GÜNDEM

BU KİMİN KÜLTÜRÜ?

“Şahadet Parmağıdır Göğe Doğru Minare” demiş Şair; ama minarelerimiz tanınmaz hâlde…

İstanbul’da Süleymaniye’den, Harput’ta Sarahatun’a, Elazığ’da İzzetpaşa’ya kadar Türk-İslâm Sanatı’nın zarafetini taşıyan ince uzun taş minarelerimizin yerini, garip ve bodur minareler alıyor…

Elazığ ile 40 ayrı şehirde baba mesleği olarak uzun yıllar minare inşa eden Ayhan DAYI, Mimar Sinan’ın yaptığı tüm dünyaya örnek olan cami ve minarelerdeki özgün mimarimizi örnek gösterdi…

Ramazan Ayı’na girdiğimiz bu günlerde camilerimiz ve mahyalar asılarak âdeta süslenmiş durumda gökyüzüne doğru yükselen minarelerimiz, görsel güzellikler oluştururken, özellikle ilimiz Elazığ’da son dönemde görülen yozlaşma sonucu meydana gelen olumsuz dönüşümle, yeni inşa edilen minarelerimizin şekli de hızla bozularak tanınmaz duruma gelmiş vaziyette…

TÜRK-İSLÂM SANATI’NIN ZARAFETİ KAYBOLUYOR?
1071 Malazgirt Meydan Savaşı ve öncesinde Büyük Selçuklu Devleti Dönemi’nde keşif akınlarıyla adım adım ele geçirilen, Anadolu Selçuklu Dönemi’nde 1176 Tarihi’nde Miryokefelon Savaşı’yle yurt edinilen, ardından Beylikler Dönemi ve nihâyetinde Osmanlı Dönemi’nde Türkleştirilen Anadolu’ya vurulan mühürler misâli atalarımızın inşa ettiği camiler, ortaya konulan Türk-İslâm sanatıyla özellikle yükseliş döneminde Mimar Sinanla doruğa çıkarken, ne yazık ki İstanbul’da Süleymaniye Camisi’nden, Harput’ta Sarahatun’a, Elazığ’da İzzetpaşa’ya kadar Türk-İslâm Sanatı’nın zarafetini taşıyan ince uzun taş minarelerimizin yerini, garip ve bodur biçimleriyle ucube şekilli minareler alıyor…

KATALOGDAN TERCİHLE MİNARELERİN ŞEKLİ, ŞEMALİ BOZULDU!...
Elazığ’da özellikle son yıllarda inşa edilen cami minarelerinin yaygın şekilde Türk- İslâm Mimarisi’ne aykırı inşa edildiği görülürken, Kalem ucu mimarisi olarak adlandırılan Türk-İslâm modelinden uzaklaşan yeni minareler, farklı kültürleri yansıtmaya başladı. Kendimize özgü taş örme minarelerin yerini alan, bu arada camii inşaatlarının çeşitli aksamlarında da kullanılan hazır kalıplar, üstlenici firma veya müteahhit tarafından hazırlatılan katalogdan minare şekli seçimiyle, hayır sahibi şahıslara veya cami yaptırma derneklerine ve müftülük yetkili veya görevlilerine tercih ettiriliyor. Seçici olmayan müşteriler de bu konuyu yeterince önemsemedikleri ya da yol açacağı sakıncaları düşünmedikleri için ilimizde artık sık görülen şekli şemali bozulan minare örnekleriyle olumsuz dönüşüm, ne yazık ki hızla yaygınlaşıyor…

AYHAN DAYI; ‘’UYARILARIMIZ CİDDİYE  ALINMADI ’’
Elazığ’ın yanı sıra birçok köy, belde, ilçe ve ilde baba mesleği olarak uzun yıllar Elazığ’a özgü bordo-beyaz motifli örme taş minare inşa eden hemşehrimiz Ayhan DAYI’nın görüşünü öğrenmek istedik. Ayhan DAYI, gözden kaçan bu gerçeğin ayrıntılarını Gazeteniz TURAN’a değerlendirdi...
Türkiye’de bugüne kadar cami minarelerinin Mimar Sinan’ın mimarisine uygun olarak inşa edildiğini vurgulayan Ayhan DAYI; ‘’Maalesef son zamanlarda inşa edilen minareler Mimar Sinan Mimarisi’ne, tarzına, modeline uymamaktadır. Bizim mimarimizde, yani Türk Mimarisi’nde camilerimizin minareleri “kalem ucu” şeklinde olmalıdır. Son zamanlarda maalesef  bu işe dikkat edilmedi. Cami dernekleri, hayır sahipleri kendi kafalarına göre ve mimariyi dikkâte almadan minareler yaptırdılar, yaptırmaya da devam ediyorlar. Bu denetimsiz uygulamalar, bizim eserlerimize çok kötü görüntü veriyor. Daha önce de bu konuyu gündeme getirmiştik. Vehbi hocam, Ali KOÇ bey ve arkadaşları, televizyonda Medya Analiz Programı’nda bu konuyla ilgili programlar yapmışlardı. Maalesef ciddiye alınmadı.’’ Dedi…

‘’KİLİSEYİ ANDIRAN MİNARELER VAR!..’’
Baba sanatının uzmanı, minare ustası Ayhan DAYI, Elazığ’da farklı din ve kültürü yansıtan minarelerin olduğunu belirterek; ‘’Mevlana Camii’nin minaresine baktığımız zaman “kilise modeli” bir camii gibi duruyor. Minaresinde hiçbir kubbe yok. Yine eski sebze halinin orada Beyzade Efendi Camii yapılıyor. Burada da aynı sıkıntı var. Oradaki ustanın uydurduğu bir model mi desem? Ne desem, bilmiyorum. Ne minaresi dünyaya benziyor, ne topa benziyor. Kafalarına göre yapıyorlar.’’ şeklinde konuştu…

‘’DEPREMDE HASAR GÖRMÜYOR…’’
Türk-İslâm Modeli olan “kalem ucu” minarelerin önemli bir özelliğine dikkat çeken Ayhan DAYI, ‘’Ülkemiz, ilimiz bir deprem bölgesi olduğu için, bu “kalem ucu” dediğimiz minare uçları, deprem olduğunda en fazla sallanan noktadır. Biz, ülkemizde 40 farklı şehirde bu işleri yaptık. Bu iş bizim baba mesleğimiz. Yüzlerce ilçede, köyde bu minareleri yaptık. Kalem ucu minare sisteminde, minarenin en çok sallandığı noktadır. Kalem ucu olan minare sistemleri, depremlerde en az hasar ile kurtulan sistemdir. Oysa, şimdi günümüzde yeni yapılan bu minareler, en ufak bir depremde büyük hasarlar alır, dağılır. Bu minareler, görsel olarak ve bizim İslâmî modelimize yakışmamaktadır.’’ İfadelerini kullandı.

“MÜFTÜLÜKLER’DE BİR MÜHENDİS, BİR MİMAR KADROSU YOK?’’
Defalarca dile getirdikleri bu konunun artık yetkililer tarafından ciddiye alınmasını isteyen DAYI, gazeteniz TURAN’a yaptığı açıklamayı şu ifâdelerle sürdürdü; ‘’Kaç kere dile getirdik, yine getiriyoruz. İnşallah bu sefer ciddiye alırlar. Müftülüklerde 100’lerce kadro olmasına rağmen, bir mühendis, bir mimar kadrosu yok. En büyük eksiklik buradan kaynaklanıyor. Her ilde müftülüklerde bir kadrolu mimar olmalı. Bu iş minare ile kalmıyor artık. Tarihî bir camiye gidiyorsun, bakıyorsun adam tarihi caminin duvarına yeşil boya sürmüş.  Bu yörenin yapısını boza boza, bu şekle geldi. Mimar Sinan’ın yaptığı camiler tüm dünyaya örnek olmuştur. Ama bizim mimarimizi bunlar bozuyor.”

“YENİ CAMİ PROJELERİ, MÜFTÜLÜKLERİN ESTETİK ONAYINDAN GEÇMELİDİR!”
Ayhan DAYI, müftülüklerin özellikle bu işe karışmalarını dile getirirken, değerlendirmesini şöyle tamamladı; “Camilerde, halıların, duvarların bile çeşitli desenlerde olması lazımdır. Dikkat etmeliyiz. Bu işi ciddiye almamız gerekir. Bu eserler ömür boyu kalacaktır. Bu kötü görüntüye karşı çıkmamız lazım. Bu işe öncelikle müftülükler karışmalıdır. Yeni cami projeleri müftülüklerin estetik onayından geçmelidir. İnşallah bu haberiniz ve röportajımızdan sonra bu iş dikkate alınır. Harput’umuza, ilimize yakışacak eserler yapılır. Güzel örnekler olunur. Ben bir vatandaş olarak, bu işle ilgilenen biri olarak, yetkililerin çağrımızı duymalarını istiyorum.’’