Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş tüm hızıyla sürerken, asrın lideri Cumhurbaşkanımızın girişimleri ile açılan, tahıl ürünlerinin bize ve dünya pazarlarına ulaşmasını sağlayan “Tahıl Koridoru” diye nitelendirilen, Karadeniz’i kullanan gemilerin geçiş güzergâhları, Rusya’nın kararı ile geçici olarak gemi trafiğine durduruldu.
Ukrayna’nın bu hattı kullanarak bize ve dünya pazarlarında satışa sunduğu tahıl ürünlerinin en büyük müşterisi biziz…
Satışa sunduğu ürünlerin yaklaşık yüzde otuz beşini, Türkiye tek başına alıyor.
“Malumunuz ülkemiz tarıma pek de müsait değil, ekilebilir topraklarımız yok denecek kadar az… Ayrıca toplu konut hamleleri ile zaten biz bu arazileri değerlendiriyoruz.
Ürünü dalında/tarlada bırakan üretici bolluk karşısında ne yapacağını şaşırıyor…
Paramız bol, bastırır bedelini alırız istediğimiz ülkeden…
Tarımsal desteklerden yararlanan üreticimiz, parayı koyacak yer bulamıyor…
Yerli ve millî çiftçimizin zaten tarlasını ekip biçmemesine de anlam veremiyoruz… Mazot ve gübre fiyatları dünyada en ucuz bizde iken bunu da anlamak mümkün değil… “
Yaşanılanlar şaka gibi geliyor değil mi? İnan edin şaka değil. Yaklaşık yirmi yıldır uygulanan yanlış tarım politikaları ve bu politikalar sonucunda bitme noktasına gelen Türk çiftçisinin hali budur.
Bu arada vatandaşımızın da bakkal, market, şarküteri, manav ve kasap ile olan alışveriş koridorunun da kapandığı haberlerine ulaşıyoruz.
Bu haberi pek de önemsemeyebilirsiniz, ancak bir paket makarnanın 10 liraya, bir ekmeğin 4 liraya (ikili ekmekler 8 lira) dayandığı bu günleri, pek de uzak olmayan bir gelecekte arayacağız. Her haneye 3 çocuk diye tavsiyede bulunan iktidarın; bu çocukların doyurulması noktasında üç maymunları oynaması artık bizleri şaşırtmıyor. Günümüzde birçok aile günlük olağan giderlerinde ciddi kısıntı yaparak yaşamaya çalışmaktadır. 30 adet yumurtanın bulunduğu bir koli yumurta piyasada en ucuz 60 liraya dayanmıştır. Çocuklarına kahvaltıda yumurta yediren aileler git gide azalmaktadır. Geçen akşam haberlere çıkan bir anne, sabah haşlamış olduğu yumurtayı ikiye bölerek çocuklarına yedirdiğini söylediğinde içim acıdı. Bu millet bu hali hak etmiyor.
Saraylarda zevk ü sefa içinde otururken, ağırlanan misafirlerin bulunduğu masaya onlarca çeşit ürün dizilirken, bu ürünler bu insanların ödediği vergiler ile karşılanırken, içi rahat edene ve sessiz kalana diyecek söz bulamıyorum. Sizlere bu durumun hesabını sormak için sandık başında bunları hatırlamanızı rica ediyorum.
İktidarın muhalefetteyken dile getirdiği meşhur çay ve simit hikâyesini hatırlarsınız. Üç çocuklu bir ailenin, üç öğün çay ve simitle beslendiği ve ortaya bir çıkan parasal değerin ve ardından gelen vurucu sözlerin yüksek sesle telaffuzu… “bu iktidar benim vatandaşıma, bir çay ile simiti bile çok görüyor…” Nidaları halen kulaklarımızdadır.
Kapanan koridorların çözümü çok basittir. Vatandaşın önüne er ya da geç gelecek sandık bu işin çözümü olacaktır. Rahmetli Demirel’in meşhur sözü aklıma geliyor. “Tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur…” Kapanan koridoru da sandık açar. Ha Karadeniz ha mahalle bakkalı, fark etmez… Emin olun.