Eskişehirspor karşılaşmasını, geçmişte oynadığımız Kardemir Karabükspor maçına benzettim.
Hani o herkesin vazgeçtiği, adeta kaderine terk ettiği Kardemir Karabükspor’dan bahsediyorum.
Yenemeyenin adeta dayak yediği Karabükspor’dan…
2019-2020 sezonunda 2. ligdeyken Sefer Yılmaz yönetiminde sahamızda 3-2 mağlup olduğumuz lig sonuncusu Kardemir Karabükspor’a, bir sezon sonra yine kendi evimizde bu kez Ümit Tekoğlu yönetiminde gelenin-gidenin yendiği ve adeta kaderine terk ettiği rakibimize 2-0 mağlup olmuş ve birlikte 3. Lige düşmüştük.
İşte Pazar günü konuk ettiğimiz Eskişehirspor maçını izlerken geçmişte Kardemir Karabükspor maçlarını hatırladım, hatırlatayım dedim…
Düşerken, kaderine terk edilirken o gün bizim futbolcuları tahrik eden, saha içerisinde canlı yayınlar yaparak “Cehennemden çıkartmıyorlar bizi” diyerek yaygara kopartan ve futbolun ahlaki yapısından çıkan Karabüklü oyunculara acıdım, bugün de Eskişehirsporlu futbolculara…
Yine kaderine terk edilmiş bir takımla karşılaştık.
Karabükspor maçları aklıma gelince de maçtan önce “Zor maç olur, Eskişehirspor bizden puan alırsa kimse şaşırmasın” diye de arkadaşlarıma not düştüm.
Koskoca camia takımı, Türk futbolunun önemli değerlerinden Eskişehirspor da kaderine terk edildi.
Kapanmaya doğru yol aldı, profesyonel ligin son basamağında ve kapandı-kapanacak…
İşleri zor, Allah yardımcıları olsun.
Bu zor şartlarda lige tutunmaya çalışan bir takım karşısında Elazığspor maça iyi başlayarak Mesut’la öne geçse de, uzun boylu oyunculardan kurulu Eskişehirspor bu gole nazire yaparcasına Arda’yla ve yine bir kafa golüyle cevap verdi.
Gol yiyince kırılgan yapı yine öne çıktı ve bu kez de Eren’in orta alanda şık hareketlerle ceza alanına taşıdığı ve mükemmel ara pasıyla buluşturduğu Cihangir Eskişehirspor’u öne geçiren golü atmakta hiç de zorlanmadı.
Zaten Elazığspor savunmasının en önemli zaafı olan araya atılan toplardaki sıkıntısı; genç ve fizik üstünlüğü olan Eskişehirspor karşısında da belirgin bir şekilde ortaya çıkarken, ilk yarıda Elazığspor’un hücum organizasyonlarının içerisinde yer alan İzzet’le 2. yarıya devam edilmemesi bu yarıda Elazığspor’un hücum zenginliğini bıçak gibi kesti.
İzzet, ilk yarıda sağ taraftan çok net pozisyonları değerlendiremese de, takımın ateşleyici gücüydü.
Ortaları yerden ziyade yüksek atması konusunda soyunma odasında uyarıp, 2. yarıya daha iyi motive edilerek devam ettirilebilirdi.
Neyse ki bu yarıda yine Hakkı İsmet’in asistliğinde Mesut’tan alışık olmadığımız 2. kafa golü, “Hacettepe maçındaki gibi bu maçı da çevireceğiz” umudunu doğursa da, kalan dakikalardaki pozisyon fukaralığı bu umudumuzu çabuk söndürdü.
Buna bir de atılan 2 golün hazırlayıcısı Hakkı İsmet’in oyundan alınmasını da eklersek, işimizin zor olduğunu kolay anladık.
Maç içerisinde Eskişehirsporlu oyuncuların tahrik edici unsurlarına üzüldüm.
Niye mi?
Kendi hallerine bakmadan, sırf puan almak için topu oyuna sokmakta geciktiren, Elazığsporlu oyunculara topu vermeyen, yavaş hareket eden bir oyun anlayışıyla Elazığ’dan puan alsan ne olacak, ligde tutunsan ki ne olacak?..
Spor; oynanarak, mücadele edilerek kazanılır.
Keşke bu 1 puanlık kazancı sahada birbirinize sarılarak alsaydınız?
Elazığspor taraftarını tahrik etmek için yapılması gereken ne varsa yapıldı.
Kulüp ceza alacak, taraftar ceza alacak, değdi mi 1 puana?
Kabahat sizde değil, bunu bilesiniz.
Elazığsporlu oyuncular, şu zor durumdaki lig sonuncusu Eskişehirspor’u da yenemiyorlarsa şayet?
Kimse bize “biz iyi takımız, takımı layık olduğu yere taşıyacağız” edebiyatı yapmasın.
Geçeceksiniz…