ABD, Gazze’yi işgale hazırlanmakta ve dünyanın bu işgale tepkisine göre planlar yapmaktadır.
Gazze şehri, İsrail tarafından tamamen yok edilmesine rağmen, İsrail Başbakanı ABD Beyaz Saray’ında ağırlandı, hatta övgüler ve hediyeler verildi. İsrail’in Lübnan halkına geçen sene yapılan çağrı cihazları ile elektronik savaşı sonucu ölen ve yaralananlar göz ardı edilerek, Trump tarafından bu cihaz savaşı “Büyük operasyondu” denilerek İsrail takdir edildi.
Filistinli olmayan bir Gazze istenmekte ve sonrasında Batı Şeria, daha sonra ise ütopik vaat edilen toprak, yani onlara göre Arz-ı Mev’ud, İsrail çocuklarının hedefi olacaktır.
1948 yılında resmileşen İsrail, bölgeye huzursuzluk, kan ve ölüm getirmiştir. O yıllardan bugüne zaten Filistinliler topraklarından çıkarılmış, yerine İsrailliler yerleşmiştir.
Dünya, ABD ve diğer tüm güçlere karşı bir şey yapamamış ve şu andaki Gazze Şeridi ile tamamen İsrail içinde kalan Batı Şeria mahalleleri Filistin halkına kalmıştı. Gazze yerleşim yeri yerle bir edildi, Batı Şeria ise var ile yok arasında bir mahalle oldu. Filistin topraklarında, ev sahibine masum gibi görülen tekliflerle evden çıkması teklif edilmektedir.
Gazze’nin yaşanamayacak bir yer olmasının sorumlusu ABD ve İsrail’dir. Buradaki yaşam alanının yenilenmesi için ABD askerlerinin yeni bir işgali, her ne niyetle olursa olsun, kabul edilemez.
Uluslararası Adalet Divanı’na göre Gazze, yasadışı şekilde işgal altında bir bölgedir. Filistin halkının topraklarından sürülmesi hukuksuz bir etnik temizlik olacaktır.
Güçlü olanın sözünün geçmeyeceğini en iyi ABD bilmesine rağmen, seçim vaatlerine göre Filistin halkının yanında olması gerekmektedir.
Yaklaşık 3200 yıl önce Filistinliler, bu bölgede Gazze, Aşkelon, Aşdod, Gat, Ekron şehirlerini kurarak bir konfederasyon (Pentapolis) oluşturdular. Yılların devletini yok etmenin bu bölgeye daha fazla kan getireceğini ve dünyanın istikrarını bozacağını bilmeleri lazım.
Yine aynı yıllarda bu topraklara gelen İsrailliler, kendilerine göre tahrif ettikleri bir inanç sistemi ile hem kendi halkına hem de bu topraklara husumeti getirmişlerdir. Arz-ı Mev’ud vaadi iddiasıyla tüm dünyayı kendilerine inandırmışlardır.
Yahudi isnatlarına göre hareket etsek, bizim kutsal bildiğimiz kişi ve peygamberler onlara göre gayrimeşru ilişki ile ilişkilendirilmiş kişilerdir. Lut peygamber ve kızları ile gayrimeşru ilişkinin anlatıldığı Tevrat’ın Tekvin kısmı, yine aynı kitapta Yakup peygamberin oğlu Ruben’in babasının hanımı ile ilişkisi, Yakup peygamberin diğer oğlu Yahuda’nın gelini ile olan ilişkisi ve ikiz çocuk doğurması, bu ikizlerden birinin Peres ismi ile Davut peygamber ve dolayısıyla Hz. İsa ile soy bağı olduğu iddiaları, İslam ve diğer dinlerce kabul görmemiştir.
Bu bölgede dini ve mezhebi anlayışlara göre hareket edildiği sürece, iç ve dış kavgalar bitmeyecektir. Bu topraklarda herkesin dini anlayışı ve olaylara bakışı yüzünden asırlardır kan dökülmekte ve medeniyetler yok olmaktadır.
Eğer bu bölgede dengeler yerine koyulacaksa, tüm tarafların birlikte yaşamalarında veya ayrı yaşamalarında bile huzurlu olmaları teminat altına alınmalıdır.
Hayırlı haftalar dilerim.