Cumhuriyetimizin en kadim ve köklü müesseselerinden biri olan Türk Ocakları, yurdun dört bir yanında milli meseleleri gündeme taşıyarak, toplantılar düzenleyip bildiriler yayımlayarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu mukaddes ocağın ateşi Elâzığ’da da harlı bir şekilde yanmakta, millî meselelerde gösterdiği hassas duruşla şehrin vicdanı olmaya devam etmektedir.
Bu kutlu bayrağı, genç ve cevval şube başkanı Prof. Yavuz Haykır ve onun azimli yönetimi gururla taşımaktadır. Halkın desteğiyle büyüyen bu irade, Elâzığ’ın sesi, ruhu ve yüreği olmuştur. Şehrin kültürel ve milli şuurunu canlı tutan Elâzığ Türk Ocakları Şubesi; seminerler, konferanslar ve anma toplantılarıyla geçmişi geleceğe taşımakta, bu kutlu yolda takdirle takip edilmektedir.
Türk Ocakları, tarih boyunca milletin birlik harcı, vatanın sarsılmaz kalesi olmuştur. Onun en hassas olduğu mesele, ülkenin birliği ve vatanın bölünmez bütünlüğüdür. İşte bu bilinçle, Elâzığ’da düzenlenen bir etkinliğe yönelik gösterdiği haklı tepki, sadece bir övgüyle karşılanmamış; aynı zamanda Türk milletinin milli hassasiyetlerinin yılmaz takipçisi ve öncüsü olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Türk’ün son kalesi, Türkiye Cumhuriyeti üzerinde oynanan bölücü oyunlar dört bir yanda dile getirilirken sessiz kalanlar, tarih sahnesinde yerlerini unutulmaya terk etmiştir. Oysa Türk Ocakları, köklerinden aldığı güçle bu sinsi girişimlere karşı dimdik durmakta, devletimizin ve milletimizin yarınlarına umut olmaktadır. İşte bu umudun en güçlü taşıyıcılarından biri de, her daim inancıyla, kararlılığıyla ve mücadele azmiyle Elâzığ Türk Ocakları olmuştur.
Son günlerde, bazı sözde sivil kuruluşlar, Gazze’de yaşanan zulmü bir maske olarak kullanarak Türk devletini parçalamak isteyenlerin akıbetlerini, Gazze’de şehit düşen mazlumlara benzetme cüretinde bulunmuşlardır. Bu sinsi girişimin, kutsallarımızdan biri olan şehadet kavramı üzerinden kurgulanması başlı başına bir garabetken, üstelik resmi bir kurumun salonunda tertip edilmesi, daha da vahim ve düşündürücüdür.
Gazze hadiselerinde en başından beri mazlumların yanında saf tutan Türk Ocakları, bu maksatlı ve şaibeli anma gecesine gösterdiği haklı tepkiyle, milli vicdanın sesi olmuştur. Bu tepkinin yalnızca bir refleks değil, aynı zamanda bir duruş olduğu aşikârdır.
Prof. Yavuz Haykır, başından itibaren Türk Ocakları olarak Gazze’deki katliamları protesto etmiş, toplantılar düzenlemiş, bildiriler yayınlamış ve bu şekilde Türk milliyetçilerinin vicdanını yüksek sesle dile getirmiştir. Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında, "din elden gidiyor" maskesiyle halkı isyana teşvik edenlerin, nice Türk evladını şehit ederek yeni Türk devletinin başına büyük zorluklar getirdiği, dost ve düşman herkesin malumudur. Ancak, bu tarihi gerçeğe rağmen meseleye tek yanlı bir bakışla yaklaşmak ve bölücülüğü destekleyen davranışlara sessiz kalmak, vatanseverlikle asla bağdaşmaz.
Görülüyor ki, maskeler ardında gizlenmiş kalkışmaların izini sürenler, geçmişin kirli mirasını devralan art niyetli ya da gaflet içinde olanlardır. Bu kişiler, asıl amaçlarını gizleyerek milletin birliğini zayıflatmaya çalışmaktadır. Prof. Yavuz Haykır, bu maskeli toplantıyı haklı olarak protesto ederek, Türk milletinin sesi olmuş ve vicdanını temsil etmiştir.
Haykır, Gazze şehitlerinin anılmasına karşı durmamış, aksine İsrail’in insanlık dışı zulmüne karşı en sert tepkiyi göstermiştir. Ancak, bu etkinliği düzenleyenler, Gazze’nin acısını bir perde gibi kullanarak, yüz yıl önce Cumhuriyet’i yıkmaya çalışanların cezalandırılmasını da bu geceye dahil etme cüretinde bulunmuşlardır. Cumhuriyet’e kasteden asi ve bölücülerin, Gazze’de mazlumca can veren şehitlerle aynı kefeye konulması, yalnızca akıl ve vicdan sınırlarını zorlamakla kalmaz, aynı zamanda bölücülüğe prim veren bir pervasızlıktır.
Bu maskeli oyunu fark edip, yüksek bir sesle reddeden Prof. Yavuz Haykır’ı ve arkadaşlarını alkışlamamak mümkün müdür?
Elâzığ, 1925’te acının derin izlerini taşıyan bir şehir olmuştur. Asilerin karanlık gölgesi, bu toprakların her köşe başında yankı bulmuş ve halkı büyük bedellerle sınamıştır. O günlerde, isyanın kanlı rüzgarları eserken, Türk milliyetçiliğinin yiğit evlatlarından Mehmet Zeki, Genç ilçesinde, hainlerin vahşi elleriyle şehit edilmiştir. Mehmet Zeki, Harputlu bir vatansever olarak, kendisine yardım edilmesini isteyenlere karşı direnmiş, asilerin emellerine alet olmamış ve bu direnişi canıyla ödemiştir. Harput’un bu yiğit evladı, torunları tarafından ismi bir okula verilerek, gerçek şehitlerin ve kahramanların, gelecek nesiller tarafından unutulmadan yaşatılması sağlanmıştır.
Peki, asıl anılması gereken bu gerçek şehitler varken, asilerin Elâzığ gibi millî hassasiyetleri yüksek bir şehirde böylesi bir toplantı düzenleme cüreti gösterebilmesi, hangi aklın eseridir?
Hainlerin akıbeti, tarih tarafından çoktan yazılmıştır. Onlar, yeni filizlenen Cumhuriyet’in büyümesine, kök salmasına engel olmak için el birliğiyle takoz koymaya çalışmış, ancak tarihin acımasız hakemliğinde silinip gitmişlerdir. Son nefeslerinde bile, içlerindeki ihaneti açığa çıkararak, "Sizden adalet değil, af bekliyorum" diyerek kendi karanlık yüzlerini itiraf etmişlerdir. Ama ne zaman ne kadar çırpınsalar da, ihanetleriyle birlikte kaybolmuş, geriye sadece adaletin ve zamanın acımasız yüzü kalmıştır.
Böylesi bir geçmişin ışığında, bölücü niyetleri perdelemek için tertip edilen bu etkinliğe izin vermek, gafletin ötesinde, tarih bilincine ihanettir. Ama bilinmelidir ki, Yavuz Haykır asla yalnız değildir. Elâzığ’ın sesi onun sesi, onun mücadelesi şanlı Türk milletinin mücadelesidir.
Yavuz Haykır, millî hassasiyetlerini dile getirerek, Türk düşmanlığını körükleyen bölücülere meydanın boş olmadığını ve istedikleri gibi at koşturamayacaklarını güçlü bir dille ifade etmiştir. Elâzığ Türk Ocakları ve ocaklıların haklı tepkileri, milletin uyanışına vesile olmuştur. Bu yüzden Elâzığ, tarih boyunca bölücülere geçit vermemiştir ve asla vermeyecektir. Aslında, sahte şehitlik maskesi altında gizlenen bu tür oyunların farkında olan milletimiz, hiçbir zaman bu tuzaklara da prim vermeyecektir.
Şimdi vakit, bu toprakların gerçek şehitlerine sahip çıkma vaktidir! Mehmet Zeki ve onun gibi vatan uğruna can veren kahramanları anmak, onların mücadelesini yeni nesillere anlatmak boynumuzun borcudur. Çünkü tarih, hatırlayanların ve sahip çıkanların ellerinde yükselir.
Prof. Yavuz Haykır’ı ve Elâzığ Türk ocaklıları mensubu gönüllülerin millî duruşunu destekliyor ve kendilerini kutluyorum.
Cuma kadar aziz Cuma kadar mübarek olunuz