Külliyeler Osmanlı Devleti’nde vakıf hukuku sistemini ve hayrat kavramını geliştirmek için ortaya çıktı, zamanla kurumlaştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından, tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına ilişkin yasa ile 1925 tarihinde külliye dönemi kapandı.
2015 yılına gelindiğinde her ne hikmetse yüzyıl sonra Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na Cumhurbaşkanlığı Külliyesi denilmeye başlandı. Ardından medyada, bazı cemaatlerin de külliyeleri olduğu, mezun verdikleri haberleri yayınlandı. 2018 yılı Aralık ayında ise tarihî Harput’a, Diyanet Külliyesi yapılacağı, inşası için ihaleye çıkıldığı yazıldı.
Oysa Harput’un tarihinde külliyeye rastlanmaz, Harput’ta çok sayıda mescit, köklü camiler olduğu gibi Kurşunlu medresesi, Sarahatun medresesi gibi medreseler vardı.
Elazığ’da doğmuş-büyümüş, Harput’a ilişkin pek çok yazılı kaynaktan Harput’un tarihini araştırmış, Elazığ sevdalısı biri olarak sormak istiyorum; Harput’un tarihî yapısına, mimarisine, kültürel dokusuna uygun olmayan, gayri iktisadi ve ölü bir yatırım olan, bugüne kadar halkın ödediği vergilerle milyonlarca harcama yapıldığı belirtilen ve daha ne kadar harcanacağı da bilinmeyen Diyanet Külliyesi yeri için neden tarihî Harput seçilmiştir?
Öte yandan 20 Ocak 2020 tarihinde Elazığ’da meydana gelen depremin ardından, ekonomik sıkıntıların yanı sıra mağduriyet, hukuksuzluk ve adaletsizlik gibi pek çok sorun yaşandığı belirtiliyor. Medyada hasarlı pek çok yapıya müdahale edilmediği halde hakkında “yıkım kararı” bulunmayan, çevresindeki nüfus yoğunluğu ile şehrin yükünü çeken Anadolu liselerinin yıkıldığı, deprem konutlarının dağıtımında haksızlıklar yapıldığı, tarihî Elazığ Halkevi’ -Öğretmenevi-nin gasp edildiği, çiftçinin ekip, biçemediği, esnafın siftah edemediği, insanların evine ekmek götüremediği gibi haberler yayınlandı.
Türkiye’de Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri yüzyıl boyunca din eğitimi de dâhil hayatın her alanında aklın ve bilimin ışığında eğitim veren devlet okullarında yoksul-zengin, kız - erkek ayırımı yapılmadan eğitim imkânı sunulmaktadır. Bu durumda Elazığ’da yıkım kararı olmadığı halde yıkılan ve yerine yenisi yapılmayan kaliteli eğitim verecek devlet okullarına ihtiyaç varken, Harput’un UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesini ve Harput’un kültürel ve doğal mirasının korunmasını engelleyen, çağdaş dünyanın akıl, bilim ve irfanına uzak bir külliye tarihî Harput’a neden yapılır?
Ne yazık ki ülkemizde kendi kazanımları, kendi zenginlikleri için dini istismar eden, çıkar odaklı, çocukların ideolojik dönüşümlerini sağlamayı amaçlayan, sadakat üretmeye yönelik, siyasetle iç içe bir sistemin olduğunun yeterince anlaşıldığı bir dönemdeyiz!
Şunu da belirtmeliyim ki tarihî Harput’a hak ettiği duyarlılığı göstermeyen, Elazığ siyasetçilerinin, Elazığ’daki yetkili ve ilgili kurumların, Fırat Üniversitesi bilim insanlarının ve de sivil toplum kuruluşlarının vebali vardır!