KANAYAN YARALARIMIZ

    Biz güzel coğrafyamızda huzur içerisinde yaşamaya çalışırken; ekonomik sıkıntılar ve haksızlıklar insanımızın belini bükerken; tüm bunların tuzu biberi olacak gelişmeler, kanayan yaramıza adeta tuz basıyor. Doğu Türkistan’da soydaşımız olan Türklere yapılan eziyetler çok kısık bir sesle dile getirilirken, kulaklarımızı tıkamak, başımızı toprağa gömmek sorunun hallolduğu anlamına gelmiyor… Adeta burnumuzun hemen dibinde yaşanan ve bizi bir o kadar daha üzen bir başka büyük trajedi de Filistin’de akan mazlum kanları… Vicdan sahibi her insanın karşı çıktığı bu gelişmelerde, bizim tepkimiz protestolardan ve yardım kampanyalarından öteye gidemese de; bizim yerel tabirle Allah’ın gücüne gider dediğimiz noktada, yüce Allah bir şekilde bunları hadlerini bildireceklerdir. Bu belki bizim elimizden olacak, belki de başka bir felaketle karşılaşacaklar…

Bu zulmü yapanların yanına bunun kar kalmayacağından emin olabilirsiniz. Bazı Devlet idarecileri ne kadar ikiyüzlü değil mi? Daha doğrusu sözde medeni Batı’nın ve Doğu’nun devlet yöneticileri…

Gücü eline geçirmiş olan şer odakları kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmekte; televizyondan ve sosyal medyadan gördüğümüz kadarıyla damarlarında insan kanı akan bazı dünya vatandaşları, Filistin’de yaşanan zulme de tepkisiz kalmamışlardır.

    Din, dil, ırk gözetmeksizin dünyanın neresinde bir haksızlık varsa buna karşı sesini yükselten tüm insanlara selam olsun…

Bizi biz yapan, Türk’ü Türk yapan asıl değerlerde bunlar değil miydi? Binlerce yıl öncesinde zulüme başkaldırmış, hakkın savunucusu olmuş atalarımız, dünyanın dört bir tarafında derin izler bırakmışlardır. Türk’ün töresini taşlara kazıyıp, töreye bağlılığın esas olduğunu, bunun bizim en değerli varlığımız olduğunu, bizlere tarihten derinliklerinden haykırmıştır. Ne oldu bize? Ne oldu gencimize? Ne oldu yaşlımıza? Ne oldu emeklimize de boğazının derdine düştü…

Ay sonunu getirebilmenin hesabını yapmaya başladı insanımız…

Üreticimiz tarladaki mahsulünü düşünmekten kendini alamadı! Esnafımız ay sonundaki ödemesini düşünmekten gözünü kırpamadı! Öğrencimiz yıl sonu nasıl bitireceğini, işçimiz memurumuz ay başına kaç gün kaldığını hesaplamadan bir anı geçmez oldu! Kasıtlı olarak bu hale getirildik… Bir hükümeti veya bir partiyi suçlamıyorum. Bizi bu hale düşürmek isteyenler, bizi savaş sahasında yenemeyeceğini anlayan güçlerdir…

Bizi bu hale getirerek resmen elimizi kolumuzu bağladılar.

    Kürsülerden güzel vaatler söyleyerek iktidara gelenler de zaman içerisinde kendi ilkelerini unutarak lüks ve şatafat içerisinde cılız söylemler yapmaya başladılar…

Halkın bunlara ne dereceye inandığı son seçim sonuçlarında açıkça gözükmektedir…

Düşünmeden edemiyorum…

Acaba bu toplum toparlanabilir mi? Eski gücümüze, eski ağırlığımıza kavuşabilir miyiz?

    Kanmayın kürsülerden söylenen süslü laflara…

Eğer o laflardaki ağırlığınız olsaydı; size danışmadan sizin izninizi almadan bu bölgede kuş uçmazdı…

    Ne oldu İsrail ordusunun, Akdeniz’deki uluslararası sularda vurduğu Mavi Marmara gemisinde şehit düşen insanlarımıza?.. Başına çuval geçirilen askerlerimizin öcünü alabildik mi? Kurulan sınır mahkemelerini unuttuk mu?.. “Pişman değilim” diyen teröristin sırtını sıvazlayıp, “hadi biz seni affettik” derken içimize sindi mi?..

Yazık bu millete, yazık bu milletin değerlerine…