Geçen hafta bir fotoğraf karesi üzerinden kızılca kıyamet koparılmaya çalışıldı. Genel Başkanımız Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nun katılmış olduğu bir etkinlikte, fark etmeden seccadeye basması; bu anın görüntüsü de iktidar tarafından çölde su bulan bedevi misali bulunmaz bir malzeme haline getirilmek istenmesi ile gündem belirlenmeye çalışıldı… Durum mevcut iktidarın ne kadar darda olduğunu ve ne kadar sıkıntılı bir seçim süreci geçirdiğinin göstergesi gibiydi… İktidar, kendince muhalefetin dini değerlere değer vermediğini topluma empoze edip, bunu bir avantaja çevirmek istedi ancak iktidar kanadında işler aslında göründüğü gibi değil! Gerçek Müslümanların gözünden kaçmayan hassas noktaları ne yazık ki iktidardakiler göremiyor…
İslam’ın değerlerini ağızlara sakız edip, dinin emrettiği işlerin tam tersini yapmakta ısrar eden iktidar, ferasetine güvendiği cahil kesimi, bu şekilde manevralar ile kandırabileceğini iyi biliyor. Ancak millet artık bunlara bakacak halde değildir.
Vatandaş akşam evine ekmek götürme derdindedir.
Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nun farkında olmadan yapmış olduğu bu hareket sonrasındaki açıklamaları ve dilemiş olduğu özür, aklıselim vatandaşlar tarafından olumlu karşılanmıştır.
Seçilmiş idarecilerin ve temsilcilerin asıl meselelerinin insana değer vermek, onu memnun edebilmek, ona hizmet etmek olduğuna inancım tamdır. Dünyevi hırs ve arzuları için, makamlarını basamak gibi kullanan şahsiyetler, tarih sahnesinden silinmeye mahkûmdurlar.
İktidarlar dini değerleri sahiplenerek, sanki sadece onlara kendileri saygı duyuyor veya uyguluyormuş gibi bir hava oluşturma çabasından bir türlü kurtulamıyorlar. Miting kürsülerinden halka seslenen bazı siyasiler “benim başörtülü bacımı tartakladılar… Hatta üzerine idrarlarını yaptılar…” gibi absürt açıklamalarla halk etkilenmeye çalışılıyor. Olay aydınlatılamadığı gibi herhangi bir işlemde yapılamıyor. Camiye içki şişesi ile giren şahıslar tespit edilememişken, buna benzer birçok olay, üzerinden yıllar geçmesine rağmen belirsizliğini koruyor.
Bu milleti daha fazla germeyin…
Bu milleti daha fazla kamplaştırmayın. En mükemmel din olan İslam dini ve onun muhteşem değerlerinden elinizi çekin. Bu değerleri siyasi oyunlarınıza alet etmeyin. Gönülleri kırmayın. Bu millet içerisinde gönlü gerçekten Allah sevgisi ve korkusuyla dolu olan insanların üzülmesinden korkun. En başta da Allah’ı sevin ve O’ndan hakkıyla korkun…
Geçen sene okumuş olduğum bir kitaptaki dörtlük, aklımın bir köşesinde yer etti…
“Gönülleri feth et ki Hac’ı ekberdir,
Bir gönül binlerce Kâbe’ye yeğdir,
Kâbe Azer oğlu İbrahim (a.s) yapısı
Gönül ise ulu Allah’ın nazargahıdır…”
Ne kadar derin ve ne kadar anlamlı…
Dörtlüğü kısaca anlattığımızda; gönül kazanmanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Gönülleri kazanmanın en değerli Hac ibadetine denk geldiği anlatılıyor. Bir gönlü binlerce Kabe’den daha üstün tutuyor. Kabe’nin İbrahim (a. s.) yapmış olduğu taştan bir yapı olduğunu belirtip, oysa kalbin, (gönlün) Ulu Yaradan tarafından nazarla bakılan bir yer olduğunu, onu kırmanın ve kaybetmenin ne denli büyük bir kayıp olduğunu belirtiyor. Ya kırdığınız gönül, Allah tarafından çok sevilen bir gönülse…
Gönül kırmayın, gönül kazanın…