KÜLTÜR SINIRI ve TÜRKÜLER

               Geçtiğimiz hafta “Şu türkü şuranın da, şuraya mal edildi”, “Şu eser aslında falan ile ait de, TRT Repertuvarında filan ilden derlendiği gösterilmiş” denilmek suretiyle; türkülerin yöresi konusunun Türkiye’de hem sıradan müzikseverler, hem de müzikle ilgili sanatçı ve akademisyenler tarafından, halen,   tartışılıyor olması sebebiyle, “Kültür Sınır ve Türküler” başlığıyla bir yazı yazmış; mikro milliyetçiliğe varan duyguyla mahallȋ ‘tepke’ler (refleksler) den kaynaklanan itirazların ve eleştirilerin çoğunlukla yersiz olduğundan söz etmiştim.

Yöre ifadesi; ilk olarak “Bir bölgenin belli bir yerini, belli bir çevresini içine alan sınırlı bölümü”, ikinci olarak “Çevreden uzaklara yayılan yerler, dolay” anlamına geliyor.

Türkü yöresi denildiğinde vilayetler akla geliyor. Kültürleri siyasȋ ve idarȋ sınırlarla sınırlama veya belirlemenin isabetli bir yaklaşım olmadığını, vilayetlerin esas alınarak her vilayete bir türkü repertuvarı oluşturulmasının da hatalı olduğunu belirtmiştim.

Aslında yöre belirlemesi yaparken coğrafya ve vilayet yerine Boy, Oymak, Aşiret, Sosyolojik Cemaat, İnanca Dayalı Cemaat gibi yapıların dikkate alınması gerektiği ve fakat Türkiye’de bu yapıların çeşitli yerlere dağılmış olması sebebiyle sağlıklı bir sınırlama yapmanın zor olduğunu dile getirmiştim.

Bu durumda “Türkü Yöresi” denildiğinde kültür bölgelerini ve/veya kültür merkezlerini esas almak gerekmektedir.

Peki kültür merkezi olarak neyi kastediyoruz?

Kültür merkezi denildiğinde; tarihȋ açıdan önem arz eden ve geniş bir ardülkesi (Hinterlandı) olan bir şehir merkezi, bir yönetim merkezi, bir ekonomik merkez; bir eğitim merkezi kastedilmektedir.

Buna göre Konya, Bursa, Edirne, İstanbul ve Harput gibi merkezler bir şehir ve bir yönetim merkezi olmakla birlikte bir kültür merkezi olarak adlandırılabilir.

Merkezin kültürü, ister istemez, çevreyi etkilemekte ve geniş bir kültür alanı ortaya çıkmaktadır.

Esasen Harput buna güzel bir örnektir.

Türklerin hakimiyeti ile Harput, yukarıda ifade ettiğimiz kültür merkezi özelliklerini taşıyan önemli bir yöredir.

Bu yörenin hinterlandında Bingöl, Erzincan, Tunceli, Muş, Malatya, Diyarbakır’ın bir bölümü vardır.

Böylelikle Uluğ Türkistan’dan, Horasan’dan taşınan müzik kültürü Harput’ta neşvünema bulmuş ve bu kültür merkezi müzik açısından Türkiye’yi etkilemiştir.

               Ariflerin Divan Meclislerinde “Kurala dayalı müzik yapma geleneği”ne uygun olarak yapılan icralardaki ezgi ve söz unsuru üst seviyededir.

               Horasan Abdallarının taşıdığı bu kültür, tekkelerden konaklara; buralardan şehir merkezlerine ve kır kesimine kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.

               Bir sonraki yazımızda bu coğrafyayı ele alacağız inşallah.

               Esen kalınız…