Dil yani lisan, insanlık tarihi boyunca her dönem en güçlü etkileşim araçlarından biri olmuştur. Toplumların inşası, kültürlerin gelişimi ve bireylerin kendilerini çeşitli konularda ifade etmeleri hususlarında her dönem merkezi bir önem taşımıştır. Dil, ayrıca en temel iletişim aracı olmanın ötesinde düşüncelerimizi, kimliğimizi ve dünya idrakimizi dahi etkiler. Peki hayatlarımız açısından bu kadar önemli bir yere sahip olan ‘Dil’ ırkımızı belirler mi?
Çağımız itibariyle bu soruya keskin bir cevap vermek tabi ki mümkün gözükmemekle birlikte aslında ırk ve dil kavramları birbiriyle tamamen bağımsız olgulardır. Irk, genetik ve biyolojik özelliklere dayalı bir kavramken; dil, tamamıyla kültürel ve sosyal bir olgudur.
Ülkemizin jeopolitik konumu ve insanımızın siyasi kısırlığı her dönem ve ortamda dil konusundan sorulara muhatap olmamıza sebep olmaktadır. Son dönem en çok karşılaştığım ve çok saçma bulduğum sorulardan; Kürt müsün? Zaza mısın? Aslen nerelisin? Neden Alevilere benziyorsun? Annen Baban Kürt mü?
Peki Zaza veya Kürt müyüz? Coğrafyamızda konuştuğumuz yerel lehçeler gerçekten ırkımızın aidiyetini belirliyor mu? Bu absürt soruları bazı örnekler vererek cevaplamaya çalışalım.
ABD'de birçok farklı etnik kökenden gelen insan İngilizce konuşur. Bu Amerika toplumunun dilsel ortaklığı, onların ırksal veya etnik kökenlerinin önüne geçmiştir.
Afrika kıtasında aynı etnik kökenden gelen insanlar ise farklı diller konuşabilir. Örneğin, Nijerya'da Hausa, Yoruba ve İbo gibi birçok farklı yerel diller konuşulmaktadır.
Latin Amerika'da İspanyolca ve Portekizce yaygın olarak konuşulan dillerdir. Bu bölgelerde farklı ırksal ve etnik kökenlerden gelen insanlar dahi bu dilleri kullanır. Yani işin özü konuştuğun dil veya lehçe sahip olduğun ırkını belirlemez.
Elazığ ilimiz özelinde ise birçok farklı medeniyetin varlık gösterdiği kadim bir şehir olması hasebiyle farklı Zaza’ca veya Kırmançi lehçeler konuşulmaktadır. Şunu da açıkça belirtmek isterim ki ilimiz Baskil, Keban, Sivrice ilçeleri ve Pincirik bölgelerinde konuşulan Kırmançi ile Batman, Mardin gibi Güneydoğu bölgesi illerinin konuştuğu Kürtçe arasında çok ciddi telaffuz farklılıkları bulunmaktadır.
2022 yılında İran Tahran’da kaldığım dönemde yöremizde konuşulan Kırmançi ile Farsça arasında benzerliklerin daha fazla olduğunu gördüm. Bir dil bilimci değilim, lakin düşüncüme göre yöremizde konuşulan Zaza’ca veya Kırmanci Farsçadan ciddi anlamda etkilenmiş olup, işin merkezinde Fars dili bulunmaktadır. Söz konusu durumun temel sebebini ise Osmanlı ve Selçuklular’da yoğun bir şekilde Fars dilinin kullanılmasından mütevellit olduğunu düşünmekteyim.
Bir örnekte kendi ailemden vermek istiyorum, 1927 yılında Elâzığ merkeze bağlı Kozluk köyünde doğan anneannem Türkçeden başka bir dil bilmiyorken 16 yaşında gelin olarak geldiği merkeze bağlı Balpınar köyündeyse o dönem neredeyse Türkçe bilen kimse bulunmuyor. Gel zaman, git zaman derken ninem de artık Kırmançi anlamaya ve konuşmaya başlıyor. Anneannemin zamanla Kırmançi öğrenmesi onun ırkını değiştirmemişti.
Bir diğer değinmek istediğim konu ise mezar taşları.
Yıllardır yukarı Fırat bölgesinde yapmış olduğum çalışmalarda Baskil ve Keban ilçelerinde birçok tarihi mezar taşının keşfine vesile olduk. Neredeyse 1000 yıllık mezar taşları Baskil ilçemizde yoğun bir şekilde görülmektedir. Bu mezarların neredeyse tamamı Türkmen mezar taşlarından oluşmaktadır. Saç örgülü mezar taşlarından tutunda Koçbaşlı mezarlara, Türk sembollerini içeren mezar taşları halen Fırat nehri boyunca yer almaktadır.
Mevzuya zamansal olarak geniş bir çerçeveyle baktığımızda Baskil, Keban, Sivrice veya Elâzığ genelinde bugüne kadar Fars-i veya Kürd-i mezar taşıyla henüz karşılaşmadık. Unutmamalıyız ki tarih biliminin en önemli yazılı belgelerinin başında mezar taşları gelmektedir. Fırat boyları 1000 yıldan fazladır Türkmen göçlerinin ana durağı olmuş, Türk kültürünün yaşatıldığı nokta merkezlerden biri haline gelmiştir.
Akkoyunlulardan, Artukoğulları’na kadar Türk beyliklerine ev sahipliği yapan Elâzığ, Türk kültürünün önemli mihenk taşlarındandır. Elâzığ halkının vatanına bayrağına bağlı oluşunun ve devletçi yapıda sahip olmasının asıl sebebi işte bu kodlar yatmaktadır.
Sonuç olarak; Dil, bir kişinin sosyal ve kültürel kimliğinin önemli bir parçası olabilir, ancak biyolojik veya genetik özellikleri belirlemez. Irk, genetik ve biyolojik özelliklere dayalı bir kavramken, dil kültürel ve sosyal bir olgudur. Bu nedenle, dil ve ırk arasında doğrudan bir ilişki olduğunu söylemek kesinlikle sağlıklı bir yaklaşım olmaz.
Her daim söylediğimiz gibi Anadolu’muz farklı renkleriyle ancak yet vücut haliyle güzel…