Bahar, Türk Edebiyatında şair ve yazarları etkilemiş ve ilham kaynağı olmuştur. Aşk ve sevgiden sonra belki de en fazla edebiyatımızda tabiatın nefeslerinden biri olarak bahar anıla gelmiştir. Baharın ele alınışı çoğu metinlerde tabilikten uzak olsa da aynı bahar anlatılmıştır. Bahar konulu şiir ve nesirlerde sadece onun güzelliklerinin anlatılmasını değerlendirmek bir yanıyla eksik olacaktır.
Bahar, insanlar için hayatın canlandığı, yaşama sevincinin hissedildiği, coşkuyla birlikte yeni başlangıçların bir mevsimdir. Tabiat, baharla birlikte bİr dönemin coşkusunu yaşar. Tüm canlılar hayata yeniden başlamışçasına yeni doğmuş gibidirler. Bahar yaşamanın ümididir. Baharı her ne kadar kış mevsimi öne çıkarsa, “her kışın ardı bahardır”, dese de bahar hayatın yeniden diriliş mevsimidir desek mübalağa etmiş sayılmayız.
İnsanoğlu baharla kendine gelir. Bu kendine geliş mevsim geçişlerinde dikkatli olunmak gerekse de bahar yeryüzünün varlığının rengidir, kokusudur, tadıdır, hazzıdır, doyumudur.
Bahar demek; toprakların yemyeşil olması, ağaçların, bitkilerin, meyve ve sebzelerin üretkenliği, bolluğudur. Topraklarda yeşeren hercai renk ve kokularla sayısız, toprak ananın bağrında fışkıran, birbirinden eşsiz tablolar demektir. Her bucağı süsleyen, bağrından doğduğu toprakları besleyen ve güzellikler bahşeden bir tılsım!
Toprakla yeryüzünün aşkını perçinleyen, gün ışığıyla can bulan, yeni başlangıçların habercisi, müjdecisidir. Bütün canlılar tabiatın sevincine eşlik eder. Kendine gelir, hayat bulur.
Kış mevsiminin soğuğundan eve kapanan insanoğlu baharın gelmesiyle birlikte kendini dışarıda bulur. Kırlara koşar. Dere boylarına, pınar başlarına, göl kenarlarına atar kendini. Sıcağın yakıcılığında ya bir ağaç gölgesi ya da bir sulak yerde serinler, Kendine gelir. Her mevsimin ayrı bir güzelliği, etkileri vardır. Amma bahar daha da bir başkadır. İnsanın varoluşunun, yaradılışının, tabiatın yeniden canlanışıyla kendi sırrına vakıf olmanın tefekkürünü idrak eder, yaşar. Çeşitli yemişlerle birlikte sayısız güzelliklerde insanın kendi varlığını hissetmesi Allah’a olan sonsuz şükürlerin bir nişanesidir.
Bahar mevsimiyle birlikte ruhları tabiat bütün güzellikleriyle, ihtişamıyla bizlere göz kırpıyor. Bizleri çağırıyor. Baharın tabiatındaki bu hal insanlar üzerindeki dikkat çekici etkilerini görmek gerekiyor.
Kış ayının çetin geçmesi, insanı her haliyle etkileyen yerine göre buz gibi soğuğu, bahar özlemini artırmaktadır. Genellikle güneşsiz, yarı güneşli de olsa kış mevsiminin insanları inzivaya çeken halleri yerini güneşli günlere bırakır. İyi havalar, baharın bütün güzellikleri, neşesi, coşkusuyla canlanan günler, ruhlarda iyi intibalar uyandırır. Ancak kıştan bahara geçişle birlikte insanların mizaçlarında çoğu zaman tanımlanamayan bazı durumları ortaya çıkarır. Hani şair demiş ya, “Beni bu havalar mahvetti.”Havalara göre, fertler bazen kendilerini zinde, dinç ve mutlu hissederken, bazen huzursuz, yorgun bir halde içinde olur. Bu değişiklikleri uzmanlar da açıklıyor. Geçiş biliniyor. Uzmanlar mevsim değişikliklerinde insan vücudunda hem fizikî hem de ruhî birtakım değişikliklere sebep olduğuna dikkat çekmektedirler. Bahar geldiğinde yaşanan bitkinlik; bahar yorgunluğu diye tanımlanmaktadır.
Geçiş süreci atlatıldığında, yorgunluk sona erdiğinde yüzlere renkler gelir. Tazelik, canlılık ve itidal fertlerin bu mevsimde durağıdır. Dağlarda, bayırlarda, bellerde, steplerde yeşeren kırlar; açan gelinciklerle, sümbüllerle, nergislerle, lavantalarla, menekşelerle, güllerle, çiçeklerle ovaları adeta cennetten birer bahçelere çevirir. Bununla birlikte gökyüzündeki güneşe rağmen esen ılık ılık esen rüzgar, dere kenarlarında akan ırmakların şırıltıları yeryüzünü latif kılar. Artık yemenin, içmenin, gezmenin, tabiatla sarmaş dolaş olmanın havasıdır bu hava. Bütün bu olumlu özellikleriyle bahar insanların mutlu olmalarını, yaşama sevincini yürekten duymalarını sağlar.
Bahar az önce de değindiğimiz gibi bahar mevsimi geçiş sürecinde olumsuz halleri de bırakır. Özellikle de gençlerinin kanların kaynamasına sebep de olabilir. Kimilerine göre bahar insanı mest ettiği kadar cinnet hali yaşamasını da neden olabilir. Bahar genellikle sevgi, sevda mevsimidir. Bahar demek; dirilik, dinçlik, tazelik demekse de körpelik de demektir. Dikkat edile!
Bahar gelende saba rüzgarları eser, serviler sallanır, aşklar, sevgiler yeniden canlanır. Kıştan kalan kar suları, yağmur suları aktıkça akar ırmaklar dolar taşar. Çağlar. Bu çağlayış, bu akak insanın başını alıp başka yerlere götürür. Şair Necâtî Beg, demiş ki; “Bahar mevsimi geldiğinde insanın sevdası artar.
Bahar; kuru ağaçlara âb-ı hayat, toprağa uzanan eldir bahar… Adı bahar olan güzel mevsim; aşk ve umudun bir diğer yüzüdür. Bahar, kimilerine göre de kışın sona ermesine sevinilecek sadece bir şeydir. Yağmurdur yağar, rüzgardır eser, zamandır geçer gider. Kuşkusuz baharı Allah’ın bir nimeti görenler için yeniden dirilişin adıdır. Dahası; bahar bitkin düşmüş, kendini alil, hasta gibi görenlere verilen, lütfedilen bir şişe serum kadar önemli can suyudur.
Her insanın bahardan anladığı yaşadığıyla bir anlam ifade eder. Kimine göre bir sevgili, özgürlüğün sesi, insana tutkulu bir yoldaş; kelebeğin ömrünce bir güzel ömürden ömürdür. Kimine göre de “bu kaçıncı bahar?” deyip bir türlü evlerinin önünden geçmeyen bir tren sesi, ötmeyen bir kuş sesi, esmeyen bir ılık rüzgardır. Bahar kimilerin adeta can damarıdır, kimilerinse tam da aksidir! Nasıl yaşıyorsan öyle defnedilme gibi bir hayatın sesidir. İyi yaşamasını bilenler, yaratanına ram olanlar için bahar binbir renkli bir hayat iksiri; diriliş muştusudur. Hayat baharla bir bayramdır o sesleri duyana!