“İlim Kendin Bilmektir”
Dilimizde “Nefis” şeklinde ifade edilmekte olan bu kelime sözlüklerde Arapça “Nefs”ten gelmekte ve öz varlık, kişilik olarak açıklanmaktadır. Bir de lezzetli, güzel, haz verici anlamına gelen ifadeler var ki günlük kullanımda “Nefis bir kıyafet gördüm” ifadesinde olduğu gibi kökten oldukça uzaklaşmış olarak da kullanılmaktadır.
Nefsin “ruh, can, tin, hayat, hayatın ilkesi, nefes, kişi, varlık, zat, insan, hevâ ve heves, kan gibi birçok anlama geldiğini de görmekteyiz.
Keza “Nefsi çekmek”, “Nefse veya nefsine uymak”, “Nefsine ağır gelmek”, “Nefsine düşkün olmak” (ki ahali nefsine çok düşkün olanları “Nefissiz” diye adlandırır) ” “Nefsine yedirememek”, “Nefsi veya nefsini köreltmek yahut körletmek” ve “Nefsi veya nefsini yenmek” gibi deyimlerle; “İzzetinefis veya nefis izzeti”, “Nefis muhasebesi”, “Nefis mücadelesi”, “Nefs-i müdafaa veya nefis müdafaası”, “Nefsine düşkün”, “Nefis çekmesi”, “Cebrinefis” ve “Kifafınefis” gibi ifadeler nefsin ne anlamlarda kullanıldığını gözler önüne sermektedir.
Günümüzde nefis konusu daha çok bedenle ilişkilendirilmek suretiyle, “Bedenden kaynaklanan suflȋ arzular” olarak algılanmaktadır.
Nefs veya bizdeki tabirle nefis konusu eski çağlardan günümüze, insanı meşgul etmiş, Platon, Sokrates, İbn Rüşt, Gazzalȋ, Aneximenes, Herakleitus ve İbn Sȋnȃ gibi birçok düşünür, düşünce tarihi boyunca, konuya ilgi göstermiş ve teoriler ileri sürmüştür.
Araştırmacılara göre, Sokrates’in felsefesinde bilginin türü, ‘malumat-bilgi’ denilen türden olmadığı ve erdem bilgisi olduğunu ortaya koyuyor. Sokrates’e göre, insanın kendi bilgisizliğinin farkına varması bilgiye yönelmesinin başlangıcıdır.
Sokrates’in meşhur sözü “Bildiğim tek şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir” ifadesinde kastedilenin, hiçbir şey bilmediğinden ziyade, bilmediği şeylerin farkında olmasıdır. Burada kendi benliğinden haberdar olduğunu, yani kendini bildiğini kastetmektedir.
Yunus Emre Sokrates’ten haberdar mıdır bilinmez ama;
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir” dizelerindeki felsefeyle örtüşmektedir.
Söz buraya gelince bana günümüz Türkiye’sinde çok rastlanan insan tiplerini hatırlatıyor.
“Ben genel müdürüm, ben daire başkanıyım, ben profesörüm, ben milletvekiliyim, ben şeyhim, ben, ben, ben” diyen bu tipler, bilmediklerinin farkında olmayan, eksikliklerini bilmeyen, nefsine mağlup olan insanlardır.
Hasbel kader çeşitli makamlara gelmiş, kriterleri sağlayarak unvanlar almış bu insanlar “Ot gelmiş palak gidecek” tiplerdir.
İslam Ansiklopedisi “Nefis” maddesinde Kur’an’da “ruh” anlamında kullanıldığı gibi (el-En‘âm 6/93) “zat ve öz varlık” mânasında da (Âl-i İmrân 3/28, 30) kullanıldığı; insanı ilâhî hitaba muhatap kılarak onun sorumlu tutulmasına sebep olan nefse kötülüğü emretme (Yûsuf 12/53), nefsi ve yaptığı kötülükleri kınama (el-Kıyâmet 75/2), daha ileri bir aşamada huzura erme (el-Fecr 89/27) gibi birbirinden farklı görevler yüklendiği; ruh anlamına gelmesi, Allah’ın “emr”inden olan ruh hakkında çok az bilgiye sahip olunması (el-İsrâ 17/85) ve birçok zıt mâna içermesi nefsin tanımlanmasını zorlaştırmış; hayır-şer, sevap-günah, iyilik-kötülük gibi zıtlıkların konusu ve öznesi olarak görülmesi bazan olumlu yönünü, bazan da olumsuz yönünü öne çıkaran tanımların yapılmasına sebep olduğu belirtiliyor.
İnsan nefisle yani ruh ile bedenden meydana gelmiştir. Bedenin hayatı ‘nefs’ ile sağlanır.
Bu konuda kendisi de ruh hastalıkları uzmanı olan merhum Prof. Dr. Ayhan SONGAR vefatından önceki son yazılarından birinde psikolojiye ruhbilim, psikiyatriye de ruh hastalıkları bilimi denilmesiyle ilgili olarak şunları yazmıştı. “Ruh hastalanmaz. Hastalanan beyindir. Dolayısıyla ruh hastalıkları ifadesi isabetli değildir.”
Ne var ki, yazının giriş kısmında belirttiğim gibi, günümüzde nefis ruhtan öte anlamlarda daha fazla kullanılmaktadır.
Yiyecek, içecek, hareket, davranış ve hatta giysi için dahi nefis ifadesi kullanılır olmuştur.
Mesela “Nefsanȋ arzular” ifadesinde kastedilen ruh değil bedendir. Şehvet, iyi bir yemek, başka diğer bedenȋ arzular nefis konusunda öne çıkmaktadır.
Bu konuya gelecek yazımızda devam edeceğiz.
Esen kalınız…