TÜRK MİLLİYETÇİLERİNE ÇEKTİRİLEN İLK AZAB (3 MAYIS 1944)

     Çoğunun hatırlamadığı hatırlayanlarında giderek azaldığı bir tarih olan 3 Mayıs Türk milleti için gelecek tayin etmek isteyenlerin uğradıkları zalimce ve bir o kadar haksız davranışın yıl dönümüdür. Tarihler maksatları olan insanlar için birer sembol olmuştur. 3 Mayıs tarihi Türk Milliyetçileri olarak bilinen insanların zorlama iddialarla tutuklandıkları tarihtir. Kuzey komşumuz Sovyet Rusya’nın ikinci Dünya savaşından ABD’nin yardımı ile galip olarak bitirmesi sonrasında Türk dünyasında ve diğer bazı doğu Avrupa devletlerinde yayılma hamlesini hızlandırdığı zamanıdır. Sovyet Rusya Türkiye’yi de gözüne kestirmiş olacak ki toprak talebinde bulunmuştu. İkinci Dünya savaşı sonrasında Türkiye’ye sığınan Türk asıllı 195 Azerbaycan vatandaşı Rusya’ya teslim edilmiş ve Türk askerinin gözleri önünde şehit edilmişlerdi (Boraltan Köprüsü 1945). Sovyet Rusya’nın Türkiye üzerindeki emellerini hafifletmek maksadı ile yapılan kabul edilemez hatalar iki yıl içinde gerçekleşmişti. 

     Türk milliyetçileri Sovyetler Birliği adına propaganda yapanların devlet görevlisi olarak görev yapmalarına karşı çıkıyor devrin Başbakanına mektuplar yazıyorlardı. Devrin Başbakanı meclis kürsüsünden Türk milliyetçilerinin duygularını okşayan konuşmaları yaptığından birkaç gün sonra Türk milliyetçilerinin İstanbul Sıkıyönetim mahkemesi tarafından tutuklanması Cumhuriyet tarihimizde Türk milliyetçileri için kara bir leke olarak kabul edilmiştir. Türk milliyetçileri tabutluk diye nitelendirilen zindanlarda içinde lağım sularının geçtiği kanalların olduğu hücrelere suçlu oldukları için atılmamışlardı. Türk olduklarının şuurunda oldukları için atılmışlardı. Türkçü oldukları için atılmışlardı. Türk olduğunu Türkçü olduğunu söylemek suç sayılmıştı. Adına da “Irkçılık Turancılık Davası “denildi. İnsanlar milliyetlerini sevmekle suçlanamazlar. Anne ve babasını seven insanın suçlanamayacağı gibi milliyeti sevmekle de suçlanamaz. Türk’ün yaratılışı sanki başka bir varlıkmış gibi düşünenler vardır. Bunlar Türk’ün Türk milliyetçisiyim diyen herkesi “faşist ““ırkçı “gibi ifadelerle karalamaktadırlar. Faşizm ve ırkçılık Türk milletine yabancı kavramlardır. Atılan bu iki çamur da Türk milliyetçilerine yapışmaz. Günümüzde hiç kimsenin milliyetini tayin etme imkânı yoktur. Yüce Allah bizi farklı yaratmasındaki gaye birbirimizi tanıyıp sevme esasına dayanır. Sevgili peygamberimiz demiyor mu “kişi, kendi ırkını sevmekle kınanamaz. “ 

     Türkçülük Turancılık bir haktır. Aynı dili konuşan insanların bir bayrak altında toplanmalarını istemek kadar tabii bir düşünce olamaz. Dil’de Fikir’de İş’de birlik Turan idealinin bayrağıdır. Türk milliyetçileri başkalarının gündeminde kalarak heyecanlarını unutma hakları yoktur. 3 Mayıs 1944 yılında Sıkıyönetim tarafından tutuklanarak “Irkçılık Turancılık Davası” nda “Vatan Haini “suçlamaları ile yargılandılar. Aradan geçen 79 yıllık süre içinde Türk milliyetçilerinin Dil’ de, Fikir’de, İş’de birlikte nerede olduklarını sorguladıklarında yeniden hareket kazanacaktır. Türkçüler, harekete geçmelerinin zamanıdır. Teknolojik bağımlılık millî değerleri hedef almıştır. Çok az insanın farkında olduğu bu saldırının arkasında hiç şüphe yok ki kaleyi içten feth etmek suretiyle maliyetsiz zaferin peşinden koşmaktadırlar. Teşkilatlı güç meydana getirmek zorunda olanlar hedef olduklarının şuurunda olanlardır. 79 sene evvel Türk vatanının bölünmez bütünlüğünün tehdit altında olduğunu savunanlar vatana ihanet suçlamaları ile yıllarını tabutlukta geçirdiler. Kendilerinden sonra gelen nesillere parlak ve şerefli bir mazi bıraktılar. Aziz hatıralarını yad etmek rahmet okumak millî hassasiyeti olanlar tarafından yerine getirilecektir. Türk milliyetçileri yeniden büyük Türkiye ideali için Millî Devlet Güçlü İktidar hedefi için kol kola omuz omuza vermelidir. Şahsi hesaplar zamanı çoktan geçti. Millî hesap dönemi başladı. 79 sene evvel tabutluklarda çürümeye terk edilen Türk milliyetçilerinin hiçbir şahsi hesapları yoktu. Türk milliyetçileri gördükleri bir tehlikeyi yazıları şiirleri konferansları mektupları ile devleti yönetenleri ikaz ettiler. Nümayiş yaptılar. Kitaplar ve romanlar yazarak Türk millî şuurunun uyanması için uğraştılar. Türk milletinin karşılaşacağı muhtemel tehlikeleri önceden tespit etmeleri millî düşünmenin sonucuydu. Hesapsız hasbî düşünmenin ürünüydü. Türk milliyetçileri millet temelli bir milliyetçilik olduğunu milliyetçilik düşmanları da bilmelerine rağmen, hesapları olduğu için Türk milliyetçiliğini ve mensuplarını sevimsiz kavramlarla karalamaya çalışarak millî düşünceyi sindirmeye çalıştıkları bu meselede çok net anlaşılmıştır. Millî olmayan değerlerle Türk milleti için ileri hamleler yapılamaz. Siyasette, edebiyatta, ahlakta, sanatta, idarede, ekonomide hayatın her safhasında millî düşünce hâkim kılınmalıdır. 79 sene evvel bu ikazları yapan Türk milliyetçileri bir avuç sayılırlardı. Sesleri daha fazla çıkıyordu. Yazdıkları mektuplar, şiirler Türkiye üzerinde emelleri olanları dahi titretmişti. Türkiye’yi tehdit ederek Türk milliyetçilerinin seslerinin kesilmesini cezalandırılmalarını istemişlerdi. Gün birlik günüdür. Gün Türk milliyetçilerinin bir arada bulunma günüdür. Türk milliyetçiliği her Türk için elzemdir. 79 sene evvel çile çekenler hatıraları ile bize bunu hatırlatmaktadırlar. O gün tam yirmi üç Türk milliyetçisi Sıkıyönetim mahkemesi tarafından “Irkçılık Turancılık “ve “Vatana İhanet “suçlaması ile yargılandılar. 1-Hasan Ferit Cansever, Dr. Yüzbaşı 2-Fethi Tevetoğlu, Dr. Üsteğmen 3-Alparslan Türkeş, Piyade üsteğmen 4-Nurullah Barıman, Piyade teğmen 5-Zeki Özgür(Sofuoğlu) , Topçu asteğmen, 6-Fazıl Hisarcıklı, Ulaştırma asteğmen 7-Nihal Atsız, Edebiyat Öğretmeni 8-Hüseyin Namık Orkun, Tarih Öğretmeni 9-Nejdet Sancar, Balıkesir Lisesi Edebiyat Öğretmeni 10-Saim Bayrak, Temyiz Mahkemesi Evrak Memuru
11-İsmet Rasin Tümtürk, İstanbul Belediyesi Murakıbı 12-Cihat Savaşfer, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi 13-Muzaffer Eriş, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi 14-Fehiman Altan, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi 15-Yusuf Kadıgil, Lise Öğrencisi 16-Cebbar Şenel, Adana Adliyesi'nde Hakim Adayı 17-Zeki Velidi Togan, Türk Tarihi Profesörü 18-Orhan Şaik Gökyay, Ankara Konservatuarı Direktörü 19-Hikmet Tanyu, İçişleri Bakanlığında Memur 20-Reha Oğuz Türkkan, İstanbul Üniversitesi Doktora Öğrencisi 21-Hamza Sadi Özbek, Aydın Maliye Tahsilat Şefi 22-Cemal Oğuz Öcal, Gazi Eğitim Enstitüsü Öğrencisi 23-Said Bilgiç, Ankara Adliyesi'nde Hakim Adayı . Mensup oldukları milleti sevmekle kınandılar. Kınanmakla kalmadılar işkence görüp zindanlara tıkıldılar. Sevmekten vazgeçmediler. Türk milliyetçilerinin zindanlarda güneş ışığını bekledikleri umutlu geleceğin vatan ve millet sevdalılarının gönlünü birleştiren umut ışığının doğmasına vesile olmasını dilerim. Ülküsü olanların umutları da olur.

     Rahmet ve minnet duyguları ile hatıralarını yâd ediyorum.