BİR GARİP BEDO

KAR YAĞDI

Kardı, doluydu, yağmurdu, yağmur duasına çıkmaktı…

Biz nerede yanlış yaptık diye kara kara düşünürken pazar gecesinden itibaren çok şükür kar yağmaya başladı. Şimdi biz yağan kara şükretmeyi düşünecekken birdenbire meteoroloji ve valiyle uğraşmaya başladık. Vali kar saatini yanlış söylemişmiş…

Yav Gardaş!  

Valinin kar saatini yanlış söylemesini boş verelim. Yeryüzün de saati saatine hava durumu tutturabilecek kişi veya kurum var mı acaba. Bak hava durumlarını sunan TV’ler bile hava durumunu verirken bugünkü hava tahmini diye söze başli. Kaldı ki bizim meteoroloji diğer ülkelere göre daha isabetli tahminler yapi. Ufak tefek sapmalar elbette olabilir.

Hadi gelin size hava durumu ve Validen bahsetmişken bir anımı yazam. Önceki Valilerimizden biriydi, sekiz koruma ile İzzet Paşa pasajına gelip bir alışveriş yaptı. Ben de meraklı biriyim ya hiç canlı canlı Vali görmemişim. Takıldım peşine gizli gizli izlim. En çok dikkatimi çeken durum ise bir koruma elin de şemsiyeyle hem de güneşli bir günde kapının önün de makam arabasının yanın da valiyi bekliyordu. Derken Vali işini bitirdi kapının önüne geldi ve şemsiyeli koruma yanına gidip Valiyi makam aracına götürdü ama yağmur yağmadı fakat şemsiye de işe yaramadı. Hadi gelin buradan yakın…

Görisiz işte o zamanki Vali Bey de hava durumunu tutturamamıştı. Yani lafın kısası Valiler kâhin değil. Saati saatine hava durumunu tutturamazlar. Zaten Vali de kendi tahmin etmi ki ilgililerin verdiği bilgileri açıkli…

****       ****     ****     ****

RUHUN GIDASI

Türkiye'nin meşhur gazetecilerinden, duayen Saygı Öztürk ikinci kitabım ‘’Gadanalam Nedisin’’ çıkmadan önce Gazetem Turan'ı arayıp kitaplarımı istemişti. Üstadımız kitabımı isteyince ben de hava bir milyon oldu…

Sağ olsun hem köşe yazılarımı takip edimiş hem de kitaplarımı istemiş.

Kitabım, Elazığ Beşinci Kitap Fuarı’nda görücüye çıktıktan sonra ilk işim Saygı beyin talebini yerine getirmek oldu.

Yav bende rahat durmim ki kargoyla Saygı beye kitap yollarken bile kendime mizahi bir malzeme buldum. Önce araya hatırlı bir adam koyup kargo şirketinin yolunu tuttum.

Kargo fiyatlarını bilisiz işte. Sanki kargoyu uzaya yollik. Kargodaki arkadaş, ‘’Abi bu ara gıda kampanyamız var ama bu gıda değil’’ nasıl edek dedi.

Ben ise, ‘’Gardaş kitap da ruhun gıdası, sok kampanyaya gönderek gitsin’’ dedim. Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler oldu ve kitap gitti. İlginize çok teşekkür ederim Saygı Bey.

****       ****     ****     ****

‘’MENDİLİM İŞLE YOLLA’’ TÜRKÜSÜ VE İLKE YILDIZ

Bugünler de hangi türküyü dilime dolamışım bili misiz?

Elazığ’da çok söylenen bir türkümüz, “mendilim işle yolla’’ türküsü…

Derleme ve kaynak kişi bilindiği üzere Enver Demirbağ.

Çok şanslıyım çok. Zira, Enver Abi’yi görmek ve bizzat kendisinden benim için söylediği türkülerini dinlemek, hatta sevgisine nail olmak bana nasip olduğu için. Gelelim türküye. Niye dilime doladım ve her fırsatta dinlim. Aslen Tuncelili olan İlke Yıldız adlı bir sanatçımız bu türküyü hemşerimiz Turgay Coşkun ile söyleyince döne döne videoyu izlemeye başladım. Hem izlim hem de incelim. Türküyü söylerken di loy loy demesi, çüt elma diyişi, çapik çalışı, mimikleri, tebessümü ve gülüşüyle cezbeden çok sempatik bir sanatçı. Destek olalım sahip çıkalım. Ha Tuncelili ha Elazığlı. Nereli olduğu o kadarda önemli değil zevkle ve en içten duygularla Elazığ türküsünü sölise ve başarıyla icra edise alkışlamakta bize düşer. Mühim olan türkülerimizin sanatçıların ve herkesin diline düşmesi. Bingöllü Maral salındım yendim aşağı der, Tuncelili İlke’de mendilim işle yolla der...

Ne güzel işte.

****       ****     ****     ****

PERDE

Gazetem TURAN da ‘’Elazığ'da Antika Perde Furyası’’ başlıklı haberi okuyunca aklıma benim çok değerli Bibim oğlu Hüsnü Güler'in evinin perdeleri geldi...

Onun perdeleri antika değil ama antikadan daha önemli ve değerli. Perdenin en önemli özelliği misafir savuran bir tasarımı olması ve maddi getirisi olması. Nasıl mı? Çok koyu bordo rengi var kenarları da her yöne doğru uzun. Gece bu perdeyi çektiği zaman imkânı yok dışarıya ışık sızdırmıyor. Evdelerse, onlara misafirliğe gidem ya da hele bir camdan bakam evdelerse uğrayayım derseniz, lambanın yandığı ve evin içerisi kesinlikle görünmüyor. Hatta ev de birilerinin olup, olmadığı da anlaşılmıyor. Herkese bu perdeden tavsiye ederim. Emeklisin, evde misafire ikram edecek bişe de yoksa zili ve telefonu duymamaktan gelirsin. Perdenin sayesinde de ev de olup olmadığın zaten anlaşılmaz ve böylelikle kâra geçersin. Misafire harcayacağın parada cebin de kalır. Yani bibim oğlunun perdelerini örnek alırsan kâr edersin. Yazıma nokta koymadan önce bibim oğlu Hüsnü Güler ve değerli eşi Saniye ablamızın bonkör insanlar olduklarını, tanıyıp da ekmeğini yemeyenlerin kalmadığını da özellikle belirteyim. Bizim mevzumuz sadece evlerinin perdeleri ve Elazığ'da ki antika perde furyası…

HAFTANIN FOTOĞRAFI: