İnsan ve müzik ilişkisi teolojiden müzikolojiye, antropolojiden sosyolojiye birçok ilmin ve ilim erbabının ilgisine mazhar olmuştur.
Bugün, müziğin kökteki üretimine insanın bir şey katmadığını, müziğin hem melodi hem de armoni olarak tabiatta var olduğunu; zaman içinde insanın tabiattan aldığı müziği işleyerek bugünkü sanat boyutuna taşıdığı bilinmektedir. Bununla birlikte, tabiattaki varlıklar dışında “müzik yapma”nın insanla olduğunu da belirtmemiz gerekir.
Günümüzde her türlü teknolojik gelişmeye rağmen, müzik yapabilmek için insana ihtiyaç vardır.
Bilindiği üzere insan da müziği bütün bedeniyle; özellikle dimağı, diyaframı, gırtlağı, yutağı, eli ve ayağıyla yapar.
Müzik, ontolojik bakımdan, yani varlık olarak cihanşümûl yani bütün cihanı-dünyayı kapsayan bir olgudur.
Evrensel müzik, modern müzik, çağdaş müzik ifadeleri uydurma ve dayatma ifadelerdir. Çünkü müzik millîdir. Milletlerin müziği vardır. Günümüzde birçok milletin müziği diğer milletlerin fertleri tarafından da dinlenir ve sevilir hale gelmiş olmakla birlikte, bir dünya müziğinden söz etmek mümkün değildir.
Ayrıca müzik insanın özgürlük alanıdır.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, müziğin temel enstrümanı, çalgısı-sazı insan bedenidir. Her halükârda müziği bedenimizle yaparız. Sazları-çalgıları bedenimizle çalar, okumayı-söylemeyi bedenimizle yaparız. Kullandığımız çalgılar aslında yine bedenle hareket ettirdiğimiz, bedene ve müzik yapmaya yardımcı teknik araçlardır.
Çalgıların-sazların da milletlerarası tarafları vardır. Mesela davul ve türevlerini dünyanın her tarafında görürsünüz. Bir tekne ve sapı bulunan, elle çalınan kollu-saplı çalgıları bütün milletlerde görürsünüz. Bunlar kültür paralelleridir. Ancak, bir Hitit kabartmasında bağlamaya benzer bir sapı ve tekne kısmı bulunan çalgıyı “Bağlamanın Atası” diye gösterirseniz bu ucuz bir yaklaşım olur.
Türk dünyasında müzik ifadesi yerine “Küy” kullanılmaktaydı. Zaman içinde “Küy” ifadesi daha çok saz eserlerinin adı olmuştur. Keza Türkü ifadesinin de “Türk Küyü”nden dönüşmüş olduğu düşüncesini desteklediğimizi sık sık ifade etmekteyiz
Bugün Türk dünyasında bağlamaya benzer dutar, dombra, komuz, kopuz gibi sazlar çalgılar vardır. Kopuz ismi de bir zaman bütün Türk çalgıların genel adı olmuştur. Günümüzde, yaylı kopuz, oklu kopuz, okluğ, ıklığ, ağız kopuzu, üç telli kopuz gibi ifadeler Türk çalgılarının hem sınıflayıcı, hem de tanımlayıcı adlarıdır.
Kökeni ne olursa olsun, ilk olarak kim tarafından üretilmiş, icat edilmiş olursa olsun, çalgılar milletlerin kültürlerine göre şekil alırlar.
Türk kültüründe saz ifadesi, genel olarak Türk müzik kültüründeki çalgıların ortak adıdır. Ancak dar anlamda bugün bağlama dediğimiz çalgıya da vatandaşlar arasında saz denilmektedir.
Son zamanlarda bağlamaya saz denilmesi noktasında, akademik çevrelerde bazı teklifler, girişimler ve hatta dayatmalar olmuştur. Ancak “Bağlama” ifadesi Türk müzik camiasında oturmuş bir ifadedir. Bu sebeple, dayatmaya kadar giden, ‘bağlamaya saz diyelim’ düşüncesinin sağlam bir gerekçesi yoktur.
Bilindiği gibi Türk müziğinde sazende ve hanende ifadeleri, saz çalanlarla, müzik eserlerinin söz kısımlarını seslendirenleri-okuyanları ifade eder.
Türk müzik kültüründe neredeyse her çalgının icadı-doğuşu bir efsaneye bağlanmıştır. Çalgıların sesinin “Kutsal” olduğu Uluğ Türkistan’ın bütününde kabul gören bir anlayıştır.
Keza söz konusu çalgıları seslendiren-icra eden “Ozan”ların da kutsal adamlar olduğu inanışı vardır.
Nitekim savaşlarda sırtında kopuzu olan savaşçının “Ozan” olduğu düşüncesiyle ona dokunulmazmış.
Bu yazıdan muradımız diğer kültür unsurlarında olduğu gibi müziğin kökeninde inanç olduğu; zaman içinde değişip dönüşerek farklı alanlara ve anlamlara evrildiği; buna rağmen inanca dayalı müziklerin “Tekke”lerde, “Cami”lerde yaşadığından bahisle: müziğin sıra dışı bir kültür unsuru, esasen bir “Kevnȋ Âyet” olduğu, geçmişte müzik yapanların “Kutsal Adam” olarak görüldüğünü anlatmaktır.
Sonuç olarak insanoğlu müzik olgusuna kendinden bir şey katmamıştır. Keşfettiği melodi ve armoniyi alıp kullanmıştır.
Bu sebeple insan olarak havalara girmeye sebep yok.
Esen kalınız…