GULEMAN YA DA ALACAKAYA

Tamamen kaybolmak üzere olan bir toprak parçası üzerinde yeni bir devletin kurulması önceki yüzyılın en büyük tarihi hadisesidir. Yüz yıl önceki bu kuruluşun yüz yıl sonra değeri ve eşsizliği daha iyi anlaşılacağı da açıktır. Bu topraklar üzerinde yüz yıl evvel yaşayanlar bugün daha iyi anlaşılmaktadır ki yoksul, umutsuz ve çaresizdiler. Tanrının yardımı ile Mustafa Kemal ve arkadaşları bu insanlara umut ve çare olarak adeta yeniden küllerinden doğmalarına vesile oldular. Yeni devletin yapacağı çok iş vardı. Sağlıktan eğitime, adaletten bayındırlığa, tarımdan sanayiye hasılı her alanda yapacak çok iş vardı. Yoksul ve çaresiz Anadolu insanını ekonomik gelişmesini yoksulluktan kurtarılmasını da sağlamak öncelikli işlerden sayıldı. Bunlardan biri de yeraltı kaynaklarının işletilmesidir.

Anadolu’daki yeraltı kaynaklarını milletin hizmetine sunmak için alınan tedbirlerden biri de Etibank’ın kurulmasıdır. Atatürk’ün öncülüğünde 1935 yılında Etibank adı altında bir banka kuruldu. Bu banka bankacılık hizmetleri yanında yeraltı madenlerini işletmek görevi de vardı. Yeraltı kaynaklarının en zengin olduğu yerlerden biri de eski ismi Guleman olan bugünkü Elâzığ’ın Alacakaya ilçesidir. Doğu Anadolu Torosları üzerinde çevresi tamamen yüksek dağlarla çevrili bir yerleşim yeridir. Bir tesadüf eseri burada dünyanın en zengin krom yatakları olduğu anlaşılmıştır. Cumhuriyet ile birlikte işletme faaliyetleri Etibank tarafından gerçekleştirilmiştir. Krom az da olsa yer üstünde bulunuyordu. Yer üstünde bulunan bu ağır taşlar bir odun yükünün dengede kalmasını sağlamak için kullanıldığında bu işi yapan köylünün gelecekte büyük bir işletmenin açılmasına vesile olacağını bilmiyordu. Köylünün hayvanına yüklediği odunun dengesini sağlamak için kullandığı ağır taş Maden’de bir maden mühendisinin dikkati sayesinde keşfedilmiştir. Guleman ismi de bu mühendisin soy isminden kaynaklanmaktadır. Şimdiki Alacakaya ilçesi 1990 yılında ilçe olmuştur. Alacakaya ismi ise muhtemelen krom madeninin rengini çağrıştırdığı içindir. Şimdilerde daha meşhur olan Vişne Mermer ile de özdeşleştirenler de vardır. Cumhuriyet öncesi sadece hayvancılık ile geçinen bu bölgedeki insanların meşe ormanlarından topladıkları odunları da 20 km uzaklıktaki Maden ilçesinde bulunan bakır madeninin eritilmesi işleminin yapıldığı kalhaneye taşıyarak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlardı. Tarım arazilerin azlığı meşe ormanları ile kaplı dağları bu bölge insanını zor bir hayat şartı ile sınırlandırmıştı. Ne zamanki Etibank krom madeninin çıkarılması için işletmeler açılınca bölge insanının kaderi de değişti. Sadece Alacakaya ve köyleri ile sınırlı olamayan ekonomik tesir komşu il ilçe ve köy sakinlerini de etkiledi. Bölge bir cazibe merkezi haline geldi. Zor arazi şartlarından dolayı yer altının binlerce metre derinliğinde açılan tünellerden çıkarılan krom madeni hafif vagonlar vasıtası ile yer üstüne oradan da havai hatlarla (bir nevi teleferik) 20 km uzaklıktaki tren istasyonlarına ulaştırılıyordu.

Maden sahalarının artması üzerine çevre il ilçe ve köylerden gelenler için misafirhaneler, fırın, lokanta gibi hizmetlerin yanında bölgeye hitap eden hastane de inşa edildi. Savaş artığı bir cemiyetten modern sanayi ile uğraşan bir toplum olma yolunda Guleman/Alacakaya sosyal bilimcilerin incelemesi gereken yerlerden biridir. Krom maden sahalarının artması bölge insanının geçim kaynaklarının temel bir unsuru oldu. Her ne kadar binlerce metre derinlikte çalışmanın hayati riskleri varsa da yapacak bir şey olmadığından bu şartlarda canla başla çalıştılar. Yer altı ve üstündeki cevherleri taşıyan minik yük trenleri adeta büyük oyuncak trenlere benzetebiliriz. Her şey çıkar çatışmalarının ayyuka çıkması ile işlerin bozulmasına varınca devrin yöneticileri de çareyi özelleştirme adı altında maden sahalarını ve buna bağlı kuruluşları satarak işin içinden çıktılar. Özelleştirme kavramı ile kısa zamanda büyük bir sorun olarak görülen işetmelerden kurtulduğunu sananların yanıldıklarını da anlamalarının bir anlamı kalmamıştır. 20 km mesafeli havai hat, yüzlerce tesis heba edildi. Bir şirkete ihale edilen maden ocak ve tesisleri artık kâr amacı dışında hiçbir şey düşünmedi. Sermayenin tabiatında kâr etmek dışında bir gayesi de yoktur. Devlet bir şirket midir? Şimdi insanlara tepeden bakan şirket yöneticilerin hiçbir kusuru yoktur. Düşünülmeden sosyal menfaatleri hesap etmeden yapılan bu uygulamaların daha büyük yaralar açtığı gün gibi aşikârdır. Kısa zaman için refah sağlamışsa da sonraki zamanlarda artarak devam eden terör ve ekonomik sıkıntıları bunlara bağlayanların sayısı hiç de az değildir. Şahıslara ihale etmenin yerine bölge insanına kazandırılması daha rasyonel bir çözüm olurdu. Ya da olduğu gibi kalsa ve ıslah edilseydi olmaz mıydı?

Devletin bu kadar bir gücü yok mudur? İhaleyi kaparak zenginliklerine zenginlik katanların şımarık tavırlarının sebebi iyi araştırılmalıdır. Millete tepeden bakan bir anlayışın zararını devleti sıkıntıya sokmaz mı? İnsanların devletten uzaklaşmasına vesile olmaz mı? Esasında devletine büyük bir teslimiyet ile bağlı olan bölge insanına bu hal reva görülmemeliydi. Türk milleti bu tip yöneticileri hak etmemiştir. Krom işletmelerinin özelleştirilmesi yeniden gözden geçirilmelidir. Vahşi kapitalizmin sömürü araçları ve taşeronları ülkemiz kaynaklarını istediği gibi sömürmesi bölge halkını da köle muamelesi yapması Türk milletinin gururunu rencide etmiştir. Özelleştirilen Eti Krom işletmesi yeniden millete iade edilmelidir.