KİMLİK VE AİDİYET

Yaşı müsait olanlar 32 sayfalı nüfus cüzdanı taşımanın zorluğunu hatırlarlar. Osmanlının son yüzyılından itibaren nüfus cüzdanı kullanılmaya başlandığını da biliyoruz. Nüfus cüzdanı devletin vatandaşını kayıt altında tutmak amacıyla verdiği belgedir. II. Mahmut ile birlikte başlayan ve adına modernleşme denilen hareketlerden biri de nüfus cüzdanı uygulamasıdır. İlk nüfus cüzdanı “kafa kâğıdı” olarak anılmış ve tek yapraklıdır. Osmanlıca ve Arap harfleri ile basılı tek yapraklı “kafa kâğıdı” o devirde çok da önemsenmemiştir. Herkesin bu kafa kâğıdına sahip olduğunu söylemek de çok zor. Uygulamanın daha çok İstanbul gibi büyük yerlerde rağbet gördüğü söylenebilir. Gavur padişah damgası yemesi pahasına gerçekleştirdiği yeniliklerin arkasında duran II. Mahmut daha başka yenilikleride gerçekleştirmiştir. Yüz yıla yaklaşan kafa kâğıdı kullanımı cumhuriyet ile birlikte yerine 32 sayfalık bir deftere bırakmıştır.

     32 sayfalık defter gibi olan Nüfus Cüzdanlarının yapraklarının her bir sahifesinde kişinin kendisi ile ilgili bütün bilgiler bulunuyordu. Dini, mezhebi askerlik durumu ve daha başka bilgiler de ihtiva ediyordu. Daha sonraları yaşı uygun olanların fotoğraflarının yapıştırıldığı nüfus cüzdanlarını taşımak adeta bir işkence gibiydi. Hangi cebinize koyarsanız koyunuz eziyet ve sıkıntı veriyordu. Ceket giyerseniz iç cebinize koyarak rahat bir nefes alabilirdiniz. Kafa kâğıdından nüfus cüzdanına terfi edenlerin nasıl bir duygu içinde olduklarını bilmiyoruz. Bu sayfaların arasına başka çnemli evrakların katlanarak saklandığı da olurdu. 32 sayfalık nüfus cüzdanı defterinin bizde bıraktığı duygu daha çok ay yıldızlı sayfaların verdiği aidiyet duygusuydu. Yapraklarındaki ay yıldız bizler için gurur vesilesiydi. Sayfalarını karıştırıp her bir sütunun ne zaman ve nasıl dolacağını çocuk aklımızla merak eder dururduk. Doğduğumuz yerin ayrı bir sütun içinde yer alması coğrafya sevgisine vesile olduğunu söylemek zor değildir. Doğduğun toprakları nüfus cüzdanında ayrı bir sütunda görmek açık/gizli sevinç vesilesi olmuştur.

     Coğrafya şahsiyet gelişmesinde mühim bir faktördür. Yemek çeşidinden  hayat tarzına, doğum geleneklerinden cenaze törenlerine her alanda etkilidir. 32 yapraklı nüfus cüzdanı defterinden plastikle kaplanan kimlik kartına geçişte değişen ne oldu? Evvela taşınması daha kolay oldu. Ceplere kolayca sığdı. Plastik ile kaplanınca taşınması kolaylaştığı gibi daha uzun ömürlü oldu. Sonunda kimlik kartları plastik banka kartları gibi daha kolay taşınabilir şekle girdi. Son şekline gelmesi bir devrim gibi gösterenler de oldu. Aslında haksız sayılmazlar şoför ehliyeti olanların ehliyetleri elektronik ortamda plastik kartlara işlendi. Eskiden çok sayfalı olan şofür ehiyeti plastik kartlara dönüştürüldü. İkisi birleştirildi. Taşıma mecburiyeti var mı bilmiyorum. Ama kimlik numaranızı ezberlediyseniz işinizin kolaylaştığını söyleyebiliriz. Konumuz elbette nüfus cüzdanının tarihini anlatmak değilidr. Bu bilgileri meraklılar istedikleri anda elektronik ortamda ulaşabilirler.

     Kimliğin insan şahsiyetinin gelişmesindeki etkisi tartışmasızdır. Elbette bunun istisnaları vardır. Evvela doğduğu topraklara karşı sevgi ve muhabbet ile bağlı olurlar. Bu bağlılık elbette hayat tarzı ve kültür bağlılığı ile olur. Coğrafya ile ilgili kısımların daha etkili olduğunu söylemenin bir mahsuru olmasa gerek. Doğduğu topraklar üzerindeki tarihi hadiseler sevginin ve muhabbetin kaynağını teşkil eder. Lazım gelen, bu sevgi ve muhabbetin  bilgiye dayandırılmasıdır. Bilgiye dayanmayan sevgi ve muhabbetin ömrü uzun olmaz. Bir kimlikten neticede bütün bir vatan toprağının çıkacağını söylemeliyiz.

     Millet olma şuurunun resmi belgesi kimlik kartıdır. Dünya milletler ailesi içinde kimliğimiz ile temsil ediliriz. Temsiliyetin cariliği ayrı bir tartışma konusudur. Ancak, kimliğimiz aynı zamanda tarihimizinde bir belgesidir. Aidiyetimizin şuur kaynağı cemiyet aile ve okuldur. Türk ailesinin sağlam yapısı sayesinde bugünlere millet olarak geldik. Bundan sonra da kimliğimizin muhafazası ailelerimiz sayesinde daha ileri götüreceğimize inanıyorum. İnsanlarımızı inatla kimliksizleştirmenin gayreti boşuna bir emek ve zaman kaybıdır. Dünyadaki her devlet millî bir kimlik oluşturmaya çalışmaktadırlar. Çok milletli devletler dahi bir millet olmanın olmazsa olmaz olduğuna inanmışlardır. En gelişmiş ülkelerin çoğu farklı milletlerden meydana gelmişlerdir. Bunların hangileri olduğunu bilmeyen yoktur. Bir devlette farklı kimliklerden bahsetmek ve bu kimlikleri yasal statülere kavuşturmak devletin kendisini inkâr anlamına geldiği açıktır.

     Bütün bir cemiyetin tek bir kimlik ile temsil edilmesi aynı zamanda coğrafya yani toprağa ve üzerindekilere de sadakatin ifadesidir. Yıkılan eski bir köprünün taşlarını veya tarihi bir kalıntıya ait parçaları özel mülklerinde kullanmak coğrafa ya da vatan sevgisi ile bağdaşmayacağını aklı yetenler bilirler. Bunun bir kimlik zaafiyeti olduğunu söylersek yanlış olmaz. Aynı şekilde toprağın üzerinde canlı ve cansız bütün varlıkları sahiplenilmesi kimlik yani aidiyet şuurunun bir ifadesidir. Makbul olan da budur. Coğrafya, toprak ve üzerindekilerin tamamının mazinin mirası kabul etmek sahiplenmek korumak ve gelecek nesillere devretmek kimliğe sahip çıkılabildiği kadardır. Tek bir kimlik etrafında bu kimliğin gereklerini yerine getirmek toplumu selamete kavuşturacak yegane yoldur. Hemen belirtelim ki Türkiyede tek kimlik vardır. O da Türk kimliğidir.