Hayatımızda bazı insanlar vardır ki, onların varlığı yalnızca bir tesadüf değil, bir lütuftur. Bu kişiler, insanın hayatında tam da dönüm noktasını belirler; suyun akış yönünün değiştiği gibi insanın hayatını değiştiren küçük dokunuşlar yapan kişiler. İşte hayatımda böylesine bir dönüm noktasını gerçekleştiren birisinden bahsedeceğim:
Suna Dehmen…
Rahmet canına Nimri dedemizin kızı.
“Sözde ben bir insan olmaya geldim” adlı türkünün sahibi Nimri Dede,
İstanbul’da tasavvuf dergâhlarında üstat olan Nimri Dede,
Keban’a, Elâzığ’a sevdalı olan Nimri Dede,
Kâmil insan, mukadderat sahibi Nimri Dede.
Suna Dehmen, kendi deyimimle Suna bibim; Nimri Dedemize hem sima olarak hem de musiki yönünden bana göre en çok benzeyen çocuğu… Hiç görmediğim Nimri Dede’nin kokusunu ondan alabiliyorum.
Suna Dehmen, Keban ilçesinin Nimri köyünde 1960 yılında dünyaya gelmiş. İlk ve ortaokulu kendi köyünde okumuş. Dedesi Nimri Dede’nin dizinin dibinde ilim, irfan, deyiş, nefes, adap hepsini bir bir ruhuna, yüreğine işlemiş Suna bibim. Anadolu irfanını devam ettiren ender insanlardan biri.
2014 yılıydı, Arif Sağ hocadan radyoda bir deyiş dinlemiştim: “Sözde ben bir insan olmaya geldim.” Sonra bu eseri yazan Nimri Dede’nin Elâzığ Kebanlı olduğunu öğrenince aramaya, araştırmaya koyuldum. Elâzığ Manas Yayınevi sahibi, saygıdeğer hocam Şener Bulut aracılığıyla Suna Dehmen bibime ulaştım. Nimri Dede’nin köyü Nimri’ye doğru yola koyulduk.
Suna bibiyi ilk kez görmeme rağmen sanki yıllardır tanıyormuşum hissi uyandı bende. Bu durumu ervah âleminde tanışıklığımıza yordum. Ardından köy meydanında düzenlenen Nimri Dede’yi anma etkinliğinde yer aldık. Ben de dedenin birkaç nefesini seslendirme fırsatı buldum. Sonraki süreçte ise Suna Dehmen, yani Suna bibim, benim sanat hayatımda şekillenmeme vesile oldu. Artık canlı müzik ve diğer etkinlikleri bırakıp, araştırmaya, incelemeye ve Anadolu derlemelerine yönelmiştim.
Suna Dehmen bibimden derlediğim Nimri Dede ses kayıtlarından 8 türküyü Türk Halk Müziği repertuvarına kazandırdık. “Yol cümleden uludur” desturuyla çıktığımız bu kutsal yolculukta, Suna Dehmen yolun çınarı oldu bizlere. Nimri Dede’den aldığı ilmi ve irfanı, musiki ile harmanlayarak; müziğin sadece çalıp söylemekten ibaret olmadığını, erdemli bir insan olmayı gerektirdiğini bizlere öğretti.
Suna bibimin bana söylediği şu sözler hiç kulağımdan çıkmaz:
“Nimri Dede bir sır idi; o kapıdan girmesini sen bildin oğul.”
Anadolu irfanını öğrenme bilinciyle çıktığım bu yolda, benim hocam, yolum, yoldaşım olmuştu
Suna Dehmen’in Nimri Dede’den Bahsi
Suna Dehmen bana öğüt verirken de babası Nimri Dede’den şöyle bahsetti:
“Cahilin köşkü sarayı, âşıka zindan imiş; birinin maksudu hevâ, birinin Süphan imiş.”
Cehaleti mektep medrese görmemekle değil, Hakk’tan gafil olmak biçiminde yorumlayan Nimri Dede, insanlığın bir ahlak biçimi olduğunu bilir ve bu doğrultuda yaşardı. Ömrünü, eşyada Hakk’ı müşahade edip gereğini yerine getirmeye cehdetmekle geçirdi. Ve bütün müşkülleri çözecek anahtarın sevgide saklı olduğunu söylerdi. Garipler yoldaşıydı o… Yoksulların, kenardakilerin, sınıkların yandaşıydı.
Nimri Dede, coşkun bir Türkmen Alevi’siydi. Aynı zamanda Hakk’ın cemalinden ve celalinden her ne gelirse gelsin, “Elhamdülillah; sümme sümme elhamdülillah” diyen bir insan-ı kâmil muhibbiydi. Melamiliğin en değerli hazinesini, erenlerin en cezbeli avazını, güllerin en güzel kokusunu, tan yerinin en ruhani ışığını, mazlumların en yenik bakışını heybesine doldurarak el bağlayıp Divan’a durdu. Ve öylece Hakk’a yürüdü.
İlmi, kemaleti ve en önemlisi kendi hakikatini bulmasıyla huzura ulaşan babam, Nimri Dede’nin ışığı daim olsun. Mekânı cennet, yoldaşı Ehlibeyt olsun.
Anadolu toprakları sizlerle güzel…