EMANETE HIYANET

     Son 22 yılda yönetimde iktidar ideolojisini besleyen karar ve icraatın egemen olduğu ve de imar ve rant tutkusunun zirve yaptığı bilinmektedir. Kendilerine emanet edilen tarihi, kültürel ve doğal zenginliklere karşı bir değerbilmezlik sergilenmektedir.  Bu gidişat topluma benimsetilmekte,  yaşam biçimine dönüştürülmekte; halkın, bu değişimleri yeni yaşam düzeni olarak algılaması sağlanmaktadır. Kendilerine emanet edilen değerlere duyarsız davranan resmi makamların yanlış uygulamaları doğru algılanarak, kabullenilmektedir.

     Türkiye genelinde yaşanan bu durum Elazığ için de geçerlidir:

     Gazi Caddesi’ndeki Fabrikatöryanlar’a ait Beş Kardeşler, 1907 yılında inşa edilmiş sıralı beş konaktan oluşan, mimarisi ve görünümü farklı, halkın beğeni duygularına hitap eden konaklardı. Konaklar yıkılmış, yerine çok katlı binalar yapılmıştır. Yani dönemin Resmi makamları Elazığ tarihine mal olmuş bu evlere kadirbilir davranmamıştır.

     Öte yandan Elazığ depreminin ardından deprem bahane edilerek Halkevinin Belediye tarafından gasp edildiği basında ve sosyal medyada yer almıştır. 1933 yılında inşa edilen Halk Evi, 1952 yılında Kız Öğretmen Okulu’na tahsis edilmiş daha sonra Öğretmenevi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yapılmış, mimari yapısı ve konumu ile halkın hatıralarında özel yeri ve değeri olan Halk evi tarihi bir emanettir.

     Bu ahvalde Halkevinin karşısında, bir zamanlar resmi bayramlarında tüm okulların toplu halde saygı duruşunda bulunduğu Atatürk heykelinin de yönünün değiştirilerek yüzünün belediye otobüs durağına çevrildiği, stadyum gibi bazı mekânlardan da ATATÜRK isminin kaldırıldığı belirtilmektedir.

     Bir diğer kadirbilmezlik ise Harput’un tarihî yapısına, mimarisine, dokusuna uygun olmayan Diyanet Külliyesi’nin Harput’a yapılmasıdır. Elazığ halkına hiçbir yararı olmayan sadece çocukların ideolojik dönüşümlerini sağlamaya yönelik, siyasetle iç içe bu yapının tarihi Harput’a zarar verdiği aşikârdır.    Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfının yoğun çabalarıyla UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmek üzere olan Harput’a Diyanet Külliyesi’nin yapılmasıyla, Harput’un tarihi-doğal mirasının korunması engellenerek, Harput’a hıyanet edilmiştir.

     Ayrıca Elazığ’ın işlek yerlerine asılan bazı pankartlarda “Elazığ” yerine “Şehri El aziz” ifadesinin kullanılmasını da anlamak mümkün değildir. El aziz, 1924 yılına kadar Adıyaman’ın bir kısmını da içine alan Malatya Sancağı ile 1935 yılı sonuna kadar da Dersim Sancağını   kapsayan geniş bir alana yayılmış farklı bir şehirdi. Sınırlarının yeniden belirlenmesinin ardından 1937 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ulu önder Atatürk Elazığ’a geldiğinde, şehri çevreleyen verimli ovadan etkilenmiş, El aziz adını değiştirerek “Çok verimli, feyz ve bereket diyarı” anlamına gelen “Elazığ”  adı ile taçlandırmış ve adı nesillerin akılına ve yüreğine altın harflerle kazınmıştır. 

     Elazığ’ın tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerine kadirbilmez davranmak, tarihi mirasa ihanet etmek,  ne acı değil mi?  Ne diyelim Allah ıslah etsin!