ÇİMENTO VE NAHNA
Milletvekilimiz Semih Işıkver’in katıldığı son canlı yayından sonra iyice emin oldum.
Milletvekilimiz Semih Işıkver kesin benim köylüm. Yani Kesrikli…
Nasıl mı anladım? Gardaş, bundan yıllar önce bizim köyün göbeğine bir çimento fabrikası yapılmış. Bu fabrikanın yapıldığı dönem şehrin ileri gelenleri, bu fabrikanın gelecekte başlarına bela olacağını kestiremeyip çok sevinmişler! Fakat, gel gör ki sonra bu fabrikanın bacası ölüm saçmaya başlamış…
Toz duman köydeki çiftçiliği bitirmiş ve köylüler yavaş yavaş köyü terk etmeye başlamış. Meşhur Kesrik’in nahnası (lahana) tozhana olmuş. Duman soluyan insanların ömrü kısalmış gibi birçok sorun kendini göstermiş. Kesrikliler ufaktan başka köylere ve şehirlere kaymışlar. İşte, bu nokta da niye Milletvekilimiz Kesrikli’dir diye iddia etmeme geleyim…
Gardaş, adam Kesrikliler den çok kendi Kesrikli gibi davrani…
Öyle gürlüyor ki…
Öyle yüksek perdeden konuşi ki…
Valla dinleyen ilgilileri resmen titreti…
"Ben bu yola baş koydum, bu fabrika buradan kalkacak" deyip duri…
Hadi be milletvekilim kim tutar seni!
Yanındayız…
Bilim Kesrikli değilsin ama hislerim beni yanıltmaz! Yüreğin Kesrik için hatta bu şehir için ati. Kaldırt şu fabrikayı bizde dededen kalma tarlamıza bir göz ev yapak, nahna ekek ve temiz hava soluyak…
Milletvekilimize Kesriklidir diye hitap etmemin sebebi Çimento Fabrikası'nın yapıldığı yerden kaldırılması çabasıdır…
**** **** **** **** ****
BURASI HUŞTUR
Geçen hafta gazetemizin köşe yazarı Aygün Çam öyle bir konuyu dile getirip, gerekli girişimleri yaptı ki birdenbire bomba gibi Elazığ gündemine düştü…
Konu yıllardır konuşulan ve bize ait olan yemen türküsüydü. Nasıl olmuşsa birileri kalkıp gidip Muş türküsü olduğunu iddia edip tescilletmiş. Aygün Çam da araştırmış ve hatta bazı kişilerle görüşmüş. Sonrasında ise gerekli belgeleri bulup, türkünün Elazığ'a ait olduğunu belgeleyip Elazığ adına tescillenmesi için gerekli müracaatı yapmış. Emeği için teşekkür ederiz. İnşallah yanlış düzeltilir. Bir Elazığlı olarak yanında olduğumu belirteyim.
Türkü, Elazığ gündemine düşünce haliyle biz de mevzuyu aramız da konuşup değerli sanatçılarımızın da fikirlerini aldık. Şu an geçirdiği bir rahatsızlıktan dolayı İstanbul'dan ayrılıp Elazığ'a gelen çok değerli sanatçımız Abdullah Şekeroğlu ile konu hakkında muhabbet ettik. Bize iki olaydan bahsetti. Birincisi Fikret Memişoğlu bir gün radyo dinlerken, bir bakmış ki TRT Diyarbakır radyosu bizim "Büyük Cevizin Dibi" adlı türkümüzü Malatya türküsü diye ifade ediyor. Radyodaki bu anonsu duyan Memişoğlu aynı dakika eski arabasına atlayıp Diyarbakır'a gider ve TRT çalışanlarına türkünün Elazığ’a ait olduğunu ispatlayıp, yanlışı düzelttirip Türkünün Elazığ türküsü diye yayınlanmasına vesile olur.
Şekeroğlu'nun anlattığı diğer bir olay ise geçmişte yapılan bir Halk oyunları yarışmasın da Diyarbakırlılar, ‘’Çayda Çıra bizim. Mumlar yakılıp, bizim karpuz kabuğunun içine konup oynanmıştır’’ diye konuşunca orada bulunan klarnetçi Feyzi baba kızarak, ‘’Gardaş mumları karpuz kabuğuna diktiz, peki Gamzedeleri nereye dikeceksiz?’’ diye söyleyerek son noktayı koymuştur. Bana anlatılan bu iki köşeme taşıma sebebim, öteden beri değerli sanatçılarımız da bu tescil olaylarına şahit olup güçleri yettiğince çalışmalar yapmışlardır. Yalnız gördüğümüz kadarıyla şehrin ilgili mercileri bugüne kadar kayıtsız kalmışlar. Ta ki bugünlerde Aygün Çam adlı sanatçımız ortaya çıkıp, gerekli girişimleri başlatıncaya kadar. Şimdi ben de buradan konuyu biraz ele alam…
Ey yetkililer!
Kültür şehri Elazığ'ın taşı, toprağı, havası, suyu, yiyeceği, içeceği, türküsü ve oyunu elden gidi. Siz ne yapisiz?
Daha birkaç ay önce peynirli ekmeğimize başka şehirler tescil almadı mı?
Şimdi bu tescil işleri kimin işi?
Sokaktaki vatandaş mı yapacak?
Ara sıra bazı sanatçılarımız girişimler de buluniler ama nereye kadar!
Tamam biz yazarız, çizeriz ama bu görevi yerine getirmesi gerekenler yatsın mı?
Vallahi böyle giderse uyanık birileri çıkıp, Harput’ta bizim deyip tescilleyecek. Yakında Harput kalemizi bile sırtlayıp götürürler. Haberiz olsun!
**** **** **** **** ****
ŞİŞİRİN ŞİŞİRİN!
Şimdi ben bu bacılara badem şekeri, orcik almam mı?
Doğu çocuğudur deyip, beni şişirdiler ve ortaya saldılar…
Yok kalemi kuvvetliymiş, yok analizi, yöntemi çok iyiymiş tipik Elazığlıymış, sempatikmiş…
Say say bitmez!
İzlerken ben bile şüpheye düşüp, ‘’Yav bunlar başka birinden mi bahsediler’’ dedim. Bir de demesinler mi sanatçı Maral onu çok sevdi, adını hafızasına kaydetti…
İşte tüm bu muhabbeti Kanal 23 Televizyon kanalında canlı olarak yayınlanan Yaşama Dair programında sunucu Melisa Coşkun ile Gazeteci Serra Elitaş Taylan benim için yaptılar…
İki hanımefendinin de on parmağın da on marifet.
Şehrin kadın girişimcileri arasında önde gelen isimler.
Serra hanımın ortağı Funda hanımı da hatırlatayım. Yaptığınız iltifatlar inşallah beni şımartmaz.
Teşekkür ederim. İyi ki varsınız!
Bir Garip Bedo'nun en büyük destekçileri sizin gibi değerli hanımlardır…
HAFTANIN FOTOĞRAFI: