MOMOECONOMICUS

Yeni bir dünya ekonomi düzeni arayışına devam edecek olan büyük ekonomiler, kalıcı bir ekonomik sosyal düzen de istiyorlarsa, serbest piyasa sisteminde insan ve emeği yeniden tanımlamaları gerekmektedir; yani emeği girdi olarak nesnellikten çıkarmaları gerekmektedir.
Michael Ende, “Momo” adlı çocuk romanında bu kavramları yeniden tanımlamakta ve algı sistemimizi değiştirmemiz ile bu sorunlardan kurtulabileceğimizi anlatmaktadır.

Kral Gılgamış, şehrin çevresine bir sur örmek için inşaata başlar ve halkını burada çalıştırır. Gılgamış, sur inşasının bir an önce bitmesi için işçilerin aileleri ile görüşmesini yasaklar, sosyal ilişkileri bitirir. İnsani ilişkiler veya dostluk, işleri aksatır anlayışıyla emekten verimliliği had safhada almak ister.

Bu sebeple ne kadar dostluk bağlarını engellerse, surun o ölçüde hızlı yükseleceğini düşünür. Tanrılar ise halkını zorla işe koşan bu kralı terbiye etmek için yabani Enkidu’yu görevlendirir. Fakat Gılgamış ve Enkidu beklenmedik şekilde arkadaş ve dost olurlar ve kötülüğe savaş açarlar.

Gılgamış, Enkidu ile dost olunca, tanrılara birlikte isyan ederler. Bu isyanı her ikisi de tek başlarına normalde yapamayacağı gibi, yapmayı akıllarından dahi geçiremezlerdi. Ancak birbirlerinden aldıkları güç ile dünya düzenini değiştirebilirler. Sonunda şehrin ekonomik ihtiyacı olan sedir ağaçlarını getirmek üzere ormana giderler ve ormanın koruyucusu Humbaba’yı öldürerek sedir ağaçlarını şehre getirmeyi başarırlar. Yeni bir ekonomik ve sosyal düzen kurmuş olurlar.

Bir bilim olarak ekonominin karşılığını verimlilik (kâr maksimizasyonu, kârı en çoklaştırma) olarak ifade etmekteyiz. Bu ekonomi anlayışı ile zirve-dip konjonktürü ile bugüne gelebildik. Artık bu verimlilik ekonomi anlayışının yeni bir ekonomiye dönüşümü sancıları başlamıştır.

Verimlilik artışı, emeğin karşılığını almaması durumunda, insanın daha mutlu ve hür olmasını sağlamaz; köle ve mutsuz olmasına neden olur. Gılgamış da verimliliği artırmak için dostluk ve insani ilişkileri askıya almaya çalışır. İnsanları robota dönüştürerek daha yönetilebilir kılmanın yollarını arar. Bütün despotlar, aile ilişkilerini ve dostlukları verimli çalışmaya rakip görürler. İnsanı emeğe girdi, emeği de üretime girdi olarak formüle eden Homo Economicus’un köklerinin Gılgamış’ta olduğunu söyleyebiliriz.

Wilhelm Schmid, “Arkadaşlıktaki Saadete Dair” eserinde dostluk, diğer dosta güven iken; verimlilikçilik, daha çok paraya güvenir. Görünüşte her iki güven de mutluluk verir. Mutluluk, mutlak olumlu duygu durumu olmak zorunda değildir, yani pozitif bir mutlaklık değildir. Dostlar bir aradayken mutsuzken bile mutludurlar.

Dostların mutluluğu sadece birlikte olmaktan doğar. Keyiflerini bozacak negatiflikler bile mutluluklarına neden olabilir. Mutluluk, dostlar arasında olunduğu zaman, zamanın genleşmesidir. Bereket, zamanın bu genişleme halidir; zamanın dostlarla paylaşılmasıdır.

Yeni dünya ekonomik düzen arayışlarında insanı ön planda tutmadığımız sürece, ticari rakip görülen ülkeler yer değiştirse bile, sistem değişmiş olmayacaktır.