SİYASAL EKONOMİ

Bilimsel olarak ekonomi ve politika ayrı ele alınsa da aslında hükümetlerin ekonomi konularında önemli sorumlulukları vardır. Seçmenler ekonomik gidişata göre pozisyon alır ve günümüzde tamamen politika sorumlu olarak görülür. Gerçek o ki bir toplumun ekonomisi, hükümet şekliyle bağlantılıdır. Hükümet ekonomiyi doğru okuyup yönlendirmezse iktidarda bulunma şansı çok azdır. Son yıllarda makro ekonomi politikaları sıkça tartışma konusu olmuştur. Siyasal kurumlar üzerinde etki oluşturduğu için bilimsel gerçeklikten uzaklaşması açısından “ekonomi ve siyaset” sarmalının negatif etkisini sıkça görmekteyiz. Kamusal alanlarda ülkelerin gelişmişlik derecesine göre farklılıklar görülür. Bu ilişki gelişmiş ülkelerde daha az, gelişmekte ve az gelişmiş ülkelerde ise her alanda karşımıza çıkmaktadır. Tarihsel anlamda politika-ekonomi ilişkisini birçok teoriyle ele alıp görmemiz mümkün.

Ülkemizde ise bu iki ayrı konu yıllardır iç içe ilerlemiş, zaman zaman ekonomiyi kriz haline getirmiştir. Cumhuriyet tarihinden itibaren ekonomik krizler doğrudan ve dolaylı olarak ülkemizde hissedilmiştir. Genellikle dış etkenler olmak üzere mikro ekonomik hatalar kalkınma ve büyüme önceliklerini hep ikinci plana atmıştır. Yıllardan beri süre gelen bu sistemle sorumlular iktidardan veya görevden demokratik vs. yollarla gönderilmiştir.

Gelelim günümüze ve esas konumuza;

Bugün yaşadığımız problemlere bakalım;

-        Enflasyon

-        Faiz

-        Cari açık

-        İşsizlik

-        Bütçe

-        Güven

-        Bankacılık

-        Hukuk

Bir ekonomide daha fazla kötü ne olabilir bilmiyorum ama bu saydıklarımız içler acısı duruda. Hiç kimse bu tutarsız politikaların hesabını soramıyor, sorgulamıyor bile. Bir gün söylenen popülist bir kuram, bir yıl sonra söyleyen tarafından reddediliyor, tam aksi söyleniyor. Koro halinde tüm bu söylemlere destek olan kitleler var maalesef. Küresel anlamda gerçekler var evet ama siyasi politika ve ekonomiye etkisini unutmamak gerek. Bizler neler olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz, aksini düşünenleri dinlemek isterim elbette.

Yeni ekonomi yönetimi yüksek enflasyon belasıyla mücadele etmekte, kararlı görünüyor. Normalleşme için Merkez Bankası’ndan reel politikalar gereği piyasa pozisyonları alınmakta ve üst üste faiz yükseltmede kararlı. Görünen amaç yüksek talebi azaltmak, hane halkının harcamalarını, işletme harcamalarını ve kamu yatırımlarını kontrol altına almak. Bunları yaparken ekonominin durgunluğu ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor. Faiz oranlarını hızlıca yükselterek enflasyonu düşürebilirsiniz fakat büyüme hızına negatif etki ederek, işsizliğin artmasına yol açabilirsiniz. Para Politikası kurulu metnine baktığımızda faiz artışlarının devam edeceği, sıkılaştırma ve dezenflasyonun uyumuna vurgu yapıldığı görülmektedir. Bunun için en güzeli iç talepleri ve kamu harcamalarını kontrol altına almak en önemli görev olarak üstlenilmesi gerekmekte. Acilen işletmelerin finansa ulaşım sorununu çözmek, hane halkının tüketim çılgınlığını törpüleme, üretime teşvik için reformlar yapmak, istikrara ve bağımsızlığa yatırımcıyı ikna etmek gerekiyor. Siyaseti bir kenara itip, bilimsel gerçeklerle sürdürülebilir, halkın bilinçlendirildiği bir yola girmemiz gerekiyor.

Mümkün mü? Siz karar verin…