Avrupa Tıp Uzmanları Birliği Nadir ve Tanısız Hastalıklar Komisyonu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serdar Ceylaner, kilo alma sorunu yaşayan kişilerin, kilo alma olasılıklarını artıran etkenin genler olabileceğine dikkat çekti.  Ceyşaner, Bristol Üniversitesi’nde Avon Longitudinal Study of Parents and Children (ALSPAC) olarak bilinen  “90’ların Çocukları” obezite araştırması ile  her 337 kişiden birinin MC4R geninin hatalı bir versiyonunu taşıyabileceğini ve beyinlerinin gerçekte olduğundan biraz daha az yağları olduğunu hissetmesine neden olabileceğini bulduğunu açıkladı.  Ceylaner, “ Bu gen çocukları  daha fazla yemeye itiyor ve çocuklukta daha fazla kilo almalarına yol açıyor. Sonuç olarak, bu hatalı gene sahip kişiler 18 yaşına geldiklerinde ortalama 17 kilo daha ağır oluyorlar” dedi.

Ceylaner açıklamasına şu bilgilere yer verdi. “Melanocortin 4 Reseptörü (MC4R) geni, 1998'den beri erken başlangıçlı obeziteyle ilişkilendirilmiştir. MC4R, beynimizin iştah sensörlerine ne kadar yağ depoladığımızı ve dolayısıyla ne zaman tok olduğumuzu söyleyen sinyaller gönderen bir protein üretir. Bu gen hatalı olduğunda, beynimiz yanlış bir şekilde yağ depolarımızın eksik olduğunu çıkarsayarak aşırı yeme isteğimizi tetikler ve böylece kilo alırız.”

İŞTAH GENİ İŞBAŞINDA !

 "Obeziteyle yaşayan insanlar kötü, tembel veya ahlaki açıdan yoksun değiller, sadece biyolojileriyle savaşıyorlar" diyen  Ceylaner, "Toplumda, politikadan sorumlu olanlar da dahil olmak üzere, bunu anlayana kadar, obezite sorununa asla ikna edici ve sürdürülebilir bir çözüm bulamayacağız." diye konuştu. Obezitenin genetik temellerinin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirten Prof. Dr. Serdar Ceylaner,  obezitenin karmaşık bir hastalık olduğunu belirterek, "Beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı, psikolojik faktörler ve genetik yatkınlık obezitenin gelişiminde önemli rol oynar," dedi.

Genetik faktörlerin obezite üzerindeki etkisini vurgulayan Ceylaner, "Obezite, kalp hastalığı, diyabet, yüksek tansiyon ve uyku apnesi gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle, obezitenin kontrol altında tutulması büyük önem taşır." uyarısını yaptı.

Ceylaner, obeziteye yatkınlık oluşturan genlerin yağ metabolizması, iştah ve tokluk hissi gibi süreçleri etkilediğini belirtti. "En sık araştırılan genler arasında FTO, MC4R ve PPARG bulunmaktadır. FTO genindeki mutasyonlar, yağ hücrelerinin boyutunu ve sayısını artırarak obezite riskini yükseltebilir. MC4R genindeki mutasyonlar iştah kontrol mekanizmalarını etkileyerek obeziteye yatkınlık oluşturabilir. PPARG genindeki mutasyonlar ise yağ hücrelerinin oluşumunu ve yağ depolama kapasitesini artırarak obeziteye neden olabilir," dedi. Ceylaner, bu genlerin yanı sıra, birçok başka genin de obezite üzerinde etkisi olduğunu belirtti.

OBEZİTEYİ GENETİK TESTLERLE KONTROL ALTINA ALIN

Günümüzde obezitenin giderek artan bir sağlık sorunu haline geldiğini belirten  Ceylaner, "Obeziteye yatkınlığı olan bireylerin genetik merkezlere başvurması oldukça önemlidir. Bu merkezlerde, obezitenin genetik nedenleri ile ilgili testler yapılabilir ve kişinin genetik yatkınlığı belirlenebilir," dedi. Genetik testlerin, bireylerin yaşam tarzlarını değiştirerek obezite riskini azaltmak için gerekli önlemleri almasına olanak tanıdığını belirten Ceylaner şöyle devam etti :  "Genetik merkezlere başvurmak sadece obeziteye yatkınlığı olan kişiler için değil, aynı zamanda obezite tedavisi gören kişiler için de önemlidir. Kişinin genetik yatkınlığı belirlendikten sonra, uygun bir beslenme ve tedavi programı oluşturulabilir"

GENÇLERİ OBEZİTEDEN KORUMAK İÇİN

Gençleri obeziteden korumak için bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitli adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Ceylaner, "Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, düzenli egzersiz, medya ve reklamların kontrolü, aile içi iletişim ve destek ile toplumsal farkındalık projeleri obezite ile mücadelede önemli başlıklardır," dedi.

Kaynak: igf