Ekonomi, yalnızca rakamlardan ibaret değildir. Tablolar, grafikler ve istatistikler bir ülkenin ekonomik gidişatını göstermeye yardımcı olabilir ancak asıl mesele, sokaktaki vatandaşın yaşadığı gerçekliktir. Türkiye’de son yıllarda yükselen enflasyon, insanların hayatlarına doğrudan dokunan bir sorun hâline geldi. Markete giden bir emeklinin aldığı ürünlerin her ay biraz daha pahalıya satıldığını görmesi, kira ödeyen bir çalışanın maaşı sabitken giderlerinin hızla artması ya da yeni evlenen bir çiftin ev eşyası alırken yaşadığı maddi zorluklar… Bunların hepsi, kağıt üzerindeki enflasyon rakamlarının günlük yaşama nasıl yansıdığının en somut örnekleri.
Peki, Türkiye’de enflasyon neden bu kadar yüksek? Bunun arkasında hangi ekonomik politikalar, küresel gelişmeler ve yapısal sorunlar var? Daha da önemlisi, enflasyonun etkileri uzun vadede hayatımızı nasıl şekillendirecek?
BİRİKEN SORUNLAR VE GİDEREK ARTAN MALİYETLER
Türkiye’de enflasyon uzun zamandır gündemde olan bir konu ancak özellikle son birkaç yılda artış hızı kontrolden çıkmış durumda. TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon oranları ile bağımsız kuruluşların verileri arasında belirgin farklar olması da vatandaşların güvenini sarsıyor. Açıklanan rakamların ötesinde, herkes kendi mutfak enflasyonunu hesaplıyor. Bundan beş yıl önceki market fişiyle bugünkünü kıyaslayanlar, aslında ekonomi üzerine konuşmak için bir uzmana ihtiyaç duymuyor.
Gıda fiyatları başta olmak üzere, hemen her kalemde yaşanan fiyat artışları, en temel ihtiyaçları bile karşılamayı zorlaştırıyor. Orta gelir grubu, enflasyon karşısında erirken, dar gelirli vatandaşlar için hayat her geçen gün daha da zorlaşıyor. Ev sahibi olma hayali artık birçok insan için uzak bir ihtimal hâline gelirken, kiracılar da fahiş kira artışlarıyla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Enerji maliyetlerinin yükselmesi, sanayi üretimini etkileyerek piyasada yeni zam dalgalarına sebep oluyor. Akaryakıt fiyatları arttıkça ulaşım ve lojistik maliyetleri yükseliyor, bu da tüm sektörlerde fiyatların yukarı yönlü hareket etmesine yol açıyor.
FAİZ POLİTİKASI VE ENFLASYON ARASINDAKİ İLİŞKİ
Enflasyonun temel nedenlerinden biri de para politikalarıdır. Türkiye, son yıllarda düşük faiz politikası uygulayarak enflasyonu kontrol altına almaya çalıştı ancak bu politika beklenen sonuçları vermedi. Faizlerin düşük tutulması, kredi genişlemesine ve para arzının artmasına neden oldu, bu da enflasyonu yukarı çeken etkenlerden biri hâline geldi. Düşük faizle büyümeyi hedefleyen ekonomi yönetimi, ne yazık ki enflasyonun kontrolsüz şekilde yükselmesine engel olamadı.
Merkez Bankası’nın faiz kararları, hem döviz kuru hem de piyasa güveni açısından kritik bir rol oynuyor. Yabancı yatırımcılar açısından güven vermeyen bir ortamda, dövizin yükselmesi ve ithalatın pahalı hâle gelmesi de kaçınılmaz oluyor. Üretimde dışa bağımlı olan Türkiye gibi bir ülkede döviz kuru artışı, birçok sektörde maliyetlerin yükselmesine neden oluyor.
HALK NASIL ETKİLENİYOR?
Enflasyon, en çok dar gelirli ve sabit ücretli çalışanları etkiliyor. Emekliler, asgari ücretliler ve memurlar, maaşlarına yapılan zamlar her ne kadar yüksek gibi görünse de, enflasyon karşısında hızla eriyen bir gelirle karşı karşıya kalıyor. Enflasyonist ortamda, piyasada fiyatlar sürekli değiştiği için işletmeler de istikrarlı bir maliyet politikası oluşturamıyor. Bu belirsizlik, küçük esnafın ayakta kalmasını zorlaştırırken, büyük şirketler için bile gelecek projeksiyonu yapmayı imkânsız hâle getiriyor.
Bir diğer önemli sorun ise tasarruf yapmanın neredeyse imkânsız hâle gelmesi. İnsanlar kazançlarını artırmanın yollarını ararken, alım güçleri hızla eriyor. Bankaya yatırılan paranın reel olarak değer kaybetmesi, birçok kişinin dövize ve altına yönelmesine sebep oluyor. Ancak bu durum, ekonomi için sağlıklı bir tasarruf ve yatırım ortamı oluşturmayı zorlaştırıyor.
UZUN VADEDE BİZİ NE BEKLİYOR?
Yüksek enflasyon, yalnızca bugünü değil, geleceği de etkiliyor. Özellikle genç nesiller için ekonomik belirsizlik, gelecek kaygısını artırıyor. Artan maliyetler nedeniyle yeni girişimlerin önü kesilirken, birçok insan daha iyi ekonomik şartlar için yurt dışına gitmeyi düşünüyor. Beyin göçü, uzun vadede Türkiye ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturuyor çünkü yetişmiş insan kaynağının azalması, ülkenin inovasyon ve üretim kapasitesini düşürüyor.
Türkiye’nin enflasyonla mücadelesi, yalnızca faiz politikalarına indirgenmemeli. Üretim ekonomisine geçiş, sanayi ve tarımda planlı yatırımlar, fiyat istikrarını sağlayacak denetim mekanizmaları gibi birçok farklı alanda atılacak adımlarla enflasyonun dizginlenmesi mümkün olabilir. Ancak kısa vadeli politikalar yerine, uzun vadeli ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi gerekiyor.
Sonuç olarak, enflasyon yalnızca bir ekonomik veri değil, insanların hayatlarını doğrudan etkileyen bir gerçeklik. Fiyatlar yükseldikçe, alım gücü düştükçe, toplumda ekonomik sıkıntılar yalnızca bireysel değil, toplumsal huzursuzluklara da neden olabilir. Bu nedenle, enflasyonla mücadele yalnızca ekonomi yönetiminin değil, tüm toplumun ortak meselesidir ve çözüm için kapsamlı, kararlı ve uzun vadeli bir yol haritasına ihtiyaç vardır.