HORASANDA HALI DOKUNUYOR

Horasanda halı dokunuyor! Sormuşlar… Enine mi? Uzununa mı? Diye güzel bir deyişimiz vardır. Deyişler boşuna söylenmemiştir. Zaman çarkı içerisinde yaşanılan tecrübelerden, edinilen bilgi birikimi sonucu ortaya çıkmıştır. Özellikle yaşadığımız deprem felaketlerinden sonra, uzaktan talimatla yapılan işlerde; bu deyim aklımıza gelmiş ve en sonunda bu haftaki yazıma konu olmuştur. Bir iş yaparken, özellikle Devlet işlerini yürütürken daha dikkatli ve titiz davranmamız gerektiğine inanıyorum. Toplumumuzu hastalık gibi saran, bir önyargı, bizi telafisi güç ve maddi olarak zor durumlara soktuğuna inanıyorum. EN İYİSİNİ BEN BİLİRİM, BEN BİLMEZSEM BENİM EKİBİM BİLİR HASTALIĞI, dedikleri bir salgın yaşadığımıza inanıyorum. Kime sorsanız en iyisini o bilir. Herkes deprem konusunda bilgili, inşaat konusunu yalayıp yutmuşlar, ekonomi derseniz herkes ekonomist olmuş… Ortak akıl ise orta çağdan kalma bir deyim olarak hafızların bir köşesinde duruyor. Kimisine göre bina sağlam, kimisine göre çürük… Palu kumuyla yapılan binalar yıkılmazken, diğer kumlarla yapılan bina büyük riskli… demiri, mühendisliği, statiği, uygulamadaki realiteleri sorgulayan yok… Bunu söyleyenin de duvarda asılı duran bir mühendislik diploması olduğunu düşündüğünüzde Horasana gidesiniz geliyor.

    Uzak dağ başlarına yapılan Toki evlerinden sonra, Hükümetimiz Yerinde Kentsel Dönüşüm adı altında bir proje başlattı. Allah Devlet büyüklerimizden razı olsun. Zira Kentsel Dönüşüm için insanımıza maddi anlamda desteklemek, onların yaşadıkları yerde sağlam ve güvenilir binalara yerleştirmek çok yerinde ve güzel bir proje. Ancak gel gelelim, halkın içerisinde olmadan, uzaktan yaptım oldu mantığı ile iyi düşünülmeden yapılmış projeler bir kısım halkın isteklerine cevap veremeyecek; eksik, hatalı ve yaraya merhem olamayacak türden güdük projeler olacaktır. Tıpkı daha önceden açıklanan YARISI BİZDEN KENTSEL DÖNÜŞÜM kampanyasının sadece İstanbul ilini kapsaması, diğer illerin bu kapsamda, daha sonra değerlendirileceğini öğrendiğimiz gibi…

    Bir proje hazırlanacaksa, halkın rahatı ve güvenliği için düşünülüyorsa, en azından halka da danışmak gerekmez mi?

Referandum yapılsın demiyoruz. Ama en azından gelip bir muhtardan, birkaç mahalle sakininden fikir alın be kardeşim.

    YERİNDE KENTSEL DÖNÜŞÜM KAMPANYASI ile ilgili taleplerimizi Sayın Bakanımıza, İlimiz İktidar Milletvekillerine Sosyal Medya üzerinden sesimizi duyurmaya çalışsak ta, karşı cepheden ses seda çıkmadı… Köşemizde yazmaya karar verdim. Gelişmelerle ilgili bilgileri Gazetemizde paylaşmaya devam edeceğim. Ancak durum onu gösteriyor ki Halkın sesi ve talepleri pek de duyulmuyor. Şaşırdım mı? HAYIR… zira yazımın başında belirtiğim salgın, özellikle siyasi kulislerde pek yaygınmış.

   SIKINTIMIZ VE TALEBİMİZ ŞUDUR. Hükümetimizin başlattığı YERİNDE KENTSEL DÖNÜŞÜM KAMPANYASINA, sadece deprem bölgesinde yıkılmış, ağır hasarlı ve orta hasarlı bina sahipleri başvurabilecek… oysa deprem bölgesinde bulunan, belirli bir yaşın üzerindeki binalar da hafif hasarlı olsalar bile ciddi anlamda yorulmuştur. 1999 öncesi yapılan binalar, o tarihte yürürlükte olan inşaat mevzuatlarına göre inşa edilmiş ve gerektiği gibi yapıldığından bugün bile ayakta kalabilmiştir. Ancak az öncede belirttiğim gibi bu binalar yorgundur. Tehlike arz etmektedir. Bu binalarda yaşayan insanlarda bizim insanımızdır.

    Horasanda halı dokunuyor ancak bir sormak lazım… ENİNEMİ? UZUNUNAMI?