ELÂZIĞ (HARPUT) KÜLTÜR BAŞKENTİ (5)

Tarihi mirasa sahip olmanın en belirgin vasfı, milletlerin geçmişten geleceğe uzanan köprülerini inşa eden bengi taşlardır. Sur, kale, türbe, cami, medrese ve benzeri yapılar, mazinin izlerini ve hatıralarını günümüze taşımış, geleceğe de hitap etmeye devam edecektir. Harput, bu bengi taşlarla Anadolu’nun kadim kimliğini yansıtan eşsiz bir coğrafyadır. Her taş, her duvar, zamanın ve mekânın iç içe geçtiği bir hikâye anlatır. Harput’a adım atan her insan, yalnızca bir kasaba görmekle kalmaz; geçmişin ve bugünün kesiştiği bir ruhu, bir dinginliği hisseder.

Bu bağlamda Ejderha Taşı gibi bir örnek, yalnızca şekil özellikleriyle değil, geçmişte Harput sakinleri için taşıdığı anlam ve kültürel etkisiyle de dikkat çeker. Bir cemiyetin hayatına cansız bir taş üzerinden canlı unsurlar kazandırmak, Harput’a özgü bir davranış olmamakla birlikte, Türk milletinin coğrafyası ve mazisiyle barışık oluşunun güçlü bir delilidir. Burada, her taş ve her kaya birer anıdır; geçmişin yankıları, her adımda hissedilir.

Bu yaklaşım sadece Harput ile sınırlı değildir; Türk coğrafyasının dört bir yanında ağaç, taş, dağ, ırmak ve diğer tabiat unsurları da bu kültürel bağlamın birer parçasıdır. Harput, efsanelerle dolu coğrafyası ve çevresindeki tarihi eserlerle bu zenginliğin merkezi konumundadır. Anadolu’daki tarihimizin ilk yerleşim yerlerinden birinin böyle bir mirasa sahip olması son derece tabii bir durumdur. Harput ve çevresi düşünüldüğünde, tarihi eser zenginliğinin varlığı kendiliğinden ortaya çıkar. Harput’un sokaklarında yürürken, yalnızca geçmişin izlerini değil, her köşe başında yerleşen bir duyguyu, bir huzuru da hissedersiniz.

Harput’un eşsiz tarihi zenginlikleri arasında öne çıkan eserler sadece Harput ile sınırlı kalmaz. Çevre ilçelere yayılan bu miras, bölgenin kültürel derinliğini ortaya koyar. Palu Kalesi ve çevresi, çift gözlü Maden Köprüsü, Cami Kebir Minaresi, Hükümet Konağı, Saat Kulesi, Keban Yusuf Ziya Paşa Cami, yakın ilçelerdeki tarihi eserlerden ilk akla gelenlerdir. Çift gözlü Maden Köprüsü, Osmanlı mimarisinin zarif örneklerinden biridir ve döneminin mühendislik harikası olarak değerlendirilir. Harput Sancağına bağlı olan ve bugün Elâzığ siyasi sınırları dışında kalan Pertek, Çemişgezek, Kemaliye, Arapkir ve diğerlerini de dahil ettiğimizde tarihi eser yekûnu kabarık bir liste olacaktır.

Bugünkü Harput’ta bulunan tarihi Türk mekânları arasında en eski olanlardan biri Fethi Ahmet Baba Tekkesidir. Buraya ilk adım atıldığında, zamanın ve mekânın sınırları silinir; toprağın yorgun, taşların suskun sesi, her adımda geçmişin hüzünlü hatıralarını fısıldar. Fethi Ahmet Baba tekkesinin taşları da birer anı gibi zamanla iç içe geçerken görenlerin düşüncelerinde muhteşem mazinin birer tablosu olarak zihinlere kazınır. O eski zamanlardan gelen dinginlik, günümüzün karmaşasında kaybolan huzuru arayanlara kapılarını açar. Hamûşan ile gönül köprüsü kurmak isteyenlerin ziyaretlerinin ilk durağı olması sebepsiz değildir. Gönül fatihleri olarak bilinen Alperenlerin ilklerinden olan Fethi Ahmet Baba gönüllerde ebediyen yaşayacak olan ululardandır. Harput’a yabancı birisi buraya ilk kez adım attığında, yalnızca taşlara ve yapılara değil, bu mekânın içine işleyen maneviyatın gücüne de hayran kalır. Fethi Ahmet Baba Tekkesinin taşları, bir halkın kalbine işleyen duygularla yoğrulmuş, geçmişin parçası haline gelmiştir. Bugün dahi yalnızca Harputlular değil, Anadolu’nun dört bir yanından insanlar bu mekânı cazip bir ziyaret noktası olarak görmeye devam etmektedir. Harput ve civarından Fethi Ahmet isminin yaygın olarak kullanılması da bu derin tarihi bağın bir sonucudur.

Harput, halk arasında evliyalar diyarı olarak bilinir. İlk defa gelenlerin gördükleri sivri tepeli türbelerden gözlerini alamazlar. Her bir türbe, bütün Harput coğrafyasının parçası olmuş ve günümüzde de bu türbe sakinlerinin hikâyeleri hala dillerde dolaşmaktadır. Bu topraklarda, her dua bir evliyanın ruhuyla birleşir, her adım bir geçmişin yankısı olur.

Anadolu’daki en eski camilerden biri Harput Ulu Camii’dir. Caminin kitabesinde, Harput Hükümdarından Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Bu caminin mimari özellikleri sonrasında yapılan eserlere ilham olmuş mudur, bilmiyoruz ama minaresi, kubbesi ve bahçesindeki ekşi siyah dut ağacı ile Harput, en eski eserlerinden biri olarak tarihe işlenmiştir. Sara Hatun, uzun Hasan olarak bildiğimiz Akkoyunlu hükümdarının annesidir. Sara Hatun adıyla yapılan caminin ilk zamanının mescit olduğu, daha sonra camiye dönüştüğü biliniyor. Sara Hatun’un mezarının burada olduğunu iddia edenler olsa da bugüne kadar bir iz bulunamamıştır. Osmanlı eseri olan Kurşunlu Cami, mihrabı, minberi ve minaresiyle, gönül alan özellikleriyle Harput’un simgelerinden biri olmuştur. Buradaki ulu çınar, asırlardır bu manevi havayı kuşatmaya devam ederken gölgesinde dinlenirlerken gönüllerinde ferahlık duyacaklardır.

Harput ve civarının özelliklerini saymakla bitiremeyiz. Ancak bütün özellikleri ile resmi olarak Türk Dünyası Kültür Başkentliğini fiili olarak sürdürmektedir. Türk cumhuriyetleri arasında en çok ziyaret edilen il Elâzığ (Harput) olmuştur. Elâzığ (HARPUT) Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanını almalıdır. (Devam edecek.)