ORTA ASYA’DAN ELAZIĞA UZANAN BİR GELENEK ‘’KULLUK’’

ORTA ASYA’DAN ELAZIĞA UZANAN BİR GELENEK ‘’KULLUK’’

               Orta Asya’dan Anadolu’ya gerçekleşen göçler neticesinde birçok kültürel kavram ve doku, göç eden insanlarla birlikte yeni yaşadıkları yerlere getirilmiştir. Türkler türkülerinden, sazına, sözünden, giyimine, aşına, evine her güncesini Anadolu’ya taşımıştır. Tabi bu taşınan kültürel öğelerden bazıları çok bilinmese de köklü ve gelenekçi bir yapıda devam ettirilmektedir. Yüzyıllardır hatta bin yılları aşan bir geçmişe sahip olan ‘’Kulluk’’ geleneği bu duruma örnektir. Kulluk bölgede yön veren taşlar anlamına gelse de, daha çok bir inanç sembolü ve kültürel öğeleri bünyesinde barındıran geleneksel bir değerdir. Kulluk taşların üst üste bindirilmesi ile yüksek bir yapı oluşturularak yapılmaktadır. Kışın kar yağışından dolayı kaybolan, yoğun sis de yönünü şaşıran insanların köylerine, evlerine rahat ulaşmalarını sağlayan bir ulaşım aracı olarak bilinmektedir. Özellikle kışları çok sert ve kar yağışlı geçen Elazığ ili Keban, Baskil, Ağın, Arapkir ilçelerinde dağlık arazisinde gezdiğiniz zaman ‘’Kulluk’’ ile mutlaka karşılaşırsınız. Genel anlamda Kullukların kökleri ve bununla ilgili kutsal gelenekleri kadim Türk coğrafyasına kadar uzanmaktadır.

               Bunun dışında bölgede yaşlılarımız ile yaptığımız sohbetlerde Kulluk ‘un bazı inançsal sembollerinin de olduğunu tespit etmiş olduk. 1925 doğumlu (Elazığ-Kozluk) anneannem Ruhiye Aslan’la yaptığım konuşmada Kulluk geleneğini çocukluğundan beri devam ettirdiğini, özellikle bahar mevsiminde havaların ısındığı, doğanın yeşermeye başladığı zamanlarda o yılın bereketli geçmesi için taşları üst üste dizerek yaratıcıdan bereket, bolluk, huzur niyazlarında bulunduğunu ifade etmişti. Anneannemin bu söylemleri Elâzığ Keban sınırında bulunan Kuzuova bölgesi olan Kozluk, Tilek, Akmezra, Arındık gibi diğer köylerde yaptığım görüşmelerin neticesinde aynı ifadeler kullanılmıştı. Yani Kulluk geleneği kış aylarında yön bulmanın yanı sıra bolluk, bereket ve yüce Yaradan’a yalvarma sembolü olarak da Anadolu insanının inanç sembolleri arasında yer edinmiştir. Yine yaptığımız gezilerde Baskil ilçesine bağlı Muşar dağında, Abdulvahap dağında, kulluklara rastladık.  Keban ilçesine bağlı Nimri köyünde ise kulluklar yoğun olarak görülmektedir. Nimri köyünde ziyaret yeri olan Ağbaba türbesine yanı başında kullukların olması inançsal anlamda değerli olduğunu da göstermektedir. Kulluk geleneği ile ilgili olarak görmüş olduğum ilk çalışmayı, projeyi Keban Nimri köyü doğumlu hemşerimiz Dr. Kenan Öztürk gerçekleştirmiştir. Dr. Öztürk’ün gerçekleştirdiği bu çalışmalar Keban’ın Nimri köyünde hayat bulmuş, birçok üniversiteden yurtiçi ve yurtdışından akademisyen, gazeteci Nimri köyünde unutulmaya yüz tutmuş bu geleneği görmek için Nimri köyüne gelmişlerdir. Bu çalışma Elazığ ilinde kulluk geleneği ile ilgili yapılan ilk çalışma olmuştur. (Merak edenler için www.nimrikulluklari.com link üzerinden bu çalışmaları daha detaylı inceleyebilirsiniz.)

               Türklerin İslamiyet ile tanışması sonrasında da İslam öncesi bazı inançlarını ve kültürlerini devam ettirmişlerdir. Şaman inancından kalma bir inanç olarak bilinen yüksek yerlere, tepelere taşlar düzerek gök tanrıya, yaratıcıya ulaşma ve dualarının kabul olma inancına Anadolu’da örneklerine rastlanılmaktadır. Atlas dergisinin Şaman Türkler/Tuva ve Hakasya özel sayısında Sinan Anadol, ovo (Kulluk) geleneğinin Şamanizm izleri hakkında şu bilgileri vermektedir. ‘’Buna göre taşlara bez bağlamak, Şamanizm’de önemli bir inanç ritüel. İnsanlar bu yolla Tanrılara dilek ve isteklerini ilettiklerine inanıyorlar. Bir tepenin en yüksek noktası, onun ruhunun açılım noktası olarak kabul ediliyor. Bu noktalarda oluşturulan ova/obalar, tepe ruhunun fetişi aslında Şamanizm’e inananlar özellikle dağ doruklarında ya da geçitlerinde taşları üst üste yığarak kutsal alanlar oluştururlar. Her gelip geçenin yığına bir taş koyması ya da bez bağlayarak ruhlara sunuda bulunması gerekir. Şeklinde ifade etmiştir. ‘’Kulluklar, tarihsel süreç içerinde Elâzığ ilinde Orta Asya üzerinden en fazla göç alan Yukarı Fırat bölgesi dediğimiz Keban, Baskil, Ağın, Arapkir gibi ilçelerde daha sık görülmektedir.  Bu saydığımız ilçelerin coğrafyasında yaşayan insanlar yüksek tepelere taşları üst üste dizerek ziyaret olduğuna inanmışlardır. Bu gelenek ve inanç günümüzde de devam ettirilmektedir. Elazığ Balpınarı köyü Selvi Baba türbesi denilen mevkide ziyaret yerinde bir türbe olmamasına rağmen yüksek yerde dizilen ve çok yüksek taşlar ile oluşturulan yapının ziyaret olduğuna inanmışladır. Buraya gelen ziyaretçiler dua ve niyazda bulunularak yüksek taşlara taş eklerler veya taş yapıştırmaya çalışırlar. Bunun dışında taşlardan oluşturulmuş bu yüksek yapılı yerlerde kurban ve adak ibadeti de sürdürülmektedir.  Baskil ilçesindeki Haroğlu diğer adıyla Hasan dağı zirvesinde 2300 rakımda türbe olmamasına rağmen taşlardan üst üste dizilerek oluşturulan yapıya insanlar bir yatır ve ziyaret yeri olduğuna inanmışlardır. Söz konusu bu durumun hem sosyolojik hem de teolojik açıdan araştırılıp değerlendirilmesi kanısındayım.

Kulluk geleneğinin; Elâzığ ili Yukarı Fırat bölgesinde yaşayan insanların yüksek yerlerdeki dizdikleri taştan yapılara ziyaret yeri olarak inanmalarının, geçmişten yüzyıllardır, hatta binyıllardır unutmadıkları Orta Asya gelenek ve inancı olduğu aşikârdır. Sonuç olarak Kulluk kültürel ve inançsal bir sembol olarak hayatımızda yer edinmiştir. Bu köklü kültürel varlığın unutulmaması en içten temennimizdir.

30.05.2023

                                         

Elazığ – Keban –Nimri köyü Ağbaba mevkiinde bir kulluk.