DÜNDEN YARINLARA DÖRTNALA...

95 yaşında bir yiğit…

Cumhuriyet kokan bir söğüt dalı. Gem vurulmadan, kırbaç yemeden dünden bugüne, bugünden yarınlara dört nala koşan bir Türk tayı…

Çocukluğumun camdan, gençliğimin Kam’dan öğreticisi…

Turan Gazetesi.

Evet Turan Gazetesi 95 yaşında. Ne kadar kolay yazılıyor 95. Yazıyla da yazsan, rakamla da yazsan kolay işte…

Ama birde yaşayana sormalı, yaşatana eyvallah diyerek, yaşayana nasıl geçti 95 yıl demeli değil mi?

Her ne kadar biz, 95 yaşında bir yiğit, halen yemyeşil bir söğüt dalı ve dört nala koşmaya devam eden bir Türk tayı desek de bir de ona sormalı neler gördün sen neler, diye…

Neler gördü ya…

Sıralı darbeler, kıtlıklar…

Sağ sol diye gencecik insanların birbirini vurduğu karanlık yıllar…

Koalisyonlar. Dibe çöküşler, yükselişler. Bütün bunların Türkiye’den Elazığ’a yansımasıyla yaşananlar.

İftiralar, yalanlar, çekememezlikler…

Ve son 22 yıl…

Dünya ve Türkiye’de bir ömre bile çok fazla gelebilecek, olumlu olumsuz bütün kelimelerin hemhal olup bir arada cümleye dönüşeceği noktası henüz konulmamış bir romanın bütün sayfalarını gördü Turan…

Az mı?

Kim yaşayabilmiş bu kadarını…

Bu kadarını yaşayıp kim dipdiri, dimdik ayakta kalabilmiş. Turan Gazetesi kalmış işte…

Ayakta kalmak ne ki, dört nala koşmaya devam ediyor.

“Çocukluğumun camdan, gençliğimin Kam’dan öğreticisi” dedim ya Turan Gazetesi için, neden böyle ifade ettiğimi de birkaç kelimeyle dillendireyim.

Aslında birçok Turan yazarı da aynı duygularla tanışmıştır Turan Gazetesi ile…

 Yücel Çakmak’ın da belirttiği gibi o yıllarda Elazığlı, Elazığ’ı ve Türkiye’yi Turan Gazetesi’nin asılı verdiği camekandan okur ve öğrenirdi.

Orta okul yıllarında evimize ara ara Tercüman Gazetesi alınırdı, zevkle okurdum da, her sabah okula giderken (bazen okul çıkışı) camekanda asılan Turan Gazetesini okuma alışkanlığı yüreğime başka bir haz verirdi. Camın arkasından gazeteciliği, yazarlığı, şiiri bana Turan sevdirdi. Sevdirmekle yetinmedi gençliğimin ilk şiiri, ilk yazısı Turan Gazetesi’nde yayınlandı…

İlk yazıyla birlikte Turan bana kam oldu, öğreten ve öğretmen oldu…

Bu yüzden Turan gazetesi için kimi okul, kimi ekol diyor…

Bedrettin Keleştimur, Turan Gazetesinin 95. Yılı için yazdığı makalenin bir paragrafında,” bizler Turan Gazetesi’nde bahar kokusu aldık” diyor…

O ne güzel bir koku, ya da yağmurdan sonra ki toprak kokusu…

Güzel olmaz mı?

Dahası var. Dahası, ben Turan Gazetesi’nde, dünden bugüne değişmez ve değiştirilemeyecek değerleriyle Cumhuriyetin mis gibi kokusunu alıyorum…

Bağımsızlık kokuyor, demokrasi kokuyor Turan Gazetesi…

Nesilden nesle Atatürk’ün ilkeleriyle bir milletin öz be öz ruhu kokuyor Turan Gazetesi…

Bu yüzden 95 yaşında bir yiğit, bu yüzden sapasağlam ve yemyeşil söğüt dalı, bu yüzden dört nala koşmaktan yorulmayan bir Türk tayı…

Turan Gazetesi’nin 95. yılını yazıyorum. Tarihçesine de bir dokunayım diyorum. Bedrettin Keleştimur, Yücel Çakmak ve diğer yazar arkadaşlar güzelce yazıvermiş bile…

Hatta Yücel Çakmak, benim Şeref Tan ile yaşadığım bir anımı da paylaşmış…

Olsun yine de ben düne bir bakayım diyorum…

Rahmetli Turgut Özal döneminden bir kare düşüyor aklıma…

Rahmetli Malatyalıydı ya. Karayolları Bölge Müdürlüğü’nün Malatya’ya taşınacağı haberi yayıldı şehrin dört bir yanına. Haber doğruydu da, tabi önce siyasi manevrayla nabız yoklanıyor…

Turan Gazetesi durur mu, verdi veriştirdi manşetten günlerce…

Gazetenin yazarları hiç durmadan yazarlarla yazdı ha yazdı…

Sonuç, ANAP’ın siyasi manevrası nabız yoklaması, Turan Gazetesi’nin dik duruşu ve Elazığlıyı uyandırışıyla, yaka silkelemeye dönüştü. Ankara geri adım attı, o an ki hayalini bile yuttu. Bazen okul, bazen ekol olan Turan Gazetesi, konu Elazığ olunca bu defa kınından çıkan keskin bir kılıç oldu. Bu yiğit, delikanlı halinden de hiçbir dönem taviz vermedi.

Yazacak çok hatıra ve Turan Gazetesini anlatacak çok kelam var aslında…

Yazdıkça yazası geliyor insanın…

Ama tadında kalmalı değil mi?

Düne rahmet olsun…

Bu ateşi tutuşturan, her daim harlı tutan Ali İhsan Turan, Kemal-İsmet ve Celal turan ve Turan Turan’a rahmet olsun. Ruhları şad olsun.

Bugüne dönelim. Bugün bu Türk tayını dört nala koşturan dördüncü nesil Turan ailesine, gazetenin İmtiyaz Sahibi, güzel yürekli, Elazığ ve Elazığspor sevdalısı Murat Turan’a, elindeki kıvılcımla koşturan Mert Turan’a, gazetenin dinamik Haber Müdürü Deniz Turan’a…

Yıllar önce benim gazete ve Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti’nde görev aldığım dönemlerde, rahmetli üstadım-pirim Şeref Tan ile birlikte kol kola yürüdüğümüz hatıralar paylaştığımız sevgili Eşref Turan’a selam olsun…

''Turan yolu size helal olsun” diyorum. Gazetenin yayın ve yazı kadrosuna kolaylıklar diliyorum…

Daha nice 95 yıllar sizin olsun.