Bir hal ehli/ aşk ehli / irfan ehli insan daha bir yıldız gibi kaydı aramızdan…
Allah dostlarını, ‘gökteki yıldızlar misali’ Sahabe Meşrepli insanımıza benzetirim.
Bir Harput Beyefendisi, kültürümüze aşina insan, “Mustafa Döner’de Hakk’a yürüdüler!”
Yıllar öncesinden hatırlar mısınız; Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde (AKM), Manas Gönül Evi’nin öncülüğünde gerçekleştirilen ve TRT’den de canlı olarak yayınlanan , “Fuzuli Gecesi’nde Mehmet Özbek, Paşa Demirbağ, Mustafa Döner ve Nihat Kazazoğlu…” birlikte sahnedeler.
Keman Üstadı Mustafa Döner’in, Fuzuli’ye ait olan eseri büyük bir aşk, vecd halinde söyledikleri;
“Yâ Râb belâ-yı aşk ile kıl âşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan kılma cüdâ beni” eseri hala kulaklarımızda!
Mehmet Özbek öyle bir teşbih sanatı ortaya koyarlar ki,
“Harput, musikimizin kıblesi…” ifadesiyle hikmet dolu değerlerle bezenmiş Harput Musikisinin zenginliğini ifade ederler. Mustafa Döner, o zenginliğe aşina bir karakter…
Bir Tebrizli Şair, Harput için, “Asya’nın gül bahçesi…” derler.
Harput, Anadolu Coğrafyasında, ‘müstesna bir iklime sahiptir…”
O iklimde, ‘Mevlana sıcaklığı, Ahi Evran serinliği, Yunus derinliği…’ sizleri kendisine cezbeder.
Mustafa Döner’in en sevdiği eserlerden birisi de, Niyâzî Mısrî’ye ait;
“Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Burhan sorardım aslıma aslım bana burhan imiş”
İnsanın kendi aslına dönüşü/ o dönüş yolunda ki rağbeti kadar müstesna bir yol olabilir mi?
Manas Gönül Evi, hal ehli, sohbet ehli insanlarıyla, “Elâzığ Şehrinin İlim, Hikmet, Marifet, İrfan Ocağı…” olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yıllarca Kürsübaşı Sohbetleriyle Manas Gönül Evi’nde halka olan aksaçlılarımız bu şehrin her biri kendi alanlarında, ‘kaynak kişiler’ olmuşlar. Bildiklerini paylaşmakta da hiçbir zaman imtina/ veya cimrilik etmemişlerdir.
Her zaman için söylerim, “sanatı/ veya sanatçıyı ilim muhiti besler…” İlim muhitine önem vereceğiz. Ki, “erdemli insandan erdemli şehir düşüncesine vasıl olalım!”
Bir nesil, bu şehrin yıldızları birer birer aramızdan kayıyorlar… “Âlimin göçmesi, âlemin göçmesi!” gibidir efendim. Geçmiş ile bugün arasında aman ha, ‘tefekkürü…’ terk etmeyelim.
Bir söz vardır, “O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler…”
O güzel ve muhterem insanlar, elbette ki, bizler üzerinde de, ‘derin izler bıraktılar…’
Bu insanların her biri, şehrin aksaçlıları olarak bilinirler… Bizlere, ‘mazi ile ati arasında çok önemli köprüler kurmuşlardır’ Şehrin hafızasına günümüz tabiriyle katma değer kazandırmışlardır.
Ölüm bir ders mi?
Hem öylesine etkileyici bir ders ki, o dersi derin bir tefekkürle okumalıyız;
“Öğreneceksin yüreğim, öğreneceksin…
Dünyanın hasret, ölümün vuslat olduğunu…” öğreneceksiniz.
Şadi Şirazi, insanı şöyle tarif ederler;
“Yek katre-i hûnest ve sâd hezâran endişe…”
Mealen, “İnsan; birkaç damla kan ve bin bir endişe…”
Yakarışımız nedir;
“Rabbim bizlere; kalbi huzur, kalbi sükûn, kalbi ihlas, kalbi hidayet ver…”
Kalbin, bütün endişeleri yıkarak huzura, sükûna, güvene, ihlasa kavuşması…
Mustafa Döner’de, bu ihlas kültürüne tanık oluyorduk…
Sohbetleri, ‘aşk ve vuslat üzerine olurdu…’
Necip Fazıl Kısakürek,
“Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek…”
Kaf Suresi 21.nci ayette şöyle buyrulur;
“Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir”
Ahiret erzakını bizler, ‘bu dünyada hazırlıyoruz’
Rahmetli Döner, irfan meclislerinin; ‘ses, söz ve sohbet ehli insanımızdı’
“Türküler” şiirimizde şöyle diyoruz;
“Türküler, şarkılar ses dünyamız
Türkülerle söyleşir, dertleşiriz
Şiir, sanat, edebiyat; söz dünyamız
Sözümüzle halleşir, eğleniriz”
Sohbet Kültürü, Ahmet Yesevi ’den süzülerek gelen bizlerin irfan kültürüdür.
O kültürle hemhal olmuş, o kültürle Harput’un ilim dünyasına nüfuz etmiş bir şahsiyet olarak Mustafa Döner’i tanıdık… Hele rahmetli, Erhan Saraçoğlu, Hüsamettin Septioğlu, Ziya Çarsancaklı, Paşa Demirbağ gibi şahsiyetlerle sohbet dünyası kabından taşar, giderek deryalaşırdı…
Bu şehir o kadar nezih şahsiyetleri içerisinden çıkardı ki, inşallah gelecek nesillere de bu erdemli kültürü bu şehir insanı taşıyacaktır. Selam ve Muhabbetle