“ÜÇ DEVİRDE BİR ADAM” Tercüman yayınları arasında 1980 tarihinde, Atatürk’ün doğumunun 100. yıldönümü münasebetiyle basılmış, yakın tarihimizin üç dönemine tanıklık etmiş olan Ali Fethi Bey’in hatıralarının yer aldığı eserin adıdır.
Eseri yayına hazırlayan tarihçi, gazeteci, yazar Cemal Kutay’dır.
Basıldığı yıldan beridir kitaplığımda çok önemli bir yeri olan, bugünün siyasal olaylarına da çıkış yollarının gösterildiğine inandığım eserde yer alan “üç devir” ile ilgili olaylardan, üzerimde derin izler bırakmış hatıralardan bazı kesitleri paylaşmak istiyorum.
Cemal Kutay, kitabın önsözünde Fethi Okyar ile ilgili olarak “1908 ile 1943 arası mutlakiyet, meşrutiyet, millî mücadele, tek partili cumhuriyet, çok partili demokrasi devirlerinin hepsinde ön planda yer almış, ama kişiliğini koltuğa değiştirmemiş bir faniyi hayat akışı içinde gerçek çehresi ile görüyoruz.” diyerek A. Fethi Bey’in üstün kişilik özelliklerine dikkat çekmektedir.
Bilindiği gibi A. Fethi Bey; 1903-1906 tarihleri arasında, Harb Okulu’ndan Enver Paşa, Cafer Tayyar, Hafız Hakkı, Mustafa Kemal, Kâzım Karabekir, Ali Fuad ve İsmet İnönü ile birer yıl önce veya sonra sınıf arkadaşıdırlar.
Trablusgarp’ta, Balkan Savaşlarında ve I. Dünya Savaşında M. Kemal ile silah arkadaşıdırlar.
Sultan II. Abdülhamid’in hilafetten ve saltanattan uzaklaştırılması ( hal’i, tahttan indirilmesi) kararının alınmasından sonra, Selanik’teki “Alâtini” köşkündeki sürgün/ hapsinde muhafız komutan olarak Erkân-ı Harb (Kurmay) Binbaşısı Ali Fethi Bey görevlidir.
Ali Fethi Bey, bu muhafızlık görevini “hakkaniyet ve müsamaha” içerisinde ve büyük vicdan rahatlığıyla yerine getirdiğini söyler. Sultan Abdülhamid de, kendisinden memnuniyetini her vesileyle ifade eder.
M. Kemal, Umum Müfettişlik göreviyle Anadolu’ya geçerken, Ali Fethi Bey İngiliz işgal kuvvetleri tarafından Malta’ya sürgüne gönderilen vatansever Türk aydınları arasındadır.
Daha sonra İngilizler ile varılan anlaşma gereği Malta’dan serbest bırakılmış, hemen Anadolu’ya geçmiş, millî mücadeledeki yerini almış, TBMM’de mebus ve Dahiliye Vekili olarak görev yapmıştır.
Başbakan olarak da görev yapmış olan asker, diplomat, devlet ve siyaset adamı Ali Fethi Okyar, İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanlığı döneminde de milletvekilliği yapmış, Adalet Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur.
Cemal Kutay onun sarsılmaz karakterini ve daha sonra olabilecekleri öngörebilen ileri görüşlülüğünü anlatırken “A. Fethi Okyar, ilk günden son ana kadar ordunun siyasete girmesine karşı çıkmış, sözünü dinletemediği zaman da olanlara katılmamak için memleket dışına çıkmayı (Paris ve Sofya Büyükelçiliği) tercih etmiştir.” diyor ve belki de daha sonra yaşadığımız bazı sıkıntıların o günlerden sürüp gelen nedenlerine işaret etmek istediğini belirtiyor.
Ali Fethi Okyar’ın hatıraları arasında yer alan ve bizzat gözlemleyerek anlattığı bir olay, bende yakın tarihimizin üzerimde unutulmaz incitici izler bırakan, ibret verici bir olayı olarak hafızamda capcanlı olarak durur.
Koca Osmanlı İmparatoruna, Sultan Abdülhamid’e “hal” kararını (Hilafet ve Saltanattan uzaklaştırma, tahttan indirilme kararı) meclis adına tebliğ etmeye (resmen duyurmaya) gelen dört mebustan üçünün, İmparatorluğun aslî unsuru olan “Türk ve Müslüman” olmayışlarıdır.
Bunlar;
Senatör Ermeni Aram Efendi, Selanik Mebusu Yahudi Emanuel Karasu, Draç Mebusu Arnavut Esat Paşa ve Sultan Abdülhamid’in “lütûfdidelerimden” ( iyilik ve bağışlarda bulunduğum) dediği tek Türk Bahriye (deniz) Koramiral Laz Ârif Hikmet…
Osmanlı’nın yıkılışındaki sebepleri de ibret verici bir tablo olarak gözler önüne seren bir görüntü oluşturmuyor mu!..
Cemal Kutay’ın, âdeta zihnimizi okurcasına Ali Fethi Okyar ve eser ile ilgili şu tespitiyle sözlerimizi bitirelim:
“Umuyorum ki, son sahifesine geldiğiniz zaman, çok yakın geçmiş olmasına rağmen, asırlarca uzaktaymışçasına olayların derin izlerine bakacak ve şu hükmü vereceksiniz.
“- Evet, hakikaten ÜÇ DEVİRDE BİR ADAM gelmiş-geçmiş…”