Biliyorsunuz, Cumhuriyet ve Atatürk’le derdi olanlar “Cumhuriyet” dönemini pek beğenmez seksen yılda ne yapıldı ki türünden saçmalamayı severler, seçimler yaklaştıkça bu saçmalıklar daha da çoğalır.
Bu zihniyetin yaşama bakış açısına uygun bir medeniyet inşası ya da Osmanlı’yı canlandırma amacıyla çıktıları yolda bu hallerini gören her vatan evladının, tüm Orta Doğu ve dünyanın tüm mazlum halklarına öncülük eden büyük devrimci ve kahraman Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyüklüğünü bir kez daha anlaması, yaradana binlerce kez şükretmesi gerekir.
Orta Doğu’da bugün var olan hiçbir siyasal iktidarın uygar, çağdaş bir toplum yaratması, insan onuruna yakışır bir toplum düzeni kurması ve bir kültürel devrim gerçekleştirmesi olanaksızdır.
Bizde de siyasal gücün, Anadolu insanının dindarlığı, hoşgörü anlayışı kısaca Türk kültürü ile bir ilgisinin olmadığını ve tek amacın iktidarı sonsuza değin sürdürmek olduğunu görüyoruz.
Kültürel ülke yaratma savının geldiği son nokta, TRT’de yayınlanan 1-2 tarihsel dizi, Doblo arabalar için yollarda satılan Osmanlı tuğraları ve yandaşların Cumhuriyet aleyhine gülünç söylemleridir.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” ve “En gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır.” ilkelerini benimsemiş yeni cumhuriyetin uygarlık yoluna bakıp da, bir de bugünkü sinema, tiyatro, mimarlık, müzik, resim, spor, bale, heykel, şiir, yazın gibi alanların tükenmişliğini görünce kültürel ve entelektüel zavallılığımız daha net ortaya çıkıyor ve üzülüyoruz...
Eski Türk, Selçuklu, Osmanlı’nın kültürel ardılı olmak ve o uygarlık yolunu örnek seçmek, öyle dizi izlemekle, Osmanlı tuğrası yapıştırmakla, trol paylaşımları yapmakla olunmuyormuş demek ki...
Uygarlık, Divriği gibi küçük bir ilçede bundan 800 yıl önce yapılan Divriği Ahmet Şah Camisi ve Turan Melek Darüşşifası yapılarının bugün bile dimdik ayakta olmasıdır. Uygarlık, bu yapıların üzerindeki süsleme ve bezemelerdir, ki bu süsleme sanatı, kadın figürleri, kartal simgeleri bugün bile taklit edilemez nitelikte olup, kendinden önceki tüm kültürlerin etkilerini içerirler
Türk İslam sanatının doruk noktası yani uygarlık, bir anıt yapıtının sıradan bir Anadolu kentine bir “kadın sultan” buyruğuyla dikebilme gücüdür.
Kültür; Fatih’in Bellini gibi dünyanın en büyük ressamları, bilginlerine saygı göstermesidir. Bir Türk padişahının, bilimin evrenselliğini görüp, Latince, Yunanca yapıtları, felsefecilerin kitaplarını özgün dilinden okuması, başucu kitabı yapmasıdır, Uluğ Bey gibi bir sultanın en yakın dostu bilim insanı Ali Kuşçu'yu ülkesinden getirtip, ona rasathane kurdurtmasıdır.
Farabi’nin Eski Yunan felsefesiyle İslam felsefesini birleştirmeye çalışması, akılcılığı ve bilgiyi öne çıkarmasıdır uygarlık. Kültürel uygarlık köy enstitüleri kurabilme düşüncesidir. Savaştan kaçan Batılı bilim adamlarını Türk üniversitelerine getirme gücüdür. Anadolu bozkırlarına opera yapıları yapmaktır, köy çocuklarını, köylü kızları okutmak, bilim insanı olmasına olanak sağlamaktır.
Kendine özgü bir uygarlık, bir kültür oluşturmak yani kültürel bir uygarlık yaratmak savında bulunanlar, entelektüel üretimden, kültürel geçmişten, sağlam köklerden beslenmeli, bilgi ve aklın kılavuzluğunu seçmelidirler.
Uygarlık, bilim, bilgi, akıl ve özgürlük, özgür düşünce demektir. Bu değerleri aşağılayanların medeniyet inşası savı, toplum için yıkıcı, yok edici, aşındırıcı etkilere yol açar.
Bugünkü siyasal anlayış, toplumda mimarlık, opera, müzik, resim, heykel, spor, şiir, yazı, gülmece, tiyatro, sinema gibi dalları kapsayan bir kültürü hemen her yerde aşağılamış, değersizleştirmiş, bilginin, aklın, sorgulamanın, çağdaşlığın, bilimin adının geçtiği her şeyi geri plana atmış, dışlamıştır.
Böyle toplumlarda egemen güç gibi düşünen herkes değerli gösterilir, kendi gibi olmayan -dünyanın en önemli sanatçısı, bilim insanı olsa da-düşmanlaştırılır, hedef olur. Sanatçı, gazeteci ya da bilim adamı siyasetin güdümünde oldukça değeri artar.
Bugün yeni Türkiye kültürü inşaya çalışanlar, bu toprakların gerçek değerlerini, cumhuriyet dönemini ve Atatürk'ü her fırsatta aşağılayıp, Osmanlı’yı yıkım sürecine götüren dönemlerin, padişahını, kişiliklerini, o dönemde kalmış değerleri halka zorla kabullendirmeye çalışıyor ve bunun için de “din” ve “milliyetçilik” gibi manevi değerleri kullanıyorlar.
Kültür ve uygarlık, özgürlükle, özgür düşünceyle, akılla gelişen alanlardır. Biat ederek, kopya ya da taklitle, sorgulama yeteneğini dışlamakla, bilgi ve akıl düşmanlığıyla, beton dikmekle alınacak yol Osmanlı tuğralı bir “Doblo” ile alınacak yoldan farksız olacaktır.