel bir davranış olarak görmüyoruz. Sonuç olarak, yaşanan bu dolandırıcılık olayında bir tarafta ilgili bankanın sorumluluğu tartışılırken, diğer yandan ünlü bankacı hanımın doyumsuz futbolculara attığı çalımı daha bir süre konuşacağız.

Sözü edilen servet değerindeki paralar hiçbir şey yapılmadan dolar olarak tutulsa dahi eldeki paranın TL karşılığı yaklaşık yüzde 55 oranında artmış olacaktı. Bu getiri bile küçümsenerek yüksek faiz vaatlerine inanan futbol dünyasının bu ünlülerinin ve iş insanlarının, yaratılan bir soygun düzeninin içine girmelerini anlayamıyoruz. Yoksulluğun sürekli arttığı ve nüfusun yüzde 21’inin sosyal yardımlarla geçindiği bu ülkede, çalışarak ve özellikle asgari ücretle yaşamın sürdürüldüğünü dikkate alarak yaşanan bu olayı sorgulamalıyız.

Daha önce maçlarını dikkatle izlediğimiz ve çok kişinin imrendiği bu futbolcuların ileride bu tür olası dolandırıcılık olaylarına örnek olmamalarını diliyoruz.

Kaynakça:

(*) İsmail Saymaz