TÜRK KÜLTÜRÜNDE ATEŞ VE OCAK

     Bu konuda yapılan birçok çalışma vardır. Bunlar içinde atıf yapacağımız Satı KUMARTAŞLIOĞLU’ya ait çalışmada ateş ve ocak iyelerinden söz edilmekte; diğeri ise bendenizin yönettiği, Aybilge IŞIK’ın “Türk Kültüründe Ateş ve Ocak İle İlgili İnanışlar” konulu tezi.

     Danışmanlıklarını yaptığım, bugün ikisi de öğretmen olan evlatlarımız, bu çalışmaları yaptıklarında araştırma görevlisiydiler. Aybilge IŞIK Öğretmenin tezinde, yine benim yönettiğim Çiğdem KILIÇ Öğretmenin inanç ve inanış kavramlarına ait tezi ’ne ve sözlüklere atfen şu açıklamalarda bulunuyor:

     İnanç, kavramı bir düşünceye gönülden bağlanma, tanrıya bir dine inanma, iman itikat olarak açıklanıyor.

     Keza sözlüklerde ikincil anlam olarak birine duyulan güven, inanma duygusu olarak açıklanmaktadır. İnanç, iman, itikat ve inanış iç içe benzer kavramlar gibi görünse de aslında biri birinden farklıdır.

      Bunlar içinde inanış vardır ki, gerek geleneksel kültürdeki âdet ve inanmalar, gerekse eski inanç ve dinlerden taşınan uygulamalardır.

     İşte kült adı verilen ve kutsal olduğuna inanılan varlıklar, nesneler de böyledir.

     Bunlardan biri ateş, diğeri ateş kaynaklı ocaktır.

     Ocak denince, asker ocağı, baba ocağı, ev, yemek pişirilen ocak, hastalıkların tedavisinde el alma yoluyla sağaltma yapanların aldığı isim olarak ekzema ocağı, çıban ocağı, sarılık ocağı gibi ocaklar, yeniçeri ocağı ve tarikatların alt kolları olan ocaklar (Ağu İçen Ocağı, Yan Yatır Ocağı) akla gelir.

     Satı KUMARTAŞLIOĞLU’nun makalesinde,

     Türk kültüründe “ateş” ve “ocak”, etrafında oluşan inanış ve uygulamalardan dolayı bir kült haline gelmiştir. Bu kült etrafındaki inanış ve uygulamalar, “ateş” ve “ocak”ın Türk kültüründe canlı bir varlık olarak algılandığını göstermektedir. İnanışa göre “ateş” ve “ocak”ın kutsal bir ruhu vardır ve bu ruh da insan hayatı üzerinde önemli etkilere sahiptir.

     Dağ, su, ağaç gibi diğer varlıklarda da olduğuna inanılan bu kutsal ruh, genelde “iye” olarak adlandırılır. Aynı varlık bazı ses farklılıklarıyla diğer Türk topluluklarında aynı adlandırmayla karşılanır. “Ezi”, Hakas, Tatar ve Altay Türkleri; “Ei”, Tuva, Nogay ve Kazak Türkleri; “İye”, Karakalpak Türkleri; “Ete”, Başkurt Türkleri; “Yiye”, “Eka”, Özbek Türkleri, Azerbaycan Türkleri; “Eke”, Uygur Türkleri; “İççi” Yakut Türkleri; “Es” Kumuk Türkleri; “İs/issi” Osmanlı Türkleri tarafından aynı varlık için kullanılan adlandırmalardır. Hatta “iye”, aynı anlamı ve yakın söyleyişleriyle başka dillere de geçmiştir. İslâm devri Türk metin ve sözlüklerinde de aynı varlık “idi/izi” şeklinde geçmektedir.  Divân-ü Lügât’it-Türk’te de “idi”, “efendi (seyyid, mevlâ)” olarak yakın anlamıyla karşımıza çıkmaktadır, TDK Türkçe sözlük’te geçtiği gibi “kendisinin olan bir şeyi, yasaya uygun olarak dilediği gibi kullanabilen kimse, sahip” anlamına uygun olarak Türk mitolojisinde “bir varlığın asıl sahibi” ve en genel anlamıyla “koruyucu ruh”tur denilmektedir.

     Buna göre ateş ve ocak kültü, canlı bir koruyucu ruh, iye, bir melektir. Eskilerin anasır-ı erbaa dedikleri, dört unsur’dan biri kabul edilen “ateş”, insan hayatında çok önemli yer tutar.

     Yiyeceklerimiz pişirilmesi, ısınmamız, demircilik, bakırcılık gibi zanaatlar ve daha birçok iş ve işlem için ateşe ihtiyacımız vardır. Ancak ateş yakan, yıkan ve yok eden bir varlık olduğu için aynı zamanda korkulan bir varlıktır.

     Hem işe yaraması hem de korkulan bir varlık olması hasebiyle kutsal görülmüştür.

     Bütün insanlıkta olduğu gibi Türklerde de ateş etrafında birçok âdet ve inanmalar meydana gelmiştir. Bunlardan biri de ateşin yakıldığı ocaktır. Bu sebeple ocak ifadesi ateşle ilgilidir.

     Özellikle türkü sözlerinde geçen ocak ifadesi ateşle ilgili olmanın yanında, fındık ocağı, karanfil ocağı gibi ifadelerde olduğu gibi bir kümeleşmeyi de anlatmaktadır.

     Burada esas önemli olan ateşin kutsallığından kaynaklanan ocak kültünün Asker Ocağı, Ülkü Ocağı, Türk Ocağı, Ev Ocağı ki bilindiği üzere eskiden evlerde ocak söndürülmez ve söndüğünde uğursuzluk geleceği düşünülürmüş, bu sebeple baba ocağının tüttürülmesi görevi en küçük erkek evlada verilmiştir.

Ocağınız sönmesin inşallah.

Esen kalınız…