SÖZ VERMEK

En büyük eksikliğimiz, yanlışımız, hatamız, günahımız, vebalimiz nedir derseniz?
“Söz verip de sözünde durmamak!”
Müminin Suresi 8.nci ayette şöyle buyrulur;
“O müminler, güvenilir ve verdikleri sözü yerine getirirler.”
Allah’ın Resul’ü (sav.) buyuruyorlar;
“Din kardeşinle münakaşa yapma. Ona söz verip de sözünden dönme!”
Her zaman için “ideal veya erdemli toplumdan…” söz ederiz. Aksaçlı, bilge, kâmil insanlara/ kanaat önderlerine vurgu yaparız!
Bir insanın inceliği, sadeliği, zarafeti, nezaketi bir de, ‘doğruluğu, dürüstlüğü ile birleşirse…’
Erdemli insanın vakar/ veya duruşuna şahit olursunuz! Mehmet Akif Ersoy’un en önemli meziyeti neydi? “Sözüne, özüne güvenilir oluşuydu!”
İnanınız günümüzde yaşadığımız en büyük sıkıntı, ‘güven eksikliğidir’
Hz. Ali (kv.), “Söz verirken acele etme, çünkü söz namustur!” Ne dersiniz, “falanca kişi bizleri hayal kırıklığına uğrattı!” Sıklıkla, ‘değişimden…’ söz ederiz!
Ama gel görelim ki, “kendimizi düzeltme/ veya sorgulama yönünde…” ciddi adımlar atmayız. Nahl Suresi, 95.nci ayette şöyle buyrulur;
“Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin.
Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır!”
Dünya menfaati, heveslerimiz, nefsi arzularımız, makam ve mevki sevdamız, şan ve şöhret yolundaki hırsımız vesaire bunların her birinin kısa bir ömrü olduğunu/ geçici menfaatler olduğunu düşünmeliyiz. Hz. Mevlâna, “İnsan bir ağaca benzer, kökü ahdinde durmaktır.”
Kökümüze/ yani özümüze sahip çıkalım!
Şu kâinatta asıl kahramanlar, “sözünde güvenilir, alnı açık, dürüst, erdemli olanlardır!”
Hadis, “Vaat, söz vermek borçtur. Sözünde durmayana yazıklar olsun.” Goethe, “Herkes kendi kapısının önün süpürse dünya tertemiz bir yer olur!” İşte sizlere asıl aydınlanma hareketinin ipuçları…
Anadolu’nun fethindeki ecdat sırlarına dokunabildiniz mi?
“Yüksek bir adalet, yüksek bir ahlak, yüksek bir ilim, yüksek bir moral…”
Bu dördü bir binanın temelleri gibidir.
Birini diğerinden eksik tutarsanız/ veya ayırırsanız olmaz efendim! Sıklıkla, “ortak bir akıl, ortak bir şuur, ortak bir vicdan…” diyoruz! Akif’i dikkatle dinleyelim;
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!” Bizim en büyük eksikliğimiz nelerdir?
Ne kendimizi sorguluyoruz ve ne de empati yapmıyoruz!
İlk akla gelen neler oluyor? “Siyasi olarak güçlü müyüm?” “İtibar olarak güçlü müyüm?”
Şimdi sormalıyız; “Yâ Hak katında ne kadar güçlüsünüz!”
Bir toplumda, ‘mazlum veya onun feryadı yükseliyorsa…’ vay halimize derim! Suçların en büyüğü nedir, “yalan söylemektir!”
Yalan bir sözde, “ihanet vardır, aldatma vardır, bir büyük vebal vardır!”
İsra Suresi 34.ncü ayette şöyle buyrulur;
“Verdiğiniz sözü ve yaptığınız antlaşmayı yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”
Şöyle bir bakıyorum, ‘verilen sözü unutanlar, o sözün üstüne yatanlar, gafiller, bedbahtlar…’
Onların sayıları her geçen gün daha da arttı!
V. Mahavira, “iyi bir aydın, inanmadığı sözleri söylemez, başaramayacağı işe girişmez, yapamayacağı iş için kimseye söz vermez. Sadece yerine getirebileceği şeyler için söz verir.” Bizlerin artık köklü bir aydın hareketine ihtiyacı var. Selâm ve kelâma sahip çıkanlara…