ÇOKLU SESSİZLİK!

     Yazımın başlığından da anlayacağınız üzere, büyük bir sessizlik var. Elazığspor sahada sessiz. 5 maçta galibiyet yok, tek bir gol ve gol pozisyonu yaratacak hüner ve istek yok. Elazığspor saha dışında da sessiz. Problemler ile ilgili açıklama yok, sorumluluğu üstlenecek birileri yok. Yok, yok, yok…

     Bu sessizliğin sonu hayra alamet değil! Saha içinde o kadar çok fazla problem var ki, bunların izahı, sebebi, nedeni, açıklaması bahane kabul etmeyecek kadar önemli ve hassas. Bu sebepledir ki kimse konuşmaya ya da sorumluluğu üstlenmeye cesaret edemiyor.

     Elazığspor, ligin zayıf ekiplerinden Ergene Velimeşe Spor’a konuk olurken maçın mutlak favorisi olmasına rağmen, sahada hiçbir varlık gösteremeyerek puansız döndü Elazığ’a. Geçen haftadan, sakat Beykan ve Soner’in (muhtemelen Soner’de sakattı) yerine Mesut Saray ve Burhan ile maça başlayarak daha ofansif bir takım görüntüsü verse de hücum da çok etkisiz kaldı. Özellikle orta sahadan 3. bölgeye top taşırken çok acemice oynayan, hovardaca davranıp çok sayıda pas hatası yapan oyuncularımız ciddiyetten uzak, kafası karışık, disiplinsiz bir takım kimliği çizdi. İkinci yarıda, biraz daha rakip sahaya yüklenip birkaç pozisyon bulsak da maalesef skor üretemedik. Savunmadan çıkarken özellikle Burak ile top kayıpları yapan, bireysel olarak Cengizhan ile başlayan ataklarda rakibe takılan, doksan dakika boyunca kaleye hiç şut atamayan, orta saha oyuncularının gol bölgelerinde hiç görünmeden maçı tamamlayan bir takımın maç kazanması tabii ki çok zor olacaktı.

    Teknik-taktik açıdan çok fazla eksiği olan takımımızın belli ki saha dışında çok başka problemleri var. Bu ligde tecrübeli sayılabilecek çok oyuncumuz var ancak bireysel performanslarının yarısını bile sahada gösterememeleri çok enteresan. Selahattin Dinçel’in gönderilmesine karşı çıkan biri olarak şunu net olarak söyleyebilirim. Tabii ki teknik direktör olarak onun da suçu var ancak bu takımdaki sıkıntıları sadece hocaya yükleyip göndermek çözüm değildi. Bir ay sezon başı kampı, bir ay (4 maç) da maçlarda takımın başında kalan hocaya ve ekibine verilen paranın hesabını kim verecek. Şampiyonluğa oynayan bir takım kurulurken hocasına bu kadar mı tahammülsüz olunur. Sıfırdan bir takım kuruyorsunuz bu cesareti nerden alıyorsunuz. Geçen sene oynayan takımdan başarılı olan oyuncuları gönderirken, yeni bir takımın zorluklarını hesap edememek tam bir acemiliktir.

      Bu takımda, kadro yapısı kurulurken, transferler planlanırken, gönderilecek oyuncular belirlenirken çok fazla hata yapılmış. Kısacası kadro mühendisliği rezalet. Bu saydıklarımı kimler planlamışsa asıl sorumlular onlardır. Transfer komitesi, teknik olarak takım ile ilgilenen yöneticiler, takımın ilk beş haftadaki performansı ile sınıfta kalmışlardır.

     Bakın, bir takımın gerçek sahibi taraftardır. Herkes gelip geçidir ve tek gerçek taraftardır. Ama taraftar derken de bu hiçbir zaman bir kişiyi veya bir grubun liderini ifade ediyor anlamına gelmiyor. Elazığspor kötü yönetiliyor bu çok net. Herhangi bir taraftar grubunun lideri ya da bir üyesi tesislere gidip oyuncuları toplayıp, takımın teknik direktörüne parmak göstererek “bu senin son şansın” diyemez. Oyunculara ya da teknik sorumluya tehditler savuramaz. Çünkü onların başında bir yönetim vardır. Oyunculara ve hocalara hesap soracak merci yönetimdir. Belli ki yönetim işini yapamıyor ve başkaları bu görevi kendine hak görmüş. Elazığspor oyuncuları ve hocası küçük düşürülmüştür. Bu detaylar oyuncu performansları açısından çok önemlidir. Herkes üstüne düşen görevi yapmalıdır. Elazığspor taraftarı her zaman üstüne düşeni yapmıştır. Takımını içerde dışarda desteklemiştir, taraftarı mutlu ve memnun etmek de oyuncuların asli görevidir. Sıkıntılı zamanlarda takım ile taraftar arasında ki köprüyü dengeleyecek olan da yönetimlerdir. Elazığspor yönetimdeki çok başlılığın bir an önce son bulması, her takımda olduğu gibi disiplini bir hiyerarşik düzenin oluşturulması gerekmektedir. Elazığspor’un başında, ağırlığı olan (Mustafa Urhan gibi, Hayrettin Karamazı gibi) bir Başkan olsaydı ve oyuncularını koruyan kollayan aracı ehil teknik yöneticiler olsaydı geçen haftaki manzara yaşanır mıydı? Amacım, kesinlikle oyuncuları savunup, bir kısım taraftarı suçlamak değildir ama yapılanların doğru olmadığını da söylemekten çekinmemeliyiz.