Konya asırların yükünü içinde yaşayanlar yüklemiş gibi hoyrat bir hayat yaşamaktadır. Nasıl yaşamasın ki son yıllardaki beton binaların bütün bir ufku kapattığı gibi irfan hayatının kaynaklarından sayılan Meram hiçbir yabancı rehber olmadan bulamaz. Kaybettiklerimize hayıflanmak milli bir gayrettir. Bu gayrete sahip değilsek gelecek inşa etme hayalinden bahsedemeyiz. Konya hoşgörünün sükunetin muhabbetin ve aşkın pınarıdır. Şimdilerde öyle midir? O ‘da nasibi günümüz devranına katılmış gibi görünüyor. Özel bir hal olan semâ Turizme feda edilmiş durumdadır. Yola çıkmadan hayal ettiğimiz Konya ile gelip gördüğümüz Konya arasındaki farkı dost ziyareti ile tamamladık dersek abartmış olmayız.
Konya büyümüş büyüdükçe de değişmiştir. Büyüdükçe gelişseydi ne güzel olurdu. Mesela sevgisi, hoşgörüsü, muhabbeti ve aşkı artsaydı. Elimde bir mihenk yok ki bunları ölçebileyim. Ama yolda yürürken ya da yolda araç kullanırken gönül aynama yansıyanlar içinde bunlar yok. Çok aradım ama nafile. Tanpınar’ın anlattığı gibi kalsaydı keşke. Hoşgörü, muhabbet, sevgi ve aşk büyüse beton binalar yerine. Tanpınar’ın bozkırın çocuğundan hangi eserleri sayabiliriz. Aksaray’dan gelirken kendisini saklamıştı. Hala kendisini saklıyor mu? şimdiki hali ile Tanpınar’ın yazdıklarını okuyanlara karşı mahcubiyetini nasıl ifade edeceğinin şaşkınlığı içindedir. Uzaktan arızalı arazinin serap gibi görünün ışık oyunlarına da artık rastlamak çok zor. Selçuklu sultanlarının şehri, ya da onlarca sultana ebedi yataklık yapan topraktakiler kalkıp gelseler geldiklerine sevinecekler mi yoksa bırakın ben toprakta daha rahatım mı diyecekler? Çeşmelerin, bağların yerinde yeller esiyor. Kubbe-i Hadra olmasa burası Konya değil diyeceğim gelir. Kubbe-i Hadranın da tekmil çevresi betona çevrilmiş bulunuyor. Gel de işin içinden çık.
Moğolların ya da haçlıların saldırıların üzerinden asırlar geçti. Selçuklu sultanları ardından Osmanlı sultanları ve ardından cumhuriyet ile birlikte Kubbe-i Hadranın gördükleri bugün ile mukayese edilirse yarın bugün için ne anlatılacağını görebilen her yolcunun tahmin etmesi çok zor değildir. Yüceltilmeye ihtiyacı olmayanlara yapılan muamelenin rahatsız edici davranışlar gönül sahiplerini inciteceğinden şüphe yoktur. İdrak ve akıl birleşirse sonuçlara ancak sevinilir. Şuursuz ve gösteriş merakı insanı estetikten kopararak yeknesak hale getirir. Çevre düzenlemelerinin neredeyse tamamı aynı anlayış ile yapıldığını görmek bizi bu düşüncelere sevk etmiştir. Konya sadece tahıl ambarı değildir. Yüzlerce yıl Anadolu ve bağlı coğrafyada hâkim bir medeniyetin merkezi olma vasfını kazanmıştır. Konya Felsefe, sanat, mimari, ilim merkezi olarak bir zamanlar dünyanın merkezi olarak görüldü. Şehirlerimizin kimliklerini elbette içinde yetişen değerlerin kıymeti ile ölçülür. En güzel örnek de Konya’dır.
Bozkırın saklı hazinesi Konya şimdilerde çok büyüdü. Büyümek ölçüsü eğer bina ve nüfus artışı veya fabrikalarla ölçülürse doğru kabul edilebilir. Bilim, sanat, kültür, felsefe, mimari ve daha diğer sahalarda aynı büyümeyi söylemek kolay mı?
Anadolu topraklarından geçen Moğol ve haçlı istilaları yağmalar ve kanlı mücadelelerle geçen zamanların izlerini artık göremiyoruz. Konya ovası nelere şahit olmamış ki. Kanuni oğlu şehzade Mustafa’yı burada siyaset etti. Revan seferi sırasında gerçekleşen bu hazin hikâyenin üzerinden geçen yüz yıllarla birlikte izleri sadece kitaplarda kaldı. İrfan hayatımızın dehası herkesi hem güldüren hem düşündüren koca Nasreddin’ de bu toprakların meyvesidir. Yazmakla bitecek gibi değil Konya. En iyisi hala klasik olan ve gittikçe de güzelleşen Tanpınar’ın “Beş Şehir” i bir defa daha okumaktır.
Konya’dan çıkması oldukça zor bir iş. Şimdilerin elektronik alet ile bile zor. Bende kullanmaktan çekinmem. Bunun için telefona gideceğim yeri yazdım. Sokaklar arasından izbe yollardan bahçelerin arasından kendimi Isparta yolunda buldum. Niyetim Afyon’a gitmek olsa da bu yola saptırıldığımı görmek beni sevindirdi. Doğrusu Beyşehir Eşrefoğlu cami, Eğirdir Gölü ve daha diğer yerleri görüp Anadolu nefesi alacağım için sevindim. Yolum uzamıştı. Bir kere daha seyir tepelerinden Konya’ya baktım. Konya’ya girerken selam vermiştim. Şimdi de öyle yaptım. Gönlümle birlikte vedalaştım. Sağlık ve esenlik diledim. Meram bağlarının yerinde yellerin estiğini görmek insana hüzün veriyor. Yaz aylarının kuru sıcağından bunalan irfan ehlinin bir nebze serinlemek için mesken tuttukları bağlardan eser bulabilene aşk olsun. Benim gibi Konya’yı seyre dalanların neler gördüklerini az çok görebiliyordum. Bozkırın sakladığı hazineye yukarıdan bakıyorduk. Ama Kubbe-i Hadra’yı görmek mümkün değildi. Temaşa edenlere sordum ne dediğimi anlamadılar. Sustum ve yoluma devam ettim. Serinlenmek deyince eskiden çıkılan yaylaların yerini şimdilerde deniz sahillerin ruhsuz ve sakil görüntüleri aldı. Nereden nereye geldik demekten başka bir çaremiz kalmadı.
Isparta istikametine giderken Yalvaç tabelası dikkatimi çekti. Son zamanlarda dostlarımdan çokça duyduğum Çınar ağacını merak etmiştim. İşte fırsat, bu merakı gidermek için önüme bir yol çıkmıştı. Kararımı vermiştim. Çınar ağacını görecektim. (Devam edecek.)