BİR ÇIKIŞ YOLU MÜMKÜN MÜ?

Son yıllarda Türkiye ekonomisi zorlu bir süreçten geçiyor. Artan enflasyon, yükselen işsizlik oranları ve düşen alım gücü, halkın günlük yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Bu tablo, sadece makroekonomik göstergelerde değil, aynı zamanda pazardaki fiyat etiketlerinde, gençlerin iş bulma çabalarında ve hane halkı bütçelerinde kendini hissettiriyor.

ENFLASYONUN YIKICI ETKİSİ

Resmi verilere göre enflasyonun çift hanelerde seyrettiği bu dönemde, vatandaşların alım gücü ciddi anlamda geriledi. Gıda fiyatlarındaki artış, temel ihtiyaç maddelerine erişimi dahi zorlaştırırken, konut fiyatlarındaki fahiş yükseliş orta sınıfın hayallerini bile ulaşılmaz kıldı. Yüksek enflasyonun bireyler üzerindeki en büyük etkilerinden biri, maaşların ve birikimlerin hızla erimesi oldu.

İŞSİZLİK VE GENÇLERİN UMUTSUZLUĞU

Türkiye’de işsizlik oranları, özellikle gençler arasında alarm verici seviyelerde. Üniversite mezunlarının bile iş bulmakta zorlandığı bir ortamda, eğitim ve çaba adeta ödüllendirilmiyor. Bu durum, gençlerin yurt dışına göç etmeye yönelmesine neden oluyor. Nitelikli iş gücünün kaybı, uzun vadede ekonominin daha da kırılgan hale gelmesine yol açabilir.

KÜRESEL VE YEREL FAKTÖRLER

Elbette, bu ekonomik krizin nedenleri yalnızca iç dinamiklere dayanmıyor. Pandemi sonrası küresel ekonomik daralma, enerji fiyatlarındaki artış ve jeopolitik gerilimler de Türkiye ekonomisini olumsuz etkiledi. Ancak, bu zorluklara karşı yerel yönetimlerin aldığı kararlar, mevcut sorunları çözmek bir yana, bazen daha da derinleştirdi.

ÇIKIŞ YOLU NE OLABİLİR?

Peki, bu tablodan bir çıkış mümkün mü? Uzmanlar, ekonomik toparlanma için güven artırıcı adımlar atılması gerektiğini vurguluyor. Hukukun üstünlüğünün sağlanması, liyakate dayalı atamalar, şeffaf ve sürdürülebilir bir ekonomi politikası bu adımların başında geliyor. Ayrıca, üretime dayalı bir büyüme modeli benimsenmeden ekonominin kalıcı bir şekilde toparlanması mümkün görünmüyor.

Sonuç olarak, ekonomik krizin toplum üzerindeki etkisi her geçen gün derinleşiyor. Ancak bu karanlık tablo, doğru politikalarla değiştirilebilir. Önemli olan, kısa vadeli çözümler yerine, uzun vadeli, yapısal reformlarla ekonomik istikrarı sağlamak.