Ankara’da İzmir Caddesi’ndeki bir mekânda, merhum Enver DEMİRBAĞ için, Mustafa YAVUZ (Hamamcı Mısto) ile bir gece tertip etmiştik.
İzzet ALTINMEŞE ve Mehmet ÖZBEK gibi Elazığ-Harput ve Enver DEMİRBAĞ dostu ustalar bu geceye gelip Enver Ağabey’e ve bize destek oldular.
Benim sunduğum gecede bir ara, sarhoş oldukları hallerinden anlaşılan, iki hemşerimizi Mehmet ÖZBEK Hoca’ya, heyecanla bir şeyler söylerken gördüm ve yanlarına gittim.
Bu iki arkadaş ÖZBEK Hoca’ya “Sen Elazığ havalarını Urfa’ya veya başka yörelere mal ediyorsun” diyerek serzenişte bulunuyorlardı. Saygı sınırlarını aşan bu konuşmaya müdahale ederek onları dışarı çıkardım. Hoca’dan da özür diledim.
Bu olayı anlatmamın sebebi; “Şu türkü şuranın da şuraya mal edildi”, “Şu eser aslında falan ile ait de, TRT Repertuvarında filan ilden derlendiği gösterilmiş” denilmek suretiyle; türkülerin yöresi konusunun Türkiye’de hem sıradan müzikseverler, hem de müzikle ilgili sanatçı ve akademisyenler tarafından, halen, tartışılıyor olmasıdır.
Şunu unutmamak gerekir ki, TRT bir “Yayıncı Kuruluş”tur. Keza, TRT repertuvarındaki eserlerin tamamını bizzat TRT derlememiştir. Kaldı ki gerek TRT’nin kurumsal olarak gerekse TRT sanatçılarının münferit olarak yaptığı derlemeler sayesinde Repertuvara çok sayıda eser kazandırılmıştır.
2019 yılında TRT Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan derleme çalışmasında 6000 kadar türkü derlenmiş olup, bu türkülerin incelenip repertuvara kazandırılması çalışmaları devam etmektedir.
Hangi kişi, kuruluş veya ekip tarafından yapılmış olursa olsun; eski derlemelerin çoğu bilimsel derleme tekniklerinden yoksun olarak yapılmıştır. (Ancak bu çalışmalar yapılmasaydı; bilinen 7000 yıllık tarihe ve zengin bir kültüre sahip Türk milletinin 15-20.000 civarında türküsü dahi kayıt altına alınmış olamayacaktı.)
19. yüzyılın sonuyla, 20. yüzyılın başında yapılan derleme çalışmalarında sahaya çıkan kişi, ekip ve kuruluşlar nerede ne bulmuşlarsa kayda geçirmişler; eserin kaynağını araştırma gereği ve de zamanı bulamamışlardır.
Nitekim eski derleme kayıtlarında bazı kaynak kişiler eserin nereye ait olduğunu da söylemektedirler ki bu durum her tespitin o yöreye ait olamayacağının delilidir.
Netice itibarıyla Erzurum’da yakılmış bir türküyü Elazığ’lı bir vatandaşın ağzından derleyebilirsiniz. Çocukluğumuzda “Delügü Sinan geliyor” diye anılan dramatik-seyirlik türkülü bir oyun vardı. Öğrendik ki bu oyun Erzurum’da “Deli gız sinin geliyor” adıyla yaşıyor ve kayıtlara da Erzurum olarak geçmiş. Zaten Elazığ’da esere verilen isim ipucu veriyor. Eserin Erzurum’dan Elazığ’a taşındığı anlaşılıyor.
Zaten derlemelerde vilayetlerin esas alınarak her vilayete bir türkü repertuvarı oluşturulması doğru değildir. Çünkü kültürler siyasȋ ve/veya idarȋ sınır tanımaz.
Mesela Kayseri’nin Yahyalı, Develi, Tomarza ilçeleri ile Adana’nın Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli ilçelerinin kültürlerini, kesin hatlarla, nasıl ayıracaksınız?
Ülkedeki vilayet sayısı 67’den 81’e çıkınca bu yeni vilayetler yeni kültür bölgeleri olarak mı anılacak? Mesela Zonguldak’ın ilçesiyken vilayet olmuş Karabük ve Bartın için bir türkü repertuvarı mı oluşturacaksınız?
Elbette böyle bir şey söz konusu olamaz.
Peki o vakit yöreyi nasıl belirleyeceğiz?
Aslında yöre belirlemesi yaparken coğrafya ve vilayet yerine Boy, Oymak, Aşiret, Sosyolojik Cemaat, İnanca Dayalı Cemaat gibi yapıların dikkate alınması gerekir. Ancak Türkiye’de bu yapılar çeşitli yerlere dağılmış olduğundan sağlıklı bir sınırlama yapmak zordur.
Bu sebeple geriye bir tek yol kalıyor. O da yöre denildiğinde kültür bölgelerini ve/veya kültür merkezlerini esas almak. Konuyla ilgili bazı yazılar yazmıştım. Sonraki yazımda konuyu özet olarak ele almaya çalışacağım.
Esen kalınız…