KADİM ELAZIĞ’DAN KÜLTÜREL YOZLAŞMAYA

Köklerini Orta Asya bozkırlarının uçsuz bucaksız kültür kodlarından beslenen, Türk kimliğinin ve kültürünün derinliklerinde yer alan kadim şehir Elazığ, her yönüyle Anadolu’nun göz bebeği konumundadır. Şehrin müstesna musiki yapısından, sosyal yaşamına, halk oyunlarına kadar uzanan zengin kültürel mirası, Elazığ’ı Türkiye’nin en önemli kültür mozaiklerinden biri haline getirmiştir. Bu tarihi derinlik, bir yandan geçmişin değerlerine sahip çıkarken, diğer yandan modern dünyayla uyum içinde var olmayı başarmaktadır.

Ancak ne yazık ki son dönemde, bu kadim kültürün eriyişine tanıklık ediyoruz. Özellikle yaz aylarında gerçekleştirilen düğün merasimlerinde, dışarıdan dayatılan “Gırani” ya da adını bile koyamadığımız sanattan uzak müzik türlerinin yaygınlaşması, kültürel yozlaşmanın habercisi olmuştur. Şehirde, yıllar boyu icra edilen yerel halk oyunları neredeyse unutulma aşamasına gelmiştir. Bu kültürel erozyon, yalnızca şehrin geleneklerine değil, sosyolojik yapısına da derin darbeler vurmuştur.

Son yıllarda Elazığ’ın hızla farklı kültürlerin etkisi altına girmesi, Harput Beyefendisi dediğimiz zarif simaların artık neredeyse yok olmasına sebep olmuştur. Kültürel değişim domino etkisi yaratarak, bölgedeki bazı terör sempatizanı siyasi oluşumların da güç kazanmasına zemin hazırlamaktadır. Bu durumun böyle devam etmesi halinde, ilerleyen yıllarda bu tür yapıların daha da güçleneceği endişesi mevcuttur.

Bir zamanlar birçok kolej, gazete ve basın organlarının bulunduğu, pedagoji okullarıyla eğitim faaliyetlerinin sürdürüldüğü, bando ve orkestraların icra edildiği, musiki meşklerinin yapıldığı Elazığ, bugün “Gırani” ile eğlenen bir topluma doğru hızla evrilmektedir. Görünen köy kılavuz istemez misali, gelecekte önüne geçilemeyecek bir kültürel değişim ve dezenformasyon sürecine doğru ilerlediğimiz aşikardır.

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937 yılında gerçekleştirdiği Elazığ ziyaretinde, Harput türküleri ile düzenlenen gecede en eski mahalli sanatçıların katılımıyla şehrin kültürel zenginlikleri yaşatılmıştır. Atatürk’ün, bu eserlerin korunması ve notaya alınması yönünde verdiği talimat, şehrin kültürüne olan bağlılığını göstermektedir. Aynı duyarlılığı bugün de bürokrat ve siyasilerimizden beklediğimizi ifade etmek isterim.

Elazığ sevdalısı biri olarak, şehrin öz kimliğinin bu hızla erimesine tanıklık etmek son derece üzücüdür. Eğer bu durum böyle devam ederse, öz Elazığlıların bu kadim toprakları terk edeceği ve Harput kültürünün tükenme noktasına geleceği açıktır. Bu nedenle Elazığ halkına çağrımız; atalarımızın mirası olan bu kültürel değerleri unutmadan yaşatmak ve gelecek nesillerimize aktarmak yönündedir. Bu, ceddimizin bize bıraktığı en önemli vasiyetlerden biridir.