İsmet Özel’in beğendiğim bir sözü vardı, bilirsiniz: ‘Bu ülkede hak yemek, sol elle yemek yemek kadar dikkat çekmedi’ diye anlatır aslında yaşananların özetini. Seçim süreçleri hep birilerinin yaptıklarıyla ele alınıyor ülkemizde. Kimilerinin yolsuzlukları, kayırmacı tutumları, usulsüzlükleri, rantları vs. Yerel seçimler yaklaştıkça bu ithamlarda doğru veya yanlış bilemem ama sıkça dile getiriliyor. Kimisi için iftira, kimisi içinse cesaret ve intikam duyguları içeriyor bu reaksiyonlar...Doğrusu buna yorum getirmek bizler içinde bir vebal ve emin olmadıkça konuşmamamız gerektiğine inanıyorum. Genel ibareyle maalesef Müslümancılık zırhına bürünmeye çalışan zavallıların gün geçtikçe çoğaldığına tanık oluyoruz. Beytül-mal’ı ağızlarına dolayarak, söylemlerde ne kadar güzel, etkili konuştuklarına şahit oluyoruz. Oysaki gerçek hayatta bu söylem sahiplerinin nelerle itham edildiğine de şahitlik ediyoruz. Yüzyıllar öncesinden Osmanlının yıkılışına kadar gelen bu Devlet Hazinesinin nedenli önem arz ettiğini hepimiz biliriz. Bunları koruyamamanın büyük suç olduğunu, uymayanlarında büyük cezalara maruz kaldığını okumuşsunuzdur. Acı olan ise söylemlerde dinimize sürekli atıfta bulunanların bunu kendi yaşantılarında bir nedene bağlayıp uymaması, kendi hayatına uyarlamaması.
Artık ülkemizde bu durumun giderek normalleşmesi ve herkesin bu kervana katılma arzusu endişelendiriyor doğrusu. Müslüman Türk Milleti olarak artık özümüze dönmemiz gerekiyor aslında. Kimin kamu kaynaklarını nasıl kullanacağını, liyakat esaslı yönetim isteklerimizi, partizan, bağnaz tercihlerimizi, haklarımızın neler olduğunu, refah ve huzurun hayatımızdaki yerini, devletin esas sahiplerinin millet olduğunu, her bireyin mutlak emek ve çalışma içerisinde olması gerektiğini çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Emeğin gerçek değerini bulacağı, kolay ve hak edilmeyen her kazancın ise keyifsiz sonlanacağını bilmeliyiz artık. Algılarla yönetilmekten kurtulup, gerçek akla, bilime, teknolojiye ve emeğe yönelmemiz gerekiyor.
Seçmen-Temsilci beklenti ve Ekonomi denklemini bilimsel olarak ele almakta fayda var ama ne kadar ilgi çeker bilemediğim için yazmak istemedim. Oy verme davranışı çok açıdan değerlendirilebilir. Ülkemizde ekonomik, kültürel eğilimlerin dışında güç ve bağımlılık içeren ideolojik etmenler var. Sonuçlar açısından bir beklenti içermeyen onlarca seçmen tercihi bulunmakta. Sıkıntının büyüğü özetle şu ki: 2000 li yılların öncesinde herhangi bir karşılık beklenmeden faaliyet gösteren siyaset ve siyasetçinin oranı yıllar geçtikçe yok olmakta. Bireyler için yönetilmek daha doğrusu seçim tercihleri sıradanlaşmakta, yöneticiler için ise hizmetten öte boyut kazanmakta. Yapılanların tercihlere veya siyasal düzene etkisi neredeyse yok gibi. Hatırlarsınız kamusal harcamalarda kullanılmak için kendisine verilen kredi kartını bir çikolata almak için kullanan İsveç Maliye Bakanı Mona Sahlin’in, soruşturulduğunu, suçlu bulunmamasına karşın görevinden istifa ettiğini. Ülkemizde durum nasıl ve sonuçlarını siz düşünün…Unutmayalım: Eski haksızlığa boyun eğmekle bir yenisini davet ederiz…